Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » Dünyaya düşen adam, dünyadan ayrıldı

Dünyaya düşen adam, dünyadan ayrıldı

Dünyaya düşen adam, dünyadan ayrıldı12 Ocak 2016 - 11:01
Dünyada milyonlarca hayranı yasa boğan haberi Bowie’nin oğlu Duncan Jones açıkladı. Müzisyen, kansere karşı 18 aydır verdiği mücadeleyi kaybederek dünyadan ayrıldı. ‘Dünyaya düşen adam’ burada 69 yıl kaldı ama bu kimseye yetmedi...
NİL KURAL
 
Rock tarihinin Londra doğumlu ikonu, hayranlarının bir gün öleceğine de bu dünyadan olduğuna da hiç inanmadığı büyük müzisyen ve benzersiz aktör David Bowie, dün 69 yaşında hayatını kaybetti. Dünyada milyonlarca hayranı yasa boğan haberi Bowie’nin yönetmen oğlu Duncan Jones açıkladı. Kansere karşı 18 aydır verdiği mücadeleyi gizlemeyi başaran Bowie'nin, ailesi yanındayken huzur içinde hayatını kaybettiği haberi bir nebze teselli oldu. 8 Ocak’ta 69. yaş gününde cazın öne çıktığı ‘Blackstar’ adlı son albümü çıkmıştı. Albüme adını veren parçada, “Ben bir siyah yıldızım, pop yıldızı değil,” diyordu. Gerçekten de Bowie sevenleri için asla sadece bir pop yıldızı olmadı. Cinsiyet rollerini altüst eden, uzaydan, yıldızlardan bahseden parçalarındaki hayal gücü evrenin sınırlarını zorlayan, farklı imajlarını maskeler gibi giyip çıkarsa da müzikteki kalitesini hep koruyan Bowie, 50 yıldır kabuk değiştiriyordu ve şüphesiz ki, müziğin zirvesindeydi.
 
 
Bowie, David Robert Jones ismiyle 8 Ocak 1947’de Brixton’da doğdu. Küçük yaşta parlak zekası dikkat çekti. Müziğe merakı ve yeteneği babasının isabetli kararıyla bir plak koleksiyonuyla teşvik edildi, Little Richard’ın ‘Tutti Frutti’sini dinlediğinde “Tanrı’nın sesini duydu.” 10’lu yaşlarında Chuck Berry ve Elvis Presley’den ilham alıyor, ukulele ve piyano çalmayı öğreniyordu. Katıldığı müzik kulübündeki arkadaşları, sonradan Bowie için sıklıkla kullanılan terimi kullanmıştı: “Başka bir gezegenden gibi baş döndürücü.”
 
Lisede cazı, Charles Mingus ve John Coltrane’i keşfetti, saksafon çalmaya başladı. 1962’de bir kavgaya yediği yumruk yüzünden az daha gözünü kaybedecekti. Gözü kurtuldu ama alamet-i farikası, iki gözü farklı renklerdeymiş gibi gözükmesine yol açan hasar kaldı.
 
 
Liseden sonra müzisyen olmaya karar veren Bowie, birkaç grup denemesinden sonra 1967’de kendi ismini taşıyan ilk albümünü çıkardı. Ancak albümün dikkat çekmemesi üzerine Bowie, İskoçya’da bir manastırda inzivaya çekildi. Aynı yıl dansçı Lindsay Kemp’le tanışması ve onun derslerine yazılması Bowie’nin ufkunu açtı, avangard tiyatro ve pandomimle bu sayede tanıştı ve değişik karakterlerinin temelleri atıldı. 1969’da Apollo 11’in uzaya fırlatılmasına beş gün kala piyasaya çıkan 1969 tarihli ‘Space Oddity’, İngiltere listelerinde bir numara oldu.
 
David Bowie, 'The Man Who Sold the World'ün İngiltere'de yayınlanan kapağında.
 
1970 tarihli ‘The Man Who Sold the World’de önceki albümün folk ve akustik tarzını bir yana bırakan Bowie, dönemin devrimsel müzik ortamında kalıcı olacağını kanıtladı. Bir elbiseyle uzandığı kapak da çok ses getirdi. Rolling Stone’un onu Hollywood yıldızı Lauren Bacall’a benzettiği bu fotoğraf, Bowie’nin cinsiyet rolleriyle oynayacağının erken habercilerindendi. Nitekim, androjen görüntüsü hep ilham vermeyi sürdürdü.
 
1971 yılında diğer bir başyapıt albümü ‘Hunky Dory’i yayınladı. Bunu 1972'de ‘The Rise and Fall of Ziggy Stardust and the Spiders from Mars’ takip etti. Bowie’nin ‘Ziggy Amerika’ya gidiyor’ diye tarif ettiği ‘Aladdin Sane’ 1973’te yayınlandı. Artık Bowie döneminin en önemli pop yıldızlarından biri olarak sarsılmaz yerini edinmişti.
 
 
1974’de New York’a taşınan Bowie, soul ve funk sound’u taşıyan, George Orwell’ın ‘1984’ünden yola çıkan albümü ‘Diamond Dogs’u yayınladı. Bu albümün turnesinde bağımlılıkları başladı. Duygusal sorunlar baş gösterdi, paranoyalara sürüklendi.
 
'70'lerin son yarısında bir süredir yaşadığı Los Angeles’ın uyuşturucu ortamlarından uzaklaşmak için Batı Berlin’e taşınan Bowie, 1976-1979 yılları arasında Berlin Üçlemesi adını alan üç albüm yayınladı: Krautrock etkisindeki ‘Low’ (1973), Soğuk Savaş atmosferi hissedilen ‘Heroes’ (1976) ve öncüllerinin minimalist izlerini taşımayan ‘Lodger’ (1979).
 
1980’lerde yeniden kabuk değiştiren ve new wave’i benimsemeyen Bowie’nin ‘Let’s Dance’i ve Freddy Mercury ile düeti ‘Under Pressure’, döneme damga vuran hitlerdi.
 
 
Space Oddity’nin yüzbaşı Tom’unun hikayesine devam eden ‘Ashes to Ashes’, diğer başarılı bir Bowie albümü olan ‘Scary Monsters’da yer alıyordu. 2000’de Glastonbury’nin ana müzisyeni olarak sahne alması, 1990’larda da Bowie’nin popülerliğini kaybetmediğinin kanıtıydı. 2002’de bir kez daha çok iyi eleştiriler alan ‘Heathen’ı, bir yıl sonra da 'Reality'yi çıkardı ve uzun bir ara verdi. Bunun nedeni Bowie’nin 2000’lerde geçirdiği bir kalp krizi olarak gösterildi. Çekildiği bu inziva 2013’te sessiz sedasız kaydettiği, son yılların en güzel sürprizi ‘The Next Day’ adlı albümün çıkışıyla sonlandı. ‘Where Are We Now’ gibi hitler barındıran albüm için turneye çıkmayan Bowie, 69. doğum gününde ‘Blackstar’ı yayınladı. Ayrılma zamanının geldiğini kimse tahmin etmiyordu. Bazıları dün Bowie’nin New York’taki evine çiçekler bıraktı. Çoğu hayranı albümlerini dinledi. Bazıları da Bowie’yi onun hayal gücüyle uğurlamak istedi: Bowie’yi yıldız tozuna karışmış (‘Stardust’), Mars’ta hayatı keşfederken (‘Life on Mars?’), diğer delilerle birlikte (‘All the Madmen’), dünyanın yörüngesini turlarken (‘Space Oddity’), Amerikalı soul şarkıcısı Claudia Lennear’la şarkı söylerken ('Lady Grinning Soul'), özgür bir festivalde (‘The Memory of a Free Festival’) düşünmek serbest. Her Bowie hayranının tesellisi kendine ama şu kesin: ‘Dünyaya düşen adam’, burada 69 yıl kaldı ama bu kimseye yetmedi.
 
'Letter to Hermione'yi yazdığı Hermione Farthingale ile 1969'da.
 
İki evlilik, iki çocuk
 
David Bowie’nin ünlü aşklarından biri, 1960 sonlarındaki sevgilisi Hermione Farthingale’di. Ricky Gervais’in dünyanın en güzel parçası dediği ‘Letter to Hermione’ ona yazıldı. ‘Life on Mars’taki “ürkek saçlı kız” da oydu. Angie Barnett’la 1970-1980 yılları arasında evli kaldı. Oğlu Duncan Jones, 1971 yılında doğdu. İkinci evliliğini ise süpermodel Iman’la 1992’de yaptı. Bu evlilikten de Lexi Zahra Jones adlı bir kızı var.    
 
Bowie adı nereden geliyor?
 
Bowie, David Robert Jones olan gerçek isminin The Monkees’den Davy Jones’la karışacağını düşündü. İsmini Amerikalı öncü Jim Bowie ve onun icadı olan Bowie bıçağından hareketle seçti.
 
Bowie'nin binbir yüzü: Ziggy Stardust, Aladdin Sane ve hayatının son deminde geri döndüğü Thin White Duke.
 
 
Müziğin bukalemunu
 
Bowie, kariyeri boyunca ikonlaşan karakterler yarattı. “Sahne dışında bir robotum, sahnede ise duyguyu yakalıyorum. Bu yüzden Ziggy olmayı, David olmaya tercih ediyorum,” diyen Bowie’nin ünlü karakterlerinden bazılarını hatırlayalım.
 
* Ziggy Stardust: Iggy Pop’un kişiliği ve Lou Reed’in müziğinden etkilenen Bowie, Ziggy Stardust’ı 1972’de yarattı. Uzaydan gelen rock yıldızı Ziggy Stardust, punk ve glam rock ikonuydu.
 
* Aladdin Sane: Bu karakter, şöhretle boğuşan Bowie’nin kişiliğindeki ikilemleri yüzünü ikiye ayıran şimşekle gösteriyordu. İsmi ise ‘A Lad Insane’den (Deli çocuk) geliyordu.
 
* Thin White Duke: Takım elbiseli bu sade karakter, 1976’da ‘Station to Station’ albümünde ortaya çıktı.  
 
 
Siyah yıldızla veda
 
Bowie’nin 8 Ocak’ta çıkan albümün kapağında Bowie’nin resmi değil, siyah bir yıldız var. Cazın ağırlıklı olduğu bu albümün karanlığı, ‘Lazarus’ şarkısı ve ‘Blackstar’ın videosu, Bowie’nin sessiz vedası olarak yorumlandı. Albümün yapımcısı Tony Visconti de albümün Bowie’den hayranlarına ayrılık hediyesi olduğunu söyledi.
 
Iggy Pop ve David Bowie Berlin'de ev arkadaşı olmuşlardı.
 
"Hayatımın ışığıydı”
 
Bowie’nin ölümüne gelen taziye mesajlarından bazıları şöyle:
 
Iggy Pop: “David’in arkadaşlığı hayatımın ışığıydı."
 
Kanye West: “David Bowie, en önemli ilham kaynaklarımdan biriydi, alabildiğine cesur, yaratıcı. Bize hayat boyu yetecek kadar sihir bıraktı.”
 
Almanya Dış İşleri Bakanı, Bowie'nin Berlin'de yaşadığı dönemde yazdığı, duvarın ayırdığı bir çifti konu alan ‘Heroes’un videosunu paylaşarak, “Şimdi diğer kahramanlarla bir aradasınız, duvarı yıkmak konusunda yardımlarınız için teşekkürler,” yazdı.
 
Nicholas Roeg'un yönettiği 'The Man Who Fell To Earth / Dünyaya Düşen Adam'ın başrolündeydi.
 
Aktör Bowie
 
Bowie, zaman zaman kamera önüne geçtiğinde unutulmaz karakterler canlandırdı. Onunla en çok özdeşleşen film, Nicolas Roeg’in yönettiği ‘The Man Who Fell to Earth’dü (1976). 1983’te Tony Scott imzalı ‘Açlık’ta vampir rolüyle akıllara kazındı. Bir nesil ise onu 1986 tarihli ‘Labyrinth’in kötü goblini olarak hatırlıyor. 2006’da ise Christopher Nolan’ın ‘The Prestige’inde Nikola Tesla’yı canlandırdı.