Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Edebiyat » "İstanbul benim için çok kalabalık"

"İstanbul benim için çok kalabalık"

"İstanbul benim için çok kalabalık"12 Mayıs 2015 - 12:05 | Fotoğraf: Hüseyin Özdemir
İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali'nin konuğu olarak Türkiye'ye gelen, çok satan ve beyazperdeye uyarlanan 'Kitap Hırsızı' romanıyla tanınan Avustralyalı yazar Markus Zusak, yayınlanacak yeni kitabını sekiz senede yazmış
GÜLDEN ÖKTEM
 
Uluslararası çok satan listelerinin gediklisi Avustralyalı yazar Markus Zusak, İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali (İTEF) kapsamında İstanbul'a geldi. Türkiye'ye ilk kez gelen yazar, buradan oldukça büyülenmiş. Daha önce festival ekibiyle pek çok kez bağlantı kurduklarını, ancak kitap yazdığı için bir türlü gelemediğini biraz pişmanlıkla anlatan yönetmen, adına festival düzenlenen Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okumak için sabırsızlanıyor. Yazarla İstiklal Caddesi'nin kalabalığında bir araya geldik...
 
Türkiye'de ve diğer ülkelerde çok tanınan yazarlardansınız. Kitaplarınız uluslararası çok satan listelerinde. Bunun bir formulü var mı?
 
Kitaplarımın çok okunduğunu duymak, her seferinde beni çok şaşırtıyor. Aslında bir formul olup olmadığını bilmiyorum, sadece yazıyorum. Son 10 yıldır da kitaplarımı bölüm bölüm yazarak ilerliyorum. Her bölüme bir isim veriyorum ve bu sayede daha hızlı yazabiliyorum, hikayeyi de kafamda bu şekilde organize etmiş oluyorum. Keşke yanımda bilgisayarım olsaydı da size gösterebilseydim, bir bölümü defalarca yazıyorum ve sonra içinden birinde ikna olup ilerliyorum.
 
'Kitap Hırsızı' isimli kitabınız sinemaya uyarlandı ve bu sayede de Markus Zusak ismini daha sık duyar olduk. Kitabınızın uyarlanma süreci nasıl oldu?
 
Aslında nasıl oldu ben de bilmiyorum. Bir kere, kitabın sinemaya uyarlanacağı zaman neyin, nasıl olacağını hiç kestiremiyorsunuz. İlk kez bir kitabımın sinemaya aktarılması için anlaşma imzalamıştım ve önümü pek göremiyordum. Biz anlaşmayı imzaladıktan sonra zaten kitabın sinemaya aktarılması yedi yıl sürdü.
 
Memnun kaldınız mı sinemadaki halinden?
 
Daha önce hiç senaryo ya da benzeri bir şey yazmamıştım ve o süreçlere dahil olmayacağımı söyledim. Çünkü pek çok yazarın kötü deneyimleri var bu konuda. O yüzden "Kitap benim, film onların" diyorum ben. Oyuncuların performansları harikaydı, ama dürüst olmak gerekirse filmin eksikleri vardı.
 
Kitaba sadık kalınmadı mı uyarlamada?
 
Genel anlamda sadık kalındı, ama yüzlerce sayfalık kitabın birkaç saate sığması eksikleri doğurdu. 
Buradan bakıldığında Avustralya çok uzak bir ülke, hatta ABD'den ve Avrupa'dan bakıldığında da...
 
Gülden Öktem ve Markus Zusak. Fotoğraf: Hüseyin Özdemir
 
Sizce bu kadar uzakta olmak yazarlık açısından bazı dezavantajlar yaratıyor mu?
 
Hayır aslında, tam aksine bence avantajları var. Bugün öğrendim, İstanbul'un nüfusu yaklaşık 20 milyon dediler. Avustralya'nın toplam nüfusu herhalde 20 milyon bile değildir. Bu kadar kalabalık bir yerde yazıp üretebileceğimden çok emin değilim, çünkü sakin bir ortam benim için önemli.
 
Peki tanınırlık açısından herhangi bir olumsuzluk ile karşılaştınız mı?
 
Hiç karşılaşmadım. Biliyorsunuz Hollywood'da da pek çok Avustralyalı aktör başarılı bir şekilde varlığını sürdürüyor. Ben de ABD'de, Avrupa'da imza günlerine giden bir yazarım. Siz uzaktayken sizi pek dikkate almıyorlar, sadece kitaplarım çıktığı vakit kitaplarıma yoğunlaşılıyor ve bu da beni Kimutlu ediyor.
 
Yeni bir kitap bitirdiğinizi duydum, doğru mu?
 
Evet, henüz bitti ama çıkması önümüzdeki yılı bulur. Benim için çok çok zor bir kitap oldu.
 
Neyi anlatıyor?
 
Bir köprü inşa eden bir adamı konu alıyor. Neredeyse sekiz yılda yazdım.