"Cep telefonlarından uzak olsunlar"
12 Nisan 2019 - 02:04İhsan Dindar - İstanbul
Gökhan Türkmen’in akustik konserlerle özdeşleşen bir yanı var. Gerçekten böyle mi? Bu bir tutku mu?
Tutku demeyeyim de iletişim ve samimiyetin daha yüksek olduğu bir ortam oluştuğu için akustik mevzular bizim için daha konforlu ve daha keyifli oluyor. Çünkü bu sayede insanların sadece ve sadece bizimle ilgilenebilmelerini sağlayabiliyoruz. Oturma düzenli ve tiyatro salonlarında yapmak isteme nedenimiz de insanların bu işe biraz daha fazla saygı duyarak ve özen göstererek geliyor. Akustik konserlerini bir güzel yanı da burada insanlara doğrudan ulaşabiliyor olmamız. Yani göz teması kurabiliyorsunuz. Doğrudan bakışıyor olabilmemiz. Bu konserlerde insanların sadece bize kanalize olmaları daha etkili oluyor. Biz şarkılarımızı onların gözlerine bakarak söyleyebiliyoruz, şarkı arasında birine bir şey sorabiliyorum. O yüzden de daha keyifli oluyor.
Yani doğrudan bir etkileşimden bahsediyoruz…
Evet, doğrudan bir etkileşim bu. Bir de diğer sahnelerde sound olarak altyapıdan gelen seslerimiz de oluyor. Bilgisayar kullandığımız sesler de oluyor. Akustik konserlerde böyle bir şey yapmıyoruz. Performansın başında söylediğim bir şey var. “Evimize konuk oldunuz, burası bizim evimiz. Günahıyla sevabıyla bu geceyi bitireceğiz. Beraber şarkılar söyleyeceğiz.” Genel olarak müzikal bir şey vermeye çalışıyoruz.
Bu akustik konserlere yeni bir versiyon eklediniz. DasDas’ta Akustik Plus performansı gerçekleştireceksiniz. İçini biraz doldurmak adına soruyorum. Diğer akustik projelerinizden farkı nedir?
Normalde akustik konserlerimizde GT Band olarak çıkıyoruz. Arada bir yaylı quartet grubumuz da bize eşlik ediyor. Bu konserde hem quartet ekibimiz hem de tahta üflemeli dört kişilik bir grubumuz olacak. Çok değerli bir topluluk. Dört kişilik yaylılar, dört kişilik tahta üflemeliler, iki vokal, misafir enstrümentalist arkadaşımız, bunun dışında da birkaç sürprizimiz olacak. Benimle birlikte sahnede 20 kişi olacak. Diğer akustik konserlere ek dokuz müzisyen daha sahnede olacak. Böyle bir içeriği olduğu için de Akustik Plus adını verdik.
İşin sürpriz kısmına çok girmeden sormak istiyorum. 13 Nisan akşamı DasDas’ta nasıl bir konser akışı olacak?
Tabii ki diğer konserlere göre bir değişiklik gösterecek. Belli nüanslar olacak. Ama genel olarak elimizden geldiği kadar çok şarkı çalmak istiyoruz. Büyük ihtimalle 25 şarkı çalacağım. Çünkü gelen dinleyiciler “neden bunu da çalmadın?” gibi sorular yöneltiyor. Ben de bir konsere gitsem sevdiğim şarkının çalınmasını isterim. Çalmadıklarında da üzülebilir.
Bu bir risk değil mi? Çünkü bahsettiğiniz uzun bir süre…
Evet, konuşmalarla birlikte muhtemelen iki buçuk saatlik bir süre. Ben de ikilemde kalıyorum. “Acaba insanları sıkıyor muyum?” diye. Bir buçuk saate toplamaya çalışıyorum bazen. Aslında bu işin en ideali bir buçuk saat. Bu çok ideal, çok güzel bir süre. Ama bazı şarkıları çalıp bazılarını çalmamak bizi de üzen bir durum. O yüzden elimden geldiği kadar çalmaya çalışacağım. Süre uzun olduğu için bu sefer az konuşmayı deneyeceğim. Neredeyse iki konserlik bir süre olacak.
Şimdi Akustik Plus konserinin bir yönü daha var. Bir sosyal sorumluluk projesine de destek vereceksiniz. Bunun da ayrıntılarını öğrenebilir miyiz?
Bunu daha önce de Ses Tiyatrosu’nda yapmıştık. Geleceğe Işık Tut ekibiyle birlikte bu işi sürdürüyoruz. Gelen izleyicilerden kırtasiye malzemesi ve kitap gibi şeyler istiyoruz. Gelen bu yardımları Geleceğe Işık Tut ekibine sağlıyoruz. Onlar da bu malzemeleri ihtiyaç sahibi çocuklara ulaştırıyorlar. Seyircilerden şarkılarımıza eşlik etmelerini istiyoruz ama en önemlisi de işin bu kısmı aslında. Bu konserin de öyle bir özelliği var.
Peki bu Akustik Plus formatı tekil bir örnek olarak mı kalacak? Yoksa sürdürmeyi düşünüyor musunuz?
Devamının gelmesini istiyoruz. Bunun için salonlar çok önemli. Teknik imkânlar çok önemli. Bundan sonra yapacağımız akustik mevzuların buna yakın olmasını istiyoruz. Yani tek bir örnek olarak kalmayacağını düşünüyorum. Hatta bunu arttırmayı da çok isteriz. Sonuçta müziği oldukça hissedilebilir bir şekilde vermeyi istediğimiz bir durum bu. Biz genel olarak müziğe böyle bakıyoruz.
Akustik Plus projenizin dışına pek çıkmak istemiyorum ama yeni projeler var mı diye de meraktayız.
Olacak. Synesthesia projemizle ilgili bir çalışmamız var. Yine onları yapacağız. Yavuz Çetin’in “Oyuncak Dünya”sı ile “Aşktır” veya “Sen İstanbulsun” olabilir. Daha karar vermedik. Stüdyoya girme aşamasındayız. Öte yandan şarkılar birikti biraz. 10 tane şarkım var. Bu on şarkıyı ikiye bölüp beşli halinde dinleyiciyle buluşturabilirim. Şöyle bir sürprizim olacak. Bu çıkacak olan ilk beşlide bir tane Fransızca söylediğim şarkı da olacak.
Bunu Frankofon dünyaya da açmaya düşünüyor musun?
Evet. Zaten evrensellikle alakalı biraz da bu yaptığım. Niye İngilizce değil dersen bu dilin benim şarkılarıma çok uymadığını düşünüyorum. Fransızcayı çok sevdiğimden dolayı da olabilir. Şarkılarım romantik, duygusal ve akustik olduğundan ötürü Fransızcaya daha uygun olduğu fikrindeyim. Bütün dünyaya hakim olmaya çalışmaktansa belli bir hedef kitleye hakim olmak daha uygun geliyor bana. Fransızca devam etmeyi çok istiyorum. Bu iş bir şarkıyla da kalsın istemiyorum. Belki Fransızca bir albüm de yaparım.
Akustik Plus konserine bir gün kaldı. İzleyiciler konsere nasıl bir ruh hali ile gelsinler?
Kendilerini rahat bırakarak gelsinler. Mutlaka beklentileri olacaktır. Beklentileri karşılamak için de gerçekten çok çalışıyoruz. Her ânını didik didik kurcalıyoruz. Şarkılara eşlik etsinler, cep telefonlarından olabildiğince uzak olsunlar. Bu hep söylediğim bir şey; uyumak istiyorlarsa uyuyabilirler de. Çünkü uyumak da güzel bir rahatlama tepkisidir benim için.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr
http://instagram.com/ihsandinovski