Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Zamana yenilmeyen bir yaşam felsefesi

Zamana yenilmeyen bir yaşam felsefesi

Zamana yenilmeyen bir yaşam felsefesi07 Aralık 2022 - 09:12
Soft Machine, İstanbul’da ilk kez konser verecek. Soft Machine’in gitaristi John Etheridge grubun ruhunun hep taze kaldığını söyleyerek “Bunu şu niteliklerle karakterize edebilirim; ilerici, deneysel bir içgüdü, çağdaş caza yakınlık ve ondan etkilenme ile müzikte güçlü bir doğaçlama unsuru” diyor.
Seyhan Akıncı - Soft Machine; üyeleri ve müziği zamanla dönüşen, bu dönüşümle beraber yollarda olmaya ve çalmaya devam eden kült müzik gruplarından. 55 yıllık kariyerlerinde ilk kez 9 Aralık’ta CRR’de İstanbullu müzikseverlerin karşısında olacaklar. Adını yeraltı edebiyatın önemli ismi William S. Burroughs’nun “Soft Machine” romanından alan grubun gitaristi John Etheridge bu özel gece öncesi sorularımızı yanıtladı.
 
Çok uzun bir müzikal yolculuğunuz var ve ilk kez yolunuz İstanbul’a düşüyor… Neden İstanbul’la bu kadar geç buluştunuz?
 
Şahsen birçok kez ziyaret etmiş olmama rağmen evet, bu Soft Machine’in İstanbul’a ilk gelişi. İstanbul, dünyanın en heyecan verici ve merak uyandıran şehirlerinden biri ve buraya ilk kez müziğimizi çalmak için gelmek bizim için büyük bir heyecan. İstanbul’a gelmeyi çok seviyorum, çok fazla kültür ve tarih katmanı var. Avrupa ile Asya’nın buluşması...
 
Grup müziği yapmak biraz daha dalgalı ve zordur… Soft Machine olarak siz de epey dalgalandınız. Grubun kurulduğu günlerden bugüne müziğiniz ne gibi dönüşümler geçirdi?
 
Evet, 55 yıl oldu, dolayısıyla birçok insan Soft Machine’in varlığına katkıda bulundu. Bununla birlikte, kesinlikle bir Soft Machine ruhu olduğunu söyleyebilirim. Zamanı aşan bir ruh/yaşam felsefesi... Bunu şu niteliklerle karakterize edebilirim; ilerici, deneysel bir içgüdü, çağdaş caza yakınlık ve ondan etkilenme ile müzikte güçlü bir doğaçlama unsuru. En son kaydımızdaki (şubat ayında çıkacak) kadroda ben, John Marshall (her ikimiz de ‘70’lerden beri Soft Machine’deyiz), Theo Travis (2006’da katıldı) ve uzun süredir ortağımız Roy Babbington’ın yerini alan Fred Baker olacak. Açıkçası hepimiz bireyselliğimizi gruba katıyoruz, ancak ‘isim ruhunun’ geçmişimizin müziğiyle nasıl süreklilik ürettiği ilginç. Ayrıca eski ve yeni kompozisyonları bilinçli bir şekilde birleştirmeyi seviyoruz, şimdiye kadarki en iyi entegre Soft Machine’e sahip olduğumuzu düşünüyorum.
 
“Türk çayını sabırsızlıkla bekliyorum”
 
İstanbullu müzikseverler sizi heyecanla bekliyor. Onlara ne söylemek istersiniz?
 
Diğer gruplardan farklı olduğumuzu düşünüyoruz. Dolayısıyla sunacağımız konserden zevk almanızı umuyoruz. Olağanüstü şehrinizde çalmak, İstanbul’un muhteşem kültürünü ve tarihi köklerini deneyimlemek bize büyük heyecan veriyor. Sizin de bu heyecanı bizimle paylaşmanızı diliyorum. Ve Türk çayını sabırsızlıkla bekliyorum! Çünkü İngiltere’de asla iyi bir çay bulamıyorum. 
 
“Romanı hiç okumadım”
 
Adınızı William S. Burroughs’nun aynı adlı romanından alıyorsunuz… Hiç dönüp romana baktığınız oluyor mu? Yeraltı edebiyatı hâlâ çekiciliğini koruyor ne de olsa…
 
Bunu söylediğim için üzgünüm ama Burroughs’nun romanını hiç okumadım! Ama onun ortamına aşinayım ve onu Soft Machine’in ethos’uyla ilişkilendirebilirim, ikonoklastik ve zeki. Okuryazar ama alışılmadık.
 
Müzisyenler için turne hem kendi müziklerini hem de dinleyicilerini yeniden keşfetme imkânı sunar bir anlamda… 55’inci yılınızda turne için yeniden yollarda olmak neler hissettiriyor?
 
Bir Avrupa turunu daha yeni tamamladık. Bu çoğunlukla bir minibüs/karavan turuydu! Eski usul turne... Oldukça meşakkatli olmasına rağmen bundan gerçekten keyif aldım. Hiçbir şeyin değişmediğini hissetmekten zevk alıyorum. Ayrıca yollarda grup içinde bir bütünlük oluşuyor, bu da bugünlerde çok zor. ‘70’lerde gruba katıldığımda düzenli olarak 25 günlük turlar yapardık. Bugünlerde konserler çok daha dağınık yani bu tür uyumu korumak daha zor.
 
Turnelerde yaşadığınız sayısız şey vardır elbette, unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?
 
Pek çok hatıra! Minibüste seyahat etmenin bir yönü de uçakta olduğundan çok daha fazlasını görmenizdir! Bu son turda San Bernardino geçidini tırmandık ve zirveye yakın bir yerde durduk. Minibüsün sınırlarından Alpler’in keyifli havasına çıkış, muhteşem manzaralar ve ışığın berraklığı bana ilk turnemi (muhtemelen 1973) hatırlattı. Benzer bir şekilde durup “Bu, benim için hayat” diye düşündüm. Hepimiz turneye çıkmaktan zevk alırız. Aslında çoğu müzisyen hoşlanmaz. Bizim için asıl olan, gerçek insanların önünde, o anda canlı çalmak. İşte en güzel duygu.