Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » Blues'un kralı öldü

Blues'un kralı öldü

Blues'un kralı öldü18 Mayıs 2015 - 10:05
King hayatı boyunca çok çalışmaya inanmış biriydi. "Emeklilik lügatimde yok," derdi. “Blues Mississippi’ye ait değildir, dünyada çok fazla sorun var ve sorun olan her yerde blues vardır,” diyerek de müziğin evrenselliğine vurgu yapmıştı
MEHMET TEZ
 
Birçok ünlü müzisyene esin kaynağı olan Blues müziğin usta ismi B. B. King 89 yaşında hayata veda etti. Arkeoloji için piramitler neyse modern blues için B. B. King oydu.
 
20’nci yüzyılın en önemli blues insanlarından biriydi. Etkisi on yıllar boyunca far klı tarzlardaki müzisyenler üzerinde devam etti. Eric Clapton, David Gilmour dahil onlarca büyük isim ondan esinlendi.
 
Bugün severek dinlediğiniz pek çok gitaristin müziklerinde kullandığı teknikleri, sesleri, tabiri caizse “gitar numaraları”nın bazılarını ilk kullanan, popülerleştiren, yayan kişi B.B. King’di.
 
Blues müziği 60’larda havalı İngiliz gençlerinin dikkatini çekmeye başlamıştı. The Rolling Stones, Led Zeppelin, The Who, Pink Floyd, Yardbirds, Black Sabbath, Deep Purple gibi öncü gruplar gözlerini bu müziği çalan gitaristlere çevirmişti. Amerika’da pamuk tarlalarında doğup büyüyüp Memphis’te filizlenen blues ve rock’n roll’un taşıyıcıları Chuck Berry’den B.B. King’e geniş bir yelpaze sunuyordu ve İngilizler bu müziği alıp uyarlama konusunda çok heyecanlıydılar. Günümüzün popüler müziğinin temelleri büyük ölçüde buraya uzanıyor. Onun temelinde de blues’un yeri ayrı.
 
O yıllarda ve daha sonra  olarak adlandırılan isimlerden biri hiç şüphesiz B.B. King’di. Sadece bir gitarist değildi. Kendine has vokaliyle etkileyici bir solistti. Kendini gitarist değil blues şarkıcısı olarak gördüğünü söylemiştir.
 
Bir müzik arkeolojisi yapsak ve geçen yüzyıla dalsak karşımıza çıkacak en önemli eserlerden biri o ve Gibson marka efsane gitarı Lucille olurdu herhalde. Arkeoloji için piramitler neyse, blues için B.B. King oydu bir bakıma.
 
King, 1968'de 'Lucille' albümünün kayıtları sırasında.
 
Yılda 250 konser
 
Riley B. King 16 Eylül 1925’te Mississippi’nin Itta Bena kasabasında dünyaya geldi. Bütün ailesi ve akrabaları gibi pamuk topluyordu. Dedelerinden, ailesinden duyduğu melodilerle büyüdü. 1949’da Memphis’e taşınması kariyerinde bir dönüm noktasıdır. O yıla kadar muhtelif yerlerde sokak müzisyenliği yaptı. Memphis’te önünde yeni kapılar açıldı. Burası blues gitaristlerinin ve  akın ettiği bir tür müzik kabesiydi. T-Bone Walker, Charlie Christian, ve Django Reinhardt gibi büyük isimlerle bu yıllarda çalışma ve onlarla şarkılar kaydetme fırsatını buldu. 50’lere gelindiğinde radyoda DJ’lik yapıyor ve siyah müziğinin her türünü çalıyordu. Bu yıllarda aldığı Blues Boy lakabı sonradan B.B. olarak kısaldı ve hayatının sonuna kadar bu harflerle anıldı King.
 
1960’ların ortasında blues beyaz gençler tarafından “cool” bir şey olarak algılanmaya başlayınca kariyerinde yeni bir dönem açıldı. Kimilerine göre King bu yıllarda kaydettiği “Live at the Regal” albümü blues müziğinin çerçevesini çizmiştir.
 
King 70’lerde daha da ünlendi, hem siyah hem de beyaz kitlelere müziğini beğendirerek büyük kalabalıklara ulaştı. O dönem albümlerinden “To Know You Is to Love You”nun prodüktörlüğünü Stevie Wonder üstlendi.
 
1979 yılı itibarıyla Rusya, Güney Amerika’da konserler verdi. 1984’te Blues Foundation Hall of Fame’e, 1987’de Rock and Roll Hall of Fame’e kabul edildi. 15 kez çeşitli dallarda Grammy ödülüne layık görüldü. 1987’de Grammy yaşam boyu başarı ödülünü aldı.
 
1989’da U2 ile “When Love Comes to Town” isimli şarkıyı yaptı. Bu da kariyerinde önemlidir. Eric Clapton ile yaptığı “Riding With the King” albümü Billboard Top Blues Albümleri listesinde bir numaraya yükseldi.
 
King hayatı boyunca çok çalışmaya inanmış biriydi. "Emeklilik lügatimde yok," derdi. Kendini hep geliştirmeye bakardı. “Öğrenmenin en iyi tarafı, öğrendiklerinizi sizden kimsenin geri alamaması” demesi bakış açısını yansıtıyor.
 
 
“Blues Mississippi’ye ait değildir, dünyada çok fazla sorun var ve sorun olan her yerde blues vardır” diyerek bu müziğin evrensel ruhuna da vurgu yapmıştır.
 
80’li yaşlarını da yılda 250 civarı konser vererek geçirdi. 6 Nisan’da diyabet hastalığından kaynaklanan sağlık sorunları nedeniyle yaşadığı Las Vegas’ta hastaneye kaldırılmıştı. 89 yaşında hayata veda etti.
 
En güzel laflarından biri çalışmak ve başarı için bedel ödemekle ilgilidir.
 
“Herkes cennete gitmek istiyor, ama kimse bunun için ölmek istemiyor” demiştir.
 
Çok çalıştı, dünyaya güzel müzikler bıraktı. Umarız hak ettiği yere gitmiştir.