Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Türk resminin kalbi

Türk resminin kalbi

Türk resminin kalbi30 Ekim 2022 - 12:10
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Türk resminin 150 yıllık tarihinin bir ‘resmi’. Müzenin tematik salonlarında yer alan “Başyapıtlar” sergisi 19.YY’dan günümüze Türk sanatının da öyküsü...
Seray Şahinler - İbrahim Çallı, Hoca Ali Rıza, Şeker Ahmet Paşa, Osman Hamdi Bey, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Feyhaman Duran, Erol Akyavaş, Komet… Bu isimler, ‘Türk resminin kalbi’ diyebileceğimiz Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde yer alan sanatçılardan sadece birkaçı. Ankara’nın sembol yapılarından Ankara Resim ve Heykel Müzesi, 2019’daki restorasyon çalışmalarının ardından eşsiz koleksiyonunu yeni salonlarında sanatseverlerle buluşturuyor. Türk resim ve heykel tarihinin en özel örneklerini barındıran müzeyi geçtiğimiz hafta Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Başkent Kültür Yolu etkinlikleri kapsamında ziyaret etme fırsatı buldum.
 
Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından inşa edilen müze, I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en görkemli yapılarından biri. 1926’da açılan yarışma sonucu Atatürk’ün önerisiyle inşasına başlanan müze binası, 1927-1930 yılları arasında Türk Ocakları Genel Merkezi olarak kullanılmış. 1975’te Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne resim ve heykel müzesi olarak kullanılmak üzere tahsis edilen yapı, yine Koyunoğlu’nun gözetiminde Mimar Abdurrahman Hancı’nın projesiyle aslına ve yeni amacına uygun bir şekilde restore edilerek 2 Nisan 1980 tarihinde ziyarete açılmış. O tarihten beri çeşitli sergilere ev sahipliği yapmış. 2019’daki restorasyon çalışmaları kapsamında ise hem bina yeni müzecilik anlayışıyla yeniden yapılandırılmış hem envanter kayıtları ve eser restorasyonuyla yüzü yenilenmiş
 
Ankara Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonuyla milli bir hazine. 1976 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’ndan alınan dört eserle koleksiyonun ilk adımı atılmış. Osman Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V. Vereshchagin’in “Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun “Genç Kız Portresi”, Emel Cimcoz’un “Türk Çocuğunun Atatürk’e Şükranı” bu eşsiz koleksiyonun ilk parçaları. 19. YY’dan başlayarak Türk sanat tarihini adım adım takip edeceğiniz müzede neler var bir göz atalım…
 
‘Haremde Goethe’ burada
 
Müzenin temeli olan “Başyapıtlar” sergisi Prof. Dr. Kıymet Giray küratörlüğünde hazırlanmış. Müzenin fiziksel yapısına göre tematik olarak kurgulanan salonlarda sergilenen her eser gerçekten de birer başyapıt. Osman Hamdi Bey Salonu’nda ziyaretçileri karşılayan müzenin “Oryantalist Yorumlar”ında Osman Hamdi Bey’in en önemli eserlerinden “Silah Taciri” ile eşi Naile Hanım’ı resmettiği 1886 tarihli bir tablosu bulunuyor. Bu salonda mutlaka görülmesi gereken, önünde uzun uzun zaman geçirmenizi gerektiren bir eser daha var: Abdülmecid Efendi’nin sanat anlayışını açıklayan, onun Oryantalizm’deki yerini belirleyen başyapıtlarından “Haremde Goethe / Mütalaa.” Halife 1917’de tamamladığı bu tabloda, Alman yazar Goethe’nin kitabını elinde tutan bir prensesi resmediyor. Tablo, Abdülmecid Efendi külliyatının en önemli eserlerinden biri kabul ediliyor. Ressamın “Şehzade Portresi” de bu salonda gösterilen eserler arasında.
 
“Yeni Renkler, Işıklı Armoniler” Hoca Ali Rıza Salonu Türk resminin en özel ressamlarından Hoca Ali Rıza’nın manzara ve eskizlerini sunuyor. Asker Ressamlar kuşağına bağlı, 1914 kuşağının hocası Hoca Ali Rıza’nın “Beykoz Çayırında”, “Cami İçi”, “Yalılar”, “Çamlıca”, “Boğaziçi’nde Yokuşlu Yol” adlı eserleri bu salonda. Tarihi anıