Tanpınar gibi çok yönlü bir merkez
17 Ocak 2018 - 03:01Prof. Dr. Handan İnci, geçen yılın son günlerinde Orhan Pamuk’un da katılımıyla açılan Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi’ni Milliyet Sanat dergisinin bu ay çıkan sayısına anlattı.
BÜLENT USTA
Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezi, kısa adıyla Tanpınar Merkezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) bünyesinde, Gülhane Parkı’ndaki Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde açıldı. Merkezin ilk faaliyeti Tanpınar’ın arşivini dijital ortama aktarmak oldu. Yazarın ailesi tarafından İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü’ne bağışlanan arşive artık www.tanpinarmerkezi.com adresi üzerinden ulaşılabilir. Merkezin ortaya çıkmasında büyük emekleri olan Prof. Dr. Handan İnci sorularımızı yanıtladı.
- Neden Tanpınar?
Biraz da benim Tanpınar çalışmalarımın yoğunluğuyla oluşmuş bir fikir bu. Oğuz Atay üzerine de çalışıyorum, Tomris Uyar üzerine de çalışıyorum, Orhan Pamuk üzerine de çalışıyorum, yer yer edebiyatımızın diğer yazarları üzerine de böyle yoğun bir şekilde olmasa da çalışmalar yapıyorum. Ama Tanpınar çalışması daha çok öne çıktı. Benim bir de lisans eğitimi aldığım ve çalıştığım üniversiteler dolayısıyla da Tanpınar ile bir tür maddi bağım da oluştu; çünkü benim öğrenci olduğum ve şimdi dersler verdiğim yerlerde hocalık yaptı. Benim hocalarım Tanpınar’ın öğrencisi olmuş, asistanı olmuş, onun hakkında değerli metinler yayımlamış kişiler. Açılış konuşmasında Orhan Pamuk çok anlamlı bir cümle kurmuştu, “Tanpınar’ı kafamızı karıştırdığı için seviyoruz” diyerek. Soru sorduğu için seviyoruz. Hakikaten, Tanpınar’ın ölümsüz olması da soru sormasında; cevabı yok, sorusu var.
- Batılı ve Doğulu bir yanı da var. Orhan Pamuk’un da konuşmasında altını çizdiği gibi, iki tarafa da yönelmiş ama hiçbirini terk etmemiş…
Merkezin amaçlarından biri şu: Bir platform olsun, buradan Tanpınar’ın gerçeğini arayalım. Tanpınar bizim modernleşme sürecimiz içinde kimlik üzerine, kendilik üzerine, kültür üzerine, nasıl yaşamalıyız sorusu üzerine çok düşünmüş ve bunları eserlerinde irdelemiş. Bu yeter mi? Bu bir deneme yazarı için yeterlidir belki. Ama Tanpınar bunu böyle yapmıyor, olağanüstü bir edebiyat içinde yoğurarak yapıyor. Dolayısıyla biz önce onun yarattığı bu edebiyatla buluşup oradan takip ederek bu soruların yanıtlarını kendi içimizde aramaya başlıyoruz. Benim görüşüme göre Tanpınar yerel bir yazar değil, dünya çapında bir yazar. Asıl kurcaladığı mesele varoluş, yeryüzünde yaşamanın anlamı.
SİNEMAYA ÇOK İLGİ GÖSTERDİ
- Merkezin etkinlik planına bakınca sinema ve sanat da dahil pek çok başlık var. Tanpınar’ın çok yönlü kişiliğini yansıtıyor bu etkinlikler...
Tanpınar muhafazakâr gibi görünüyor bir kesim için, ama o kadar açık ve modern ki… İnanıyorum ki Tanpınar yaşasaydı sosyal medyayı iyi kullanırdı, hem Facebook’u hem Twitter’ı çünkü ‘50’lerin başı gibi Paris’e gittiğinde sinemaya çok büyük bir ilgi duyuyor, fotoğraf makinesinin hayatı nasıl değiştirdiğini görüyor, sanat eserlerini nasıl çoğaltıp bunu yayabildiğini ve imkânlarını gözlemliyor. Eminim metinlerin çoğaltılıp yayılması açısından internetin nasıl bir imkân sunduğunu görseydi bundan büyülenecekti. Son döneminde sinemaya daha çok ilgi göstermiş. Başlangıçta Yahya Kemal’in etkisiyle ‘Huzur’u yazdığı dönemde müzik ön planda, sonra ‘Aydaki Kadın’ı yazdığında resim ön planda çünkü Avrupa seyahati yapıyor ve bütün büyük müzeleri geziyor. Etkinliklerimize gelecek olursak. Sinema üzerine çok önemli yorumları var. 20-25 film üzerine ciddi ciddi notlar almış, eleştirmiş. Hatta biz bunu bir etkinlik olarak yönetmenlerimize de, sinema eleştirmenlerimize de soracağız ve bu filmleri birlikte izleyeceğiz.