"Çocukların dünyası, ölü kahraman mezarlığı"
30 Haziran 2015 - 09:06Yalvaç Ural'ın yeni kitabı 'Başparmak Çocuklar', teknolojinin çocuklar üzerindeki 'faydaları'nın 'zarar'a dönüşmesini eleştiriyor
Gülden Öktem
Milliyet Miço’nun yaratıcısı ve çocukların Yalvaç Abi'si Yalvaç Ural'ın yeni kitabı 'Başparmak Çocuklar', Yapı Kredi Yayınları etiketiyle yayımlandı. Çocukların teknoloji çağında, gittikçe yozlaşan bir sistemin içine bırakıldığını düşünen Ural, yeni kitabında teknolojinin çocuklar üzerindeki 'faydaları'nın 'zarar'a dönüşmesini eleştiriyor. Ailelerin ve eğitimcilerin bu konuda daha dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Yalvaç Ural ile yeni kitabını konuştuk...
'Başparmak Çocuklar', adını bir Japon teorisinden mi alıyor?
Evet. Japonların bir teorisi var: Başparmak Kuşağı. Teknolojiyle iç içe olan, akıllı telefonunu elinden düşürmeyip iki başparmağıyla tüm komutları veren, mesaj yazan nesle 'Başparmak Kuşağı' diyorlar. Ben de bizim çocuklara 'Başparmak Çocuklar' diyorum bu teoriden yola çıkarak.
Kitapta teknolojinin çocuklar üzerindeki etkilerini irdeleyen denemeler var çoğunlukla...
Benim bu kitapta bir iddiam var. Artık günümüzde çocuk/gençlik kitabı yazarının görevi, çocuklara ve gençlere iyi romanlar, şiirler, öyküler ve masallar yazmak değil. Bu yazarın artık ikincil görevi olmaya başladı. Teknolojik araçlar da insanlara 'copy / paste' (kopyala / yapıştır) tekniğini öğretti. 'Çocuk edebiyatı' denilen şeyde de durum artık, klasiklerden kopyalanarak ortaya çıkan kitaplar. O yüzden günümüzde çocuk/gençlik kitabı yazarının görevi, başta ailelere ve eğitimcilere doğru yolu göstermek. Ben de 'Başparmak Çocuklar'daki denemeleri böyle yazdım işte.
Çocuklar sizce teknolojinin ve tüketim çılgınlığının bir parçası mı oldu? Aileler bunun farkında değil mi?
Dünyada bir çocuk kuşatılmışlığı var. En kolay para kazanma alanının başında çocuk dünyası geliyor. Oyuncak sektöründen yeme içmeye, giyimden spora çok geniş bir yelpaze var. Burada çocuğun, anne babasının üzerinde baskı kurmasını sağlamak için popüler karakterler yaratıyor büyük şirketler. Bu karakterlerinse içi boş. Çocuklara ne edebiyat ne çizgi roman ne de hayal gücü anlamında hiçbir şey vaad etmiyorlar. Genellikle canavarlara benzeyen ürkütücü karakterler çocuğun hayatına bir şekilde dahil ettiriliyor. Okul çantaları, kırtasiyeler, kıyafetler, yatak örtüleri, bisikletlerle filan birlikte çocuğa dayatılıyor. Böylece de çocuklar pazarlama tekniğinin halkasında tepeye yerleşirken hayalgücünün gelişmesi açısından ya da bilincinin gelişmesi açısından geriye düşüyor.
Fotoğraf: Fatih Karaoğlan
Bu tüketim çılgınlığının içinde de bir sürü karakter ya da kahramanla tanışıyorlar değil mi?
Çocuk bir kahramanı seviyor ama bu kahramanlar uzun ömürlü olmuyor, hatta iki sene sonra yeni kahramanların çıkması gerekiyor. O şirketler tekrar yeni kahramanların ürünlerini satsınlar diye.
Bizim, hatta sizin döneminizin kahramanları da böylece yok oluyor diyebilir miyiz?
Aslında geçmişin iyi kahramanları bu pazarlama yönteminden payını alıyor. Mesela Temel Reis önce kovboy oldu, sonra uzaylı oldu. Hatta bir ara piposunu filan da bıraktı... Yok olmuyor ama değiştiriliyor, bu da iyi bir şey değil.
Hayal gücünü kötü etkilemez mi bu durum?
Çocukların dünyası, ölü kahraman mezarlığı. Büyüdüklerinde hangi kahramanı sevdiklerini bile hatırlamıyorlar çünkü modası geçince çöpe atıyorlar. Dolayısıyla artık o kahraman ömrünü tamamlamış oluyor. Kermes gibi yerlerde çocukların kendi oyuncaklarını sattıklarını görüyorum. Halbuki ben altı yaşındaki oyuncaklarımı 65 yaşına dek sakladım ve sonra Rahmi Koç Müzesi'nde onların da içinde olduğu müze açtım Yalvaç Ural Oyuncak Müzesi diye.
Etiketler: Milliyet Miço Yalvaç Ural Başparmak Çocuklar Yapı Kredi Yayınları Gülden Öktem Japon rahmi koç müzesi Yalvaç Ural Oyuncak Müzesi