Dikkat kayıp çocuk aranıyor!
Fuarlarda genellikle imza günlerinin anonsları yapılır. Bu yıl fuarın teması çocuk edebiyatı olduğu için anonslar değişmiş, daha çok fuar alanında kaybolan çocuklar aranıyor
ASLI E. PERKER
Eğer kendinize "Yağmurlu bir İstanbul gününde kendime nasıl eziyet edebilirim?" diye soruyorsanız derim ki Tüyap Kitap Fuarı'na gidin. Aslında işin ulaşım kısmına hiç girmek istemiyordum ama bu deneyimin önemli bir parçası olduğunu düşünürsek bahsetmeden geçemeyeceğim. Zira insan ömründen ömür alan bir yolculuk. Git git bitmeyen bir yol, trafiğin içinde uzun bekleyişler, metrobüsteyseniz ayılmalar bayılmalar. Daha fuara ulaşamadan pek çok atraksiyon.
Fakaat... Fuar alanına ulaşmayı başardığınızda bütün hissin değişeceğini söyleyebilirim. Hatta saatlerin yetmediğini, tekrar tekrar gelmek istediğinizi göreceksiniz. Her şeyden evvel bu yılki fuarın içi biraz daha düzenli, yayınevlerinin standları da her zamankinden daha özenli gibi geldi bana. Günde yaklaşık 35 - 40 bin kişinin fuarı ziyaret ettiği ve bunların çoğunun da çocuklar olduğu düşünülecek olursa bu ferahlık hissini yaratmış olmak çok da kolay olmasa gerek. Öğleden sonra 3'e kadar fuarın görünümü şöyle: Çok büyük bir okul teneffüse çıkmış ve sınıfa girme zili bir türlü çalmak bilmiyor. Ortalık çığlıktan yıkılıyor, çocukların kimi koridorlarda koşuşturuyor kimi yere düşen bir posteri tekmeleyebildiği yere kadar tekmelemeye çalışıyor. Standların önüne yüzlercesi yığılmış, her kitaba ellerini atıyorlar; sanki birine dokunmazlarsa bu gece rahat uyuyamayacaklar. Bir kısmı imza salonunda yerlere yayılmış, üzerlerine paltolarını örtmüş kestiriyor. İnanır mısınız mahalle kavgasına bile şahit oldum. Bir grup genç erkek birbirine bağrışıyordu. Ne oldu diye sordum. Biri bir kıza laf atmış, ötekiler ne oluyor niye racon kesmiş, böylelikle kavga başlamış. Bu olay yaşanırken üç yüz metre ileride Gülten Dayıoğlu'nun önünde uzun bir sıra oluşmuş, insanlar canhıraş kitap imzalatmaya çalışıyor. Aralarında çocuklar kadar yetişkinler de var. Bazısı fuara gelemeyen çocuğunun kitabını imzalatmak için sıraya girmiş. Gülten Dayıoğlu'nu da bir hayli iyi gördüm. Performansından hiçbir şey kaybetmemiş. Gayet dinç.
Bu arada fuarlarda genelde yapılacak olan imzaların anonsları yapılır. Şu yazar şu salonda gibi. Bu yıl fuarın teması çocuk edebiyatı olduğu için anonslar genelde kayıp çocuk aranıyor minvalinde. Şu okulun şu öğrencisi lütfen güvenliğe gidiniz. Sonra bir anons da öğretmene yapılıyor. Okul servislerine de yapılan pek çok uyarı var, aracınızı lütfen çekiniz şeklinde.
Saat 3'ten sonra ise çocuklarda bir azalma var ve sonunda fuar yetişkinlere kalıyor. İşte gezme zamanı o zaman. İndirimler öyle cazip değil, söylemeye hacet yok, daha önce defalarca dillendirildi. Fakat buna rağmen bunca kitabı bir arada görmek, yazarlarla karşılaşmak, anlatacaklarını bu sefer de okumak yerine dinlemek bakımından fuarlar vazgeçilmez. Derim ki her türlü ulaşım zorluğuna rağmen atlayın gidin, emin olun değecek.
ASLI E. PERKER
Eğer kendinize "Yağmurlu bir İstanbul gününde kendime nasıl eziyet edebilirim?" diye soruyorsanız derim ki Tüyap Kitap Fuarı'na gidin. Aslında işin ulaşım kısmına hiç girmek istemiyordum ama bu deneyimin önemli bir parçası olduğunu düşünürsek bahsetmeden geçemeyeceğim. Zira insan ömründen ömür alan bir yolculuk. Git git bitmeyen bir yol, trafiğin içinde uzun bekleyişler, metrobüsteyseniz ayılmalar bayılmalar. Daha fuara ulaşamadan pek çok atraksiyon.
Fakaat... Fuar alanına ulaşmayı başardığınızda bütün hissin değişeceğini söyleyebilirim. Hatta saatlerin yetmediğini, tekrar tekrar gelmek istediğinizi göreceksiniz. Her şeyden evvel bu yılki fuarın içi biraz daha düzenli, yayınevlerinin standları da her zamankinden daha özenli gibi geldi bana. Günde yaklaşık 35 - 40 bin kişinin fuarı ziyaret ettiği ve bunların çoğunun da çocuklar olduğu düşünülecek olursa bu ferahlık hissini yaratmış olmak çok da kolay olmasa gerek. Öğleden sonra 3'e kadar fuarın görünümü şöyle: Çok büyük bir okul teneffüse çıkmış ve sınıfa girme zili bir türlü çalmak bilmiyor. Ortalık çığlıktan yıkılıyor, çocukların kimi koridorlarda koşuşturuyor kimi yere düşen bir posteri tekmeleyebildiği yere kadar tekmelemeye çalışıyor. Standların önüne yüzlercesi yığılmış, her kitaba ellerini atıyorlar; sanki birine dokunmazlarsa bu gece rahat uyuyamayacaklar. Bir kısmı imza salonunda yerlere yayılmış, üzerlerine paltolarını örtmüş kestiriyor. İnanır mısınız mahalle kavgasına bile şahit oldum. Bir grup genç erkek birbirine bağrışıyordu. Ne oldu diye sordum. Biri bir kıza laf atmış, ötekiler ne oluyor niye racon kesmiş, böylelikle kavga başlamış. Bu olay yaşanırken üç yüz metre ileride Gülten Dayıoğlu'nun önünde uzun bir sıra oluşmuş, insanlar canhıraş kitap imzalatmaya çalışıyor. Aralarında çocuklar kadar yetişkinler de var. Bazısı fuara gelemeyen çocuğunun kitabını imzalatmak için sıraya girmiş. Gülten Dayıoğlu'nu da bir hayli iyi gördüm. Performansından hiçbir şey kaybetmemiş. Gayet dinç.
Bu arada fuarlarda genelde yapılacak olan imzaların anonsları yapılır. Şu yazar şu salonda gibi. Bu yıl fuarın teması çocuk edebiyatı olduğu için anonslar genelde kayıp çocuk aranıyor minvalinde. Şu okulun şu öğrencisi lütfen güvenliğe gidiniz. Sonra bir anons da öğretmene yapılıyor. Okul servislerine de yapılan pek çok uyarı var, aracınızı lütfen çekiniz şeklinde.
Saat 3'ten sonra ise çocuklarda bir azalma var ve sonunda fuar yetişkinlere kalıyor. İşte gezme zamanı o zaman. İndirimler öyle cazip değil, söylemeye hacet yok, daha önce defalarca dillendirildi. Fakat buna rağmen bunca kitabı bir arada görmek, yazarlarla karşılaşmak, anlatacaklarını bu sefer de okumak yerine dinlemek bakımından fuarlar vazgeçilmez. Derim ki her türlü ulaşım zorluğuna rağmen atlayın gidin, emin olun değecek.
