'Saat takmamıza bile izin vermediler'
04 Ekim 2017 - 03:10Dan Brown'ın Robert Langdon serisinin yeni kitabı 'Başlangıç' dün Altın Kitaplar etiketiyle yayımlandı. Son birkaç kitaptır Dan Brown'ın tüm dünyadaki çevirmenleri tabiri caizse bir kampta toplanıyor ve dış dünya ile bağlantıları kesilerek harıl harıl çeviri yapıyor. Kitabın Türkçe çevirmeni ve editörü Milliyet Sanat dergisinin bu ayki sayısına bir röportaj verdi
E. NİDA DİNÇTÜRK
Dan Brown’un yeni kitabı 'Başlangıç', dün itibarıyla raflardaki yerini aldı. Yazarın bir önceki romanı 'Cehennem'de olduğu gibi yine tüm çevirmenler ve editörler, bir merkezde toplanarak büyük bir gizlilik içinde çalıştı. 'Başlangıç'ın Türkçe baskısının arkasında 'Cehennem'den tanıdığımız bir ekip, çevirmen olarak Petek Demir ve editör olarak Hülya Şat var. 'Cehennem'in çevirisini yapabilmek için 2013'te düğününü erteleyen İpek Demir ise bu kez küçük bebeği nedeniyle çeviri sürecinde yer almadı. Başrolde yine Dan Brown’un ünlü karakteri Robert Langdon’un karşımıza çıktığı 'Başlangıç', insanlığın yüzyıllardır sorduğu ve hâlâ yanıtını aradığı iki sorunun üzerine gidiyor: Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Kitaplarının fonuna güzel kentleri, eşsiz eserleri ve tarihi yerleştirmeyi çok seven Brown bu kez de mekân olarak Bilbao, Madrid, Sevilla ve Barselona’yı seçiyor. Dün 13 ülkede okuruyla buluşan kitabı, saat farkı nedeniyle ilk okuyabilen ülke yine Türkiye oldu. Kitabın çevirmeni Petek Demir ve editörü Hülya Şat ile kitabın çeviri sürecini ve malum gizlilik kurallarını konuştuk.
Hülya Şat ve Petek Demir.
'Başlangıç'ın çeviri süreci nasıl geçti? Cehennem'den bu yana güvenlik önlemlerinde bir değişiklik olmuş muydu?
Petek Demir: Bir AB ülkesindeki büyük bir medya grubunun, sadece bu kitabın çevirisi için ayırdığı özel bir ofis ortamında çalıştık. 13 ülkenin çevirmeni de aynı yerdeydi. Tıpkı Londra'da olduğu gibi elektronik cihazları yanımıza almamız yasaktı ve yine özel güvenlik görevlerinin gözetiminde çeviri yaptık. Bu sefer farklı olarak ofise her giriş çıkışımız, her molamız dakikası dakikasına not edildi. Saat takmamıza bile izin vermediler. Bize dağıtılan kopyaların her sayfasına isimlerimiz yazılmıştı. Yani dışarı eksik bir sayfa kaçırılırsa kimin kopyasından çıktığı anlaşılacaktı.
Bu defa hangi şehirdeydiniz?
Petek D: Geçen sefer son 50 yılın en soğuk kışını yaşayan Londra'yı seçmişlerdi. Bu sefer de bunaltıcı bir yaz yaşadığımız Barselona'daydık.
'Başlangıç'ın çevirisini ne kadar sürede bitirdiniz?
Petek D: 1 Haziran'da başladım, 1 Ağustos'ta bitirdim. Tam iki ay sürdü.
Bu tecrit sizin çeviri sürecinizi ve metinle aranızdaki ilişkiyi nasıl etkiliyor?
Petek D: İnterneti sınırlı kullanmak, araştırma yapmak için sürekli oturup kalkmak elbette çeviriyi uzatıyor. Dan Brown öyle sadece metne bakıp çevrilecek bir yazar değil. Sanat, bilim, teknoloji, tarih ve edebiyatla ilgili çok araştırma yapmak gerekiyor. Bazen bir sayfayı çevirmek için oturup saatlerce okumam veya ilgili videoları seyretmem gerekti. Dışarıya en ufak bir not dahi çıkaramadığımız için evden çalışmam da söz konusu değildi.
