Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » 'İhtiras Tramvayı'na binin ve hiç inmeyin'

'İhtiras Tramvayı'na binin ve hiç inmeyin'

'İhtiras Tramvayı'na binin ve hiç inmeyin'03 Ekim 2016 - 12:10
14-16 Ekim arasında İstanbul, Ankara ve İzmir'de İsrailli grup Boom Pam'la sahne alacak Selda Bağcan, tükenmeyen enerjisinin sırrını iki kelimeyle açıklıyor: Mecburiyet ve ihtiras
SELAY SARI
 
Dünya müzik tarihinin en etkileyici hikayelerinden birinin kahramanı Selda Bağcan. 70'lerde halk müziğine getirdiği, bazı ahvalde rock altyapısı da içeren yorumla öncü kimlik taşıyan, 80'lerde Türkiye'de yasaklı duruma düşer ve sansürlerle unutulma noktasına gelirken bir yandan dünya çapında tanınan, 90'larda yine halk müziğiyle toplum hafızasına geri dönen Bağcan, son birkaç yıldır kendisine hayran İsrailli grup Boom Pam'la birlikte Avrupa'da basılmadık yer bırakmıyor. Şimdiyse önünde bir Türkiye turnesi var: 14 Ekim'de İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi'nde, 15 Ekim'de ODTÜ Vişnelik'te ve 16 Ekim'de İzmir Fuar Açıkhava Tiyatrosu'nda Boom Pam ile 'İnce İnce Bir Kar Yağar', 'Yaz Gazeteci Yaz' diyecek. 40 yıldır sahnelerde olan ve enerjisiyle sesinden bir şey kaybetmeyen Bağcan'la sırlarını konuştuk.
 
 
Yıllardır Türkiye, Avrupa ve İsrail'de şehirden şehire, konserden konsere yorulmadan koşuyorsunuz. Sırrınız nedir?
 
Sırrım mecburiyet. Ona göre motive oluyorsunuz. Mesela omzum kırıldı 15 Ağustos'ta, Çanakkale konserinden dönmüştüm, evde kedilerin ayağına basmayayım derken düşüp kırdım üç yerinden. Beş gün hastanede kaldım, sonra üç gün yürüdüm sesim açılsın diye. Ve sekizinci gün konsere çıktım Zeytinli Rock Festivali'nde. Muhteşem bir halk vardı, omzum sarılı, kollukla çıktım karşılarına. Şok oldular herhalde, özellikle de duyurmadık, çünkü önyargı olur. "Kolu kırık çıkabilecek mi?" diye. Görünce şok oldular, ben de anlattım durumu ama dedim ki "O ses çıkacak!"
 
Festivallerden aklınızda kalan güzel bir anınız var mı?
 
Bu sene Boom Pam'la Polonya'ya gittik iki konser için, Krakow'daki bir festivale. Bir konser sinagogdaydı, çok sıcak ve samimi geçti. Öbür konser bir gün sonra bir meydandaydı. 40 bin kişi, müthiş bir kalabalık. Yalnız ben yokum tabii, gündüz 2'de başlıyor sabaha kadar sürüyor, öyle bir festival. Benim konserim 09.00'daydı. Krakow'da bir tek Türk yok. Gençler bir başladı tezahürata, "Selda Selda Selda" diye. Bir şaşırdım, yani Türkiye'de alışkınız bu tezahürata da, orada değil! Benim de bir şey söylemem lazım karşılığında, "Thank you amigos" dedim.
 
Boom Pam'la çalışmak nasıl?
 
Çok memnunum onlardan. Çok sıcak kişilikleri var, insan gibi insanlar yani. Bizim gibiler. Ortadoğu halkları böyle, çok sıcakkanlı.
 
Siz Boom Pam'la çaldığınız için 'Rockçı oldum' diyorsunuz ama 'İnce İnce Bir Kar Yağar' bir progressive rock şarkısı.
 
Çok mükemmel bir altyapısı var o şarkının.
 
Yani siz rockçıymışsınız zaten.
 
Evet, onlar daha doğmadan ben rock söylüyormuşum!
 
Yeni neslin sizin 70'lerde yaptıklarınızı keşfetmesi internet sayesinde oldu.
 
Ben de o keşfe yardımcı olur düşüncesiyle '40 Yılın 40 Şarkısı' diye bir arşiv albümü çıkardım. Birinci bölüm 20 hit şarkıdan, halkın sevdiklerinden oluşuyor. İkinci bölüm de benim kendi performansımı beğendiğim şarkılar. O yüzden ikinci bölümü seviyorum. Kendim seçtim. Çünkü yasaklı yıllara denk düştü o şarkılar, çok duyulmadı.
 
Önünüzde sizi en çok heyecanlandıran işler neler şu an?
 
Öncelikle bahsettiğim arşiv serisi altı bölümden oluşacak. Şu andaki motivasyonum ona yönelik, ikinciyi hazırlıyoruz, ilkinden çok memnun kaldık. 240 şarkılık bir seri olacak neticede. Bir de tek tek projelerde yer alıyorum. Örneğin Ferhat Güneyli adında Berlin'de oturan bir genç adam, Yusuf Hayaloğlu'nun Ahmet Kaya'nın ölümü üzerine yazdığı 'İşte Gidiyorum'a beste yapmış. Ona düet yaptım ve klibinde yer aldım, çok beğendim şarkıyı. Bir de evvelki gece Zülfü Livaneli'nin bir projesi var, '50 Yılın 50 Şarkısı' diye, onun bir şarkısını söyledim, 'Çırağın Türküsü'nü.
 
Mecburiyet dediniz enerjinizin sırrını sorduğumda.
 
Evet mecburiyet. Ve ihtiras.
 
Peki mecbur musunuz bu programa?
 
Eğer bir işe sıvanıyorsan, onun en iyisini yapmaya mecbursun. Bir de şu var, 'İhtiras Tramvayı' derim hep buna. Derim ki gençlere, 'İhtiras Tramvayı'na binin ve hiç inmeyin'. Zeytinli'de 40 bin kişinin karşısında şarkı söyleyemeyen birini düşünebiliyor musunuz? O motivasyonla ameliyattan kalkıp yürüyorsun işte. Bir de sigara içmiyorum, asitli şeyler içemiyorum ses tellerimi hırpalamasın diye. Bira, şarap içmiyorum yine aynı sebepten. Dondurma yiyemem, soğuk içmem, evde bile oda sıcaklığında su. Kola içemiyorum ki çok severim. Diyorum şarkıcılığı bırakırsam ilk işim böyle şişelerce kola içeceğim!
 
'Selda bizden önce AET'ye katıldı!'
 
Özellikle son senelerde çok yoğun bir programınız var.
 
Onu şöyle düzelteyim: Ben yıllardır yurtdışında meşhurum zaten. Albümler satılıyor, başka ülkelerde de. İsrail'de bile çıktı, hem de '90'larda. 1986'da beni WOMAD festivaline çağırdılar ama pasaportuma el konmuştu, o sene gidemedim, bir sonraki sene katıldım. 1986 festivalinin plağında yer aldı benim bir şarkım, sözü Nazım Hikmet'in, bestesi benim 'Türk Köylüsü' ve bütün dünyayı dolaştı. Yine '87'de Glastonbury Festivali'ne çıktığımda Hürriyet gazetesinin arka sayfasında yarım sayfa haber oldu, "Selda bizden önce AET'ye katıldı" diye.