İran'da yasağı aşan kitap 27. baskıda
Geçtiğimiz ay Martı Yayınları etiketiyle yayınlanan, İranlı yazar Parinoush Saniee'nin "Mevsim Hep Sonbahar" romanı, kadın olmanın başlı başına suç olduğu topraklarda var olmaya çalışan Masume'nin hikayesini anlatıyor
GÜLDEN ÖKTEM
Geçtiğimiz haftalarda Martı Yayınları etiketiyle İranlı yazar Parinoush Saniee'nin 'Mevsim Hep Sonbahar' adlı romanı yayımlandı. İran'da sosyolog ve psikolog olan Saniee, kitabında kadın olmanın başlı başına suç sayıldığı topraklarda doğup büyüyen Masume’nin, Şah rejiminin son günlerinde başlayan, devrimin yarattığı baskıcı süreçle devam eden ve günümüze kadar uzanan öyküsünü anlatıyor. İran'da kadın olmanın zorluklarını okurken bu durumun Türkiye'de de pek farklı olmadığı düşüncesi çıkmıyor akıllardan... Parinoush Saniee ile İran'da kadın yazar olmayı ve kitabını konuştuk...
Türkiye'deki kadına şiddet ve kadının özgürlüğünün geldiği boyutları belki takip ediyorsunuzdur. Kadına şiddet ve özgürlük meselelerinin İran'da da aynı olduğunu biliyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, bu erkekler tarafından kadınlara biçilmiş bir kader mi?
Evet, Türkiye'deki durumu biliyorum ve İran'daki bu umutsuz duruma rağmen, bugün dünyadaki bütün kadınlar artık daha bilinçli ve hepsi daha özgür olmayı hak ediyor. Buna ulaşmak için de daha fazla adımlar atmak, ciddi tavırlar almak gerekiyor. Tabii bu sorunun kaynağının köklerinin yüzyıllara dayanıyor olması biz iki ülkenin kadınları açısından çok zor bir durum. Ama bunun üstesinden gelebilir ve ilerleme sağlamak için sağlam ve emin adımlar atabiliriz.
Kitabınız da kadın meselesine odaklanıyor. Sizi 'Mevsim Hep Sonbahar'ı yazmaya iten ne oldu?
İran'da kadının durumu malum. Ben de bu konu üzerinde bir araştırma projesi hazırladım. Her ne kadar bu projenin onaylanması çok vakit alıp, beni çok zorlasa da bu konun örnek çalışmasını tamamlamak üzereyim. Bu araştırmada savunduğum tezleri belirli bir çevreye sunmaktansa, bir romanla geniş kitlelere duyurmayı istedim ve böyle bir yola başvurdum.
İran'da böylesine bir kitabı yayımlamak, kadın yazar olarak zor olmadı mı? Çünkü, hala yayımlanması için onay bekleyen bir romanınız olduğunu biliyorum...
İran'da yayıncılık, hala belli kurallarla yönetilen kurumlar tarafından yürütülüyor. Bu yönetim de yazarın işini oldukça zorlaştırıyor. Ancak, konu yasaklara ve zorluklara gelince cinsiyet ayrımcılığı ortadan kalkıyor. Yani yayımlamada yaşanan sıkıntılar hem kadın hem de erkek yazar için aynı derecede.
'Mevsim Hep Sonbahar' ülkenizde ilk yayımlandığında yasaklanmış. Bunun üstesinden nasıl geldiniz? Nasıl tekrar izinler alındı?
Kitapların, eski Cumhurbaşkanı Hatemi dönemindeki gibi sansüre uğraması gerçeği maalesef hala devam ediyor. Ben ve yayıncım da kitap yayımlama sürecinde, otoritelerin baskı uyguladığı kesimde yer alıyorduk. Ancak her şeye rağmen risk alıp bu kitabı çıkarmaya karar verdik. Kurguda küçük değişiklikler yapıp 'sansür kurulundan' geçtik. Hemen kitabı bastık ve dağıtımına başladık. Kitap kısa bir süre sonra tüm İran'da çok sevildi ve ilk baskısı tükendi. Ancak kitabın ikinci baskısında tekrar yapılan incelemelerde hikayede tekrar değişiklikler talep edildi ve çeşitli bölümlerin çıkarılması istendi. Biz de yayıncımla talepleri yerine getirdik ve ikinci baskı için onay alabildik. Bu kez de Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı olduğunda kitabın 14. baskısı bitmek üzereydi. Ahmedinejad rejimi tarafından tekrar sansürlendim ve kitabımın satışı yasaklandı.
Yasaktan sonra nasıl bir yol izlediniz?
Kültür Bakanlığı'na kitabın usulsüz bir şekilde yasaklandığına dair dava açtık. 2003 yılında Nobel Barış Ödülü kazanan avukat Shirin Ebadi avukatımızdı. Açtığı dava ile kitabın basım iznini aldı ve 'Mevsim Hep Sonbahar', bugün İran'da 27. baskıya ulaştı.
Kitabınızın, ülkenizin bir yansıması olarak düşünebilir miyiz?
Elbette. Benim bu kitabı yazarken tüm gayretim, ülkemin tarihten bugüne kadar nasıl kadının karşısında ve erkeğin tarafında olduğunu anlatmaktı.