Hülya Şat: 'Başlangıç' klasik Dan Brown kitapları arasında en iddialı olanı diyebilirim. Zor ve hâkimiyet gerektiren bir metin çalışması yaptık Petek'le. Yazarın diğer tüm kitaplarında olduğu gibi sürekli internetten araştırma yapmak gerekti, ama çalıştığımız bilgisayarda değil de belirlenmiş üç bilgisayarda internet erişimi olunca haliyle zorlandık. Çünkü tam bir paragrafın araştırmasını bitirip yerimize geçiyorduk ki yeniden bir araştırma konusu önümüze çıkıyordu ve yine yerimizden kalkıp -tabii eğer boşsa- internetin başına geçiyorduk. Bu da çalışırken çok zorlayıcı oluyordu. İnternet ve kendi dilinizde istediğiniz kaynağa ulaşamamak veya sorunlu olduğunu düşündüğünüz, karar veremediğiniz bir cümleyi diğer editör arkadaşlarınızla konuşamamak daha fazla risk ve sorumluluk almanızı gerektiriyor.
'Şartları ihlal eden partiye bile gelemedi'
Bu tecrit fikri Dan Brown'un ajansının mı, yayıncısının mı yoksa kendisinin fikri mi?
Petek D: Telif verdikleri tüm ülkelerin yayıncılarıyla, çevirmenleriyle, editörleriyle gizlilik anlaşması imzalanıyor. Buna uymayanlara çok ağır yaptırımlar getiriliyor. Londra grubundan bazı ihlallerde bulunan bir çevirmen arkadaşımız bu defa görev alamadı. Bundan sonra da alamayacak. Hatta 'Cehennem'den sonra Floransa'da Vecchio Sarayı'nda yapılan partiye bile gelemedi. Bu kitabı çevirirken bir akşam noter geldi ve tespit tutanağı tuttu. Çevirmenlere dağıtılan kopyaların saklandığı dolapları, içerdeki ve dışardaki güvenlik önlemlerini, bilgisayarları, bulunduğumuz ülkedeki yayıncısıyla imzalanan gizlilik anlaşmasının tüm şartlarını kontrol etti. Bu duruma şahit olmasam belki ben de kitabın etkisini arttırmaya yönelik bir gayret diye nitelendirebilirdim. İster istemez böyle bir etkisinin olduğu muhakkak.
Hülya Ş.: Bu defa Londra'daki çalışmadan farklı olarak akşam çıkış saati 20.00 olarak belirlenmişti ve daha uzun süre çalışmak istediğimizde buna izin vermiyorlardı, ayrıca hafta sonu çalışmalarımız için önceden yönetime bildirmek zorundaydık. Telefonlar bu defa da içeri alınmadı, hatta saat bile. Güvenlikler kapıda bekliyordu, pek de sevimli sayılmazlardı!
“Dan Brown'ı karşımızda görünce çok şaşırdık”
Bu süreçte Dan Brown hiç sizi ziyaret etti mi ya da kendisiyle herhangi bir şekilde bir temasınız oldu mu?
Petek D: Çeviriye başladığımız ilk hafta ofisin kapısı birden açıldı ve "Yanlış yere geldim galiba," diyen biri içeri girdi. Dan Brown'ı karşımızda görünce çok şaşırdık. Her zamanki gibi güler yüzlü ve alçakgönüllüydü. Peşinde kamera taşıyan birileri vardı. Kitabı nasıl bulduğumuzu sordu, tek tek ekranlarımızın karşısına geçip çevirilerimizi okumaya çalıştı. Diğer çevirmenler şaşkınlıktan bir şey söyleyemeyince kendimi açığı kapatmak zorunda hissettim, böylece bir tek benimle sohbet etmiş oldu. Peşindekiler bu esnada fotoğraf ve video çekiyordu. Ayrıca Türkiye'deki yayıncısını düşündüğünde aklına çok güzel hatıralar geldiğini söyledi. Bu güzel hatıralara İstanbul'umuzun o güzel manzaraları da dâhil elbette.