Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » Yaşar Kemal'in son romanı...

Yaşar Kemal'in son romanı...

Yaşar Kemal'in son romanı...03 Mart 2015 - 10:03 | Onbinler Yaşar Kemal'i son yolculuğuna uğurladı.
Keşke görüyor olsa diye geçiriyorum içimden. Bu kardeşliğin resmini görüyor olsun. Peşi sıra sel olup akan, İstanbul’u, Anadolu’yu... O gün orada olan herkesi, tabutuna ilk omzu veren İnce Memed’i

FİLİZ AYGÜNDÜZ

 

Teşvikiye Camii’ndeyim. Yirmi yıl içinde kim bilir kaç kez geldim buraya, kaç cenaze töreni izledim, kaç haber yazdım... Birçoğunda elimde teybim yanına yaklaşıp kaç kez görüş aldım Yaşar Kemal’den, iri cüssesinin gölgesine sığınıp, hayranlıkla yüzüne bakarak... Serde gazetecilik vardı, gazetecileri severdi, korur kollardı, ağzından çıkan her sözcüğün bizim için ne kadar önemli olduğunu bilir, her birimize ayrı bir şey söylerdi.
 
Bu defa onun cenaze törenindeyim. Yaşar Kemal’in... Artık görüşleri genç arkadaşlarım alıyor. Ben aklıma tutuyorum notlarımı bir bir... Daha kapının önünde çift sıra halinde uzayan iki kuyruk var. İki defter açılmış, okurları sıraya girip içinden gelenleri yazıyorlar. Yazmanın bu türlüsü zor. Dile kolay 1952’den bu yana 60 sene onlar için yazmış Yaşar Kemal’i uğurlayacaklar az sonra ve kısa yazacak zaman da yok... Acılı ve telaşlılar.
 
Acı bir gülümseme
 
Öğle namazının okunmasına bir saat kalmış; avlunun içi tıklım tıklım dolu. Sanatçı, edebiyatçı cenazelerindeki tanıdık simalar da var ama çoğunluğun yüzü yabancı... Bize yabancı elbet. Onlar Yaşar Kemal’in yabancısı değil; okurları, genci, yaşlısı, gözü görmeyeni, tekerlekli sandalyesine binip geleni, Kürdü, Türkü Türkiye’nin dört bir yanından... Aralarından geçip sağ tarafta aile için ayrılan bölüme gidiyorum. Hayatının son 13 yılını cennete çeviren yol arkadaşı Ayşe Semiha Baban, taziyeleri kabul ediyor. Ateş düştüğü yeri yakarmış, gözlerinde kor bir acı Semiha Hanım’ın, yüzünde kırık dökük bir gülümseme. Kendisine başsağlığı dileyenlerle tokalaşıyor, ellerinde Yaşar Kemal’in sıcaklığı, samimiyeti... 
 
Musalla taşına doğru ilerliyorum. Orada öylece yatıyor Yaşar Kemal. Etrafı barikatlarla çevrilmiş. İç kısma sadece gazetecileri alıyorlar. Sayıları 100’ü bulan fotoğraf makineleri, bir o kadar kamera... Türkçe yayın yapanı ve Kürtçe yayında olanı yan yana; iki dilin kardeşliğinde yaşanıyor ortak keder. Yaşar Kemal’in bütün hayatı boyunca verdiği mücadeleye ithafen...
 
 
Çukurova’dan pamuk
 
Tabutunun başucunda bir çiçek demeti... Üzerinde sadece “Ayşe” yazıyor. Yaşar Kemal’in hitap ettiği gibi... Çiçeklerin yanı başında bir dal pamuk... İki büyük aşkı, karısı ve Çukurova’sını baştacı etmiş giderayak...
 
Caminin içinde artık adım atacak yer yok. Siyasetçisi, iş adamı, sanatçısı, sporcusu, edebiyatçısı, Meclis başkanı, eski Cumhurbaşkanı, askeri, din adamı ama en çok da okuru...  Ne var ki, kırılıyor okuru biraz... Gazetecilerin olduğu bölüme geçip tabutun başında saygı duruşunda bulunmak istiyorlar, kimisi duasını okumak... İzin çıkmıyor görevlilerden.  Protokol çok fazla olduğu için, onları üçer beşer takip eden korumalarıyla birlikte çevriliyor tabutun etrafı... Birileri sesleniyor “Siz bizi dışarıda tutamazsınız, Yaşar Kemal buna izin vermezdi” diye...  Görevlilerin de işi zor. Bu büyüklükte bir töreni yönetmek kolay değil.
 
Fotoğraf: Ozan Güzelce
 
‘Yer demir, gök bakır’
 
Çaresiz, barikatların gerisinden gözleri dolu dolu bakıyor okurları. Yalnız içlerinden biri, ısrar ediyor, diretiyor: “35 sene yemek yaptım ona, ekmeğini yedim, beni yanına götürün”. Yol açıyorlar ona, tabuta yaklaşıyor, helalliğini alıp ağlayarak geri çekiliyor. Fatma adı... Ama Yaşar Kemal Güllü dermiş ona... Yaşar Kemal’in yemek ayırt etmediğini söylüyor sorduğumuzda. Nohut pilavı sevdiğini, bamyayı sonra... Ama ille de mantı dediğini...
 
Sayılı saatler de çabuk geçiyor...  Saf tutuyor cemaat. İstanbul Müftüsü cenaze namazını kıldırıyor. Artık çaresi yok... Artık “Yer Demir Gök Bakır”...   Artık gitme vakti. Ak bir cenaze arabasına taşınıyor Yaşar Kemal. Kalabalıktan ilerlemenin imkanı yok. Adım, adım... Alkış sesleri, dolu gibi yağıyor caminin avlusuna. Bir o kadarı da dışarıda, sokaklara, iğne atsan düşmez kaldırımlara... Caminin önünden, Teşvikiye Caddesi boyunca, Rumeli Caddesi’nden Osmanbey’e, Şişli’ye kadar binlerce insan eşlik ediyor cenazeye: “Yaşar Kemal bizim onurumuzdur”.  Bütün o upuzun caddeler boyunca, herkes işini gücünü bırakıp, kimi evinin penceresinden, kimi dükkânının önünden çiçeklerle uğurluyor Yaşar Kemal’i. Koca bir yasın birer ucundan tutarak, aynı ağıdı yakarak... Görüyor olsun diye geçiriyorum içimden... Bu kardeşliğin resmini görüyor olsun... Peşi sıra sel olup akan, İstanbul’u, Anadolu’yu... O gün orada olan herkesi, tabutuna ilk omzu veren İnce Memed’i... Gidişiyle yazdığı bu son romanı...