Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » 'Hepimiz iki dünya arasındayız'

'Hepimiz iki dünya arasındayız'

'Hepimiz iki dünya arasındayız'07 Mart 2017 - 10:03
Kuzey Afrika'nın en önemli ozanlarından Souad Massi, 14 yüzyılın Arap şiirini beklenmedik tarzlarda seslendirdiği 'El Mutakallimun' albümüyle Ankara ve İstanbul'da 3 konser verecek
SELAY SARI
 
Müzik kariyerine Cezayir’de başlayan, şarkılarının sözleri ve tarzıyla ilgili gördüğü baskılardan ötürü Fransa'da devam eden ozan Souad Massi, son albümü 'El Mutakallimun'un dünya turnesi kapsamında yarın Ankara MEB Şûra Salonu'nda, 8-9 Mart’ta ise İstanbul Salon İKSV'de olmak üzere toplam üç konser verecek. Kuzey Afrika'nın dünya çapında tanınan en önemli müzisyenlerinden olan, Arapça, Fransızca, Berberice ve İngilizce dillerinde, birbirinden çok farklı müzik tarzlarında şarkılar yazan Massi, Arap-Endülüs şairlerine adadığı, 'kelimelerin efendisi' anlamına gelen 'El Mutakallimun'da, M.S. 7. yüzyılın başında Arabistan'da yaşamış ünlü şair Zübeyr Bin Ebû Sülma'dan 20. yüzyılın başında Tunus'ta doğmuş, kısa yaşamına büyük edebi başarılar sığdırmış şair Ebu-l Kasım El Şabbi'ye ve hayatının önemli kısmını Londra'da geçirmek zorunda kalan Iraklı şair Ahmed Mattar'a, Arapça şiirin büyük isimlerini konuk ediyor. Farklı coğrafyaların söz ve müziklerini bir araya getirmede usta olan sanatçı, bu albümde de Arapça şiirleri reggae'den bossa nova'ya, folk'tan blues'a uzanan müzik türlerinde bestelemiş. Massi'yle 'El Mutakallimun'u ve gelecek projelerini konuştuk.
 
'El Mutakallimun'un ana fikri nedir?
 
Genel olarak şiiri çok seviyorum, Arapça şiiri de tabii. Fransa'da yaşadığım için Arap ya da Müslüman kültürünü, bu kültüre aşina olmayan Batılılara keşfettirmek istedim.
 
Sadece Batılılar mı uzak yoksa Araplar ve Müslüman Araplar da uzaklaştı mı sizin tanıtmak istediğiniz kültürden?
 
Ne yazık ki evet, kanımca Arap dünyasında da bu kültüre, onun bulduklarına ve bilgeliğine yeterince önem verilmiyor. Bunun da kendi tarihlerine ve kültürlerine değer vermeyen Müslümanların hatası olduğunu düşünüyorum.
 
Albümdeki şarkılarda hangi temaların üzerinde duruyorsunuz?
 
Şiirlerin bir kısmını, politik açıdan oldukça aktif şairlerden aldım. Bazı şarkıların ismi de bu temaları açıklıyor. Örneğin 'Houria', özgürlük demek, Iraklı çok önemli bir şairin, Ahmed Mattar'ın eserini besteledim. 20. YY'ın başında yaşasa da Arap Baharı zamanında adı çok geçen Tunuslu şair Ebul Kasım Al-Şabbi'nin de bir şiiri albümde. Bunların yanında, 6. yüzyıldan oldukça felsefi bir metni seçtim. Albümdeki şiirler 6., 9. ve 10. yüzyıldan günümüze kadar uzanıyor.
 
 
Albümdeki farklı müzik türlerini nasıl seçtiniz?
 
Metinlerin hangi türe uyduğunu bulmak için çok uğraştım. Örneğin 'Faya Layla' bossa nova tarzında, çünkü bir aşk şiiri ve onu ilk okuduğum andan itibaren Brezilya'nın caz yorumuyla çok iyi ifade edilebileceğini düşündüm.
 
Şu anda üzerinde çalıştığınız projeler neler?
 
Bugünlerde bir folk-rock albümü üzerinde çalışıyorum. Dili yine Arapça olacak.
 
Türkiye'de daha önce konser verdiniz. Sizce Türkiye seyircisi müziğinizi nasıl algılıyor?
 
Kendi adıma konuşacak olursam, Türkiye'deki kültürle kendi ait olduğum kültürlerin çok benzeştiğini düşünüyorum. Hepimiz iki dünya arasındayız demek mümkün.
 
"Mütenebbî'yi seslendirmek bir onur"
 
Albümün ilk parçası 'Bima al-Taaloul' oldukça melankolik sözlere sahip bir şarkı ama Arapça bilmeyen birinin bunu anlaması imkansız. Acı sözleri neşeli bir şekilde vermeyi tercih etmişsiniz.
 
'Bima al-Taaloul', 10. yüzyılda Bağdat'ta yaşamış, 'şairlerin prensi' olarak adlandırılan Mütenebbî'ye ait. Beni bu şiirle ilgili mutlu eden, o mutluluğu yansıtmamı sağlayan şey aslında bunu şarkı olarak söyleyebilmek. Mütenebbî benim için dünyanın en iyi şairi, ona tapıyorum ve benim için onun şiirini besteleyip söyleyebilmek büyük bir onur. Neşeli olmam bundan.