İhsan Dindar - İstanbul

Cafe Aman İstanbul’un hikayesi nasıl başladı?
Yaklaşık on yıl önce eşim Pelin ve birkaç arkadaşla birlikte bu müziğe olan aşkımızdan hareketle bir grup kurarak, unutulmuş olan ve içinde hazineler gizlediğini düşündüğümüz bir repertuarla bunu daha geniş kitlelere ulaştırmamız gerektiğine inandık.

Rembetiko sizin için ne anlam ifade ediyor?
 Anadolu’da yeşermiş olan Rembetiko bu toprakların 19. yüzyılda yaşamış en önemli müzik akımı. Müzik atlasımızın nadide bir halkası. Onu anladığımızda icra ve yeni çalışmalarımız daha renkli ve daha da özgürleşecektir. Belki de günümüzdeki müzikal kısırlığımızın bir sebebi de bu, yani yaşadığımız toprakların kültürel mirasını yeterince deşifre etmediğimizden, dışarıdan beslenmeye çalışarak, bir şekilde yabancılaşarak kendimizi özgün, modern ve popüler hissetmeye çalışıyoruz. Hâlbuki yaşadığımız coğrafyanın müziği yabancıların gıpta ettiği ve hayran kaldığı birçok öğeye sahip. Bu bizim gerçeklerimizle alakalı bir durum. Bunu anladığımızda zaten 2-0 önde başlıyoruz…

Cafe Aman İstanbul, Ege’nin iki yakasının müziklerini buluşturuyor. Peki denizin karşı yakasında da çalma fırsatınız oldu mu? Ne gibi tepkiler aldınız?
Grubun tabanında Rum ve Türk sanatçılar olduğundan, haliyle otomatikman iki kültürün müziklerine ağırlık veriyoruz. Bunu da yaparken iki tarafın da sevdiği ve yıllar içinden günümüze süzülüp gelen bir repertuarın yanında unutulmuş ve kaybolmaya yüz tutmuş bir repertuar da işliyoruz. Özellikle son yıllarda Anadolu menşeili guruplar ve müzikler Yunanistan’da çok seviliyor ve dinleniyor. Buna bir de İstanbul’un kalbinden onlara ana dillerinde farklı bir aura ile hitap eden bir grup eklenince sonuç sevindirici ötesi oluyor. Keza geçen Kasım’da Atina şehrinin son 30 yıldır müzikal hayatını belirleyen Megaro Musikis bünyesindeki Müziğin Dostları’nın başkanı Alexandros Harkiolakis’in daveti üzerine son dönemde çalıştığımız İstanbul’a dair… konseptinin prömiyerini yaptık ve dananın kuyruğu koptu. Megaro Mousikis Concert hall’un 2000 kişilik akustik salonu iki gece üst üste kapalı gişe oldu. Atinalılar bizi bağırlarına bastı desek yeridir…

Haris Alexiou ve Yorgo Dalaras’tan da dinlediğimiz şarkıları yeniden yorumladınız. Sizin yorumlarını en çok beğendiniz müzisyenler kim bu alanda?
Bahsettiğiniz sanatçılar, yorumları ve on yıllardır müziğe katkılarıyla anılacak ve anılmaktadır. Bizim de hayran olduğumuz isimler. Lakin bizim kaynaklarımız daha eski İstanbullu Andonis Dlagas ve Roza Eskenazi, İzmirli Panayiotis Tundas ve Spiros Peristeris, Kastamonulu Yovan Çavuş ve Balıkesirli Ahilleas Pulos… ve daha niceleri. Anadolu’da doğmuş, yaşamış ve sanatlarını dünyanın bir ucuna taşımış sazende, hanende ve besteciler…

2012’de Fasl-ı Rembetiko albümünüzü yayımlamıştınız. Aradan geçen sürede konserler devam etse de yeni bir çalışma gelmedi. Yakında böyle bir proje olabilir mi?
Bu bizim ilk göz ağrımızdı. Cafe Aman İstanbul bebekti, büyüdü şimdi artık olgunlaştı ve kendi meyvelerini verebilecek kıvama geldi. Her ne kadar albüm olgusu kaybolmaya yüz tutuysa da biz eski bir disiplinden geldiğimiz için yeni bir albüm hazırlıklarına başladık. Lakin günümüz imkânları çerçevesinde bunu malum mecralardan kısım kısım paylaşarak vermeyi planlıyoruz. Yine klasik denilebilecek arjmanların yanında kendi parçlarımız üzerine de çalışmaya başladık. Sonucunu hep birlikte göreceğiz.

Peki, daha fazla konser olacak mı ileride?
Yaşadığımız ülkenin şartları ve gündemi her ne kadar günden güne hızlıca değişse de. Bizim yolumuz konser, program, dinleti, festival. Geçen sene yollarımız Allaturca Music ekibiyle kesişti ve yeni yılı onlarla birlikte yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere hazlı hazırda büyük beğeni toplayan ‘İstanbul’a dair’ projesi yanında yeni çalışmalarımızla da taçlandırmayı planlıyoruz. Bizi takip etmeye devam edin…

ihsan.dindar@milliyet.com.tr
http://instagram.com/ihsandinovski