Özgen Biçgin adlı genç bir hukukçunun kaleminden çıkma. Üç tarafı denizlerle çevrili bir coğrafyada denizler de pek az konu edilir bizim kurgu romanlarda bile. Biçkin, Karadeniz’deki bir kuru yük gemisinde yaşananlar üzerinden çok akıcı bir bilim-kurgu öyküsü yazmış.  

 

 

Astro-fiziksel bir felaket bütün dünyayı sarsmıştır. Küresel ısınmanın yok edici etkileri en ağır şekilde hissedilmektedir. Bu felaketler zinciri içinde Karadeniz’de yol almaya çalışan kuru yük gemisi rotasını kaybeder. Gemiciler için tek kurtuluş karaya çıkmaktır. Ama rotalarını hangi yöne çevirirlerse çevirsinler sudan başka bir şey yoktur. Gemide korku, gerilim her şey vardır. Birbirini izleyen olaylar zinciri bir korku tünelini andırırcasına roman kahramanlarının tepesine iner. Dünya yok olmanın eşiğindedir. Denizciler ise Karadeniz’in hırçın sularında çırpınan bir gemide sıkışıp kalmışlardır. 

 

 

Bilim-kurgu romanlarındaki risk yazarın hayal gücü dengesini ayarlayamaması oluyor genelde. Fiziki veya mantıki bir engelle sınırlanmadığı için kendisini ‘sınırsız’ gören yazar, bir süre sonra ciddiyetini kaybedebiliyor ve okuyucu da sıkılıp romanı elinden bırakabiliyor. Biçkin’in romanı Amerikan korku-gerilim filmleri tadında bir seyir izliyor.  Görselliğin iyi tanımlanması sayesinde film sahneleri gibi zihinde canlanıyor her kare. Denizcilikle ilgili terim ve kavramlar da yerli yerinde kullanılmış. Geminin içindeki gerilim ve çalkantıyı iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz. 

 

 

Henüz emekleme döneminde olan Türkiye bilim-kurgu edebiyatı için faydalı bir çalışma olmuş. Bu tür örneklerin giderek artması temennisiyle, Biçgin’in kitabının bilim-kurgu meraklılarına tavsiye ederim