"Mozart buna çok şaşırırdı muhtemelen!"
10 Ocak 2013 - 10:01Klasik müzik konserlerinde, eserlerin izleyicide yarattığı coşku karşısında gerçekleşen ve bazen de yersiz olabilen alkış konusunu solistlere ve orkestra şeflerine sorduk
GÜLDEN ÖKTEM
Gürer Aykal: Öncelikle yanlış alkışın çalıcılar üzerindeki negatif etkisini kabulleniyorum. Bu çok zaman bizim de başımıza gelmiştir. Yanlış yerden çıkan alkışla orkestra neredeyse çalamaz duruma gelmiştir. Hiç beklenmeyen bir etkidir o. Birçok bestecinin sessiz biten eserleri dünyanın hemen hemen her konser salonunda bir diğer bestecinin, güçlü biten eserinin aldığı alkışı almaz. Bundan çıkarak, seyirciler yani dinleyiciler eserlerin sonunda bir görkeme varmak ve oradan eseri noktalamak isterler. Ancak, müzisyenler bunun tersine uzun soluklu ve sessiz biten eserlerin daha çok etkisinde kalır, daha çok içlerinde yaşatır. Ama biz seyirci değiliz.
Cihat Aşkın: Müzik bu, coşku gösterilmeli tabii. İnsan istediği yerde alkışlayabilir. Bu sanatçıyla seyirci arasında gerçekleşen bir enerjidir. Sanatçı, icracı seyircisine gerekli yansımayı verebildiği zaman seyirci onu alır zaten. Dolayısıyla seyircinin de alkışlamak istediği yerler olduğu takdirde ben buna karşı değilim. Konsantrasyon bozulması gibi bir takım şeyler var ama, biz bunu seyirciyle beraber, karşılıklı yapıyoruz. Yani alkışlanmak istemiyorsak seyircinin karşısına çıkmayalım.
"Aralarda alkışlamamak, 19. yüzyılın ortasında çıkmış"
Cem Mansur: Türkiye'de bölüm aralarında alkışlamamak klasik müzik hakkında bilinmesi gereken en önemli konuymuş gibi gösteriliyor. Sanki klasik müzik hakkında bilinmesi gereken tek şeymiş gibi... Bu aslında 19. YY.'ın ortalarında çıkmış, yeni bir adet, bu aralarda alkışlamamak olayı. 4 bölümlük bir senfoniyse alkışlanmayacak diye bir kural konmuş. Bu beni rahatsız eden bir şey değil ama. Çok coşkulu biten bir bölümün sonunda, insanlar bunu bir şekilde ifade etmek istiyorsa illa ki eserin sonunu beklemek gerekmiyor bence. Mesela bunu Mozart'a ya da Beethoven'a söylemiş olsaydınız çok şaşırırdı muhtemelen. Hatta, "Ay beğenmediler," diye depresyona girmişlikleri bile vardır mektuplarına baktığınız zaman. Şey derler mesela, "İkinci bölüm çok az alkışlandı," filan... Dolayısıyla bu kural sonradan uydurulmuş bir şey. Nerede olduğuna bağlı, yani eserin bir bütünlüğü var; fakat o bütünlüğü çok coşkulu biten bir bölümden sonra alkışlamak beni rahatsız etmiyor hiçbir şekilde. Zaten dünyanın sonu da değil. "Aman ne yaptı" filan diye alkışlayana tip tip bakıyorlar. Bence çok büyütülen bir şey bu.
Güher Pekinel: Biz sanatçılar bestecinin eserini, onun istediği gibi icra ediyoruz. Kendimizce bir şey eklemeden ya da çıkarmadan. Böyle bir durumda, coşkulu eserlerin aralarında gelen alkış, eserin de bütünlüğünü bozmuş oluyor.
GÜLDEN ÖKTEM
Gürer Aykal: Öncelikle yanlış alkışın çalıcılar üzerindeki negatif etkisini kabulleniyorum. Bu çok zaman bizim de başımıza gelmiştir. Yanlış yerden çıkan alkışla orkestra neredeyse çalamaz duruma gelmiştir. Hiç beklenmeyen bir etkidir o. Birçok bestecinin sessiz biten eserleri dünyanın hemen hemen her konser salonunda bir diğer bestecinin, güçlü biten eserinin aldığı alkışı almaz. Bundan çıkarak, seyirciler yani dinleyiciler eserlerin sonunda bir görkeme varmak ve oradan eseri noktalamak isterler. Ancak, müzisyenler bunun tersine uzun soluklu ve sessiz biten eserlerin daha çok etkisinde kalır, daha çok içlerinde yaşatır. Ama biz seyirci değiliz.
Suna Kan: "Alkışı mesele haline
getirmek gereksiz."
Suna Kan: Yanlış yerde alkışın gelmesi dünyanın her yerinde olabilen bir şey. Bir solist olarak konuşuyorum, küçük bir kafa işaretiyle ya da hafif bir gülümsemeyle bunun yanlış olduğu insanlara anlatılabilir. Büyük bir mesele yapmak biraz gereksiz. Mesela Bilkent Üniversitesi'ndeki konserlerde, programlarda biliyorsunuz eserler de yazılıyor. Programda alkışlanacak yerlerde, alkış tutan iki el resmi yer alıyor. Böyle bir kolaylık her yerde yapılabilir. Ama bunu dinleyiciyi küçümseyici bir şey olarak almak veya ters ters bakmak biraz bana garip geliyor. Hoş bir şey değil ama, çoksesli müziğin krizde olduğu bir dönemde dinleyiciyi daha da soğutmakta bir fayda yok. getirmek gereksiz."
Cihat Aşkın: Müzik bu, coşku gösterilmeli tabii. İnsan istediği yerde alkışlayabilir. Bu sanatçıyla seyirci arasında gerçekleşen bir enerjidir. Sanatçı, icracı seyircisine gerekli yansımayı verebildiği zaman seyirci onu alır zaten. Dolayısıyla seyircinin de alkışlamak istediği yerler olduğu takdirde ben buna karşı değilim. Konsantrasyon bozulması gibi bir takım şeyler var ama, biz bunu seyirciyle beraber, karşılıklı yapıyoruz. Yani alkışlanmak istemiyorsak seyircinin karşısına çıkmayalım.
"Aralarda alkışlamamak, 19. yüzyılın ortasında çıkmış"
Cem Mansur: Türkiye'de bölüm aralarında alkışlamamak klasik müzik hakkında bilinmesi gereken en önemli konuymuş gibi gösteriliyor. Sanki klasik müzik hakkında bilinmesi gereken tek şeymiş gibi... Bu aslında 19. YY.'ın ortalarında çıkmış, yeni bir adet, bu aralarda alkışlamamak olayı. 4 bölümlük bir senfoniyse alkışlanmayacak diye bir kural konmuş. Bu beni rahatsız eden bir şey değil ama. Çok coşkulu biten bir bölümün sonunda, insanlar bunu bir şekilde ifade etmek istiyorsa illa ki eserin sonunu beklemek gerekmiyor bence. Mesela bunu Mozart'a ya da Beethoven'a söylemiş olsaydınız çok şaşırırdı muhtemelen. Hatta, "Ay beğenmediler," diye depresyona girmişlikleri bile vardır mektuplarına baktığınız zaman. Şey derler mesela, "İkinci bölüm çok az alkışlandı," filan... Dolayısıyla bu kural sonradan uydurulmuş bir şey. Nerede olduğuna bağlı, yani eserin bir bütünlüğü var; fakat o bütünlüğü çok coşkulu biten bir bölümden sonra alkışlamak beni rahatsız etmiyor hiçbir şekilde. Zaten dünyanın sonu da değil. "Aman ne yaptı" filan diye alkışlayana tip tip bakıyorlar. Bence çok büyütülen bir şey bu.
Güher Pekinel: Biz sanatçılar bestecinin eserini, onun istediği gibi icra ediyoruz. Kendimizce bir şey eklemeden ya da çıkarmadan. Böyle bir durumda, coşkulu eserlerin aralarında gelen alkış, eserin de bütünlüğünü bozmuş oluyor.
Etiketler: alkış Beethoven Cem Mansur cihat aşkın Güher Pekinel gürer aykal klasik müzik konser Mozart Suna Kan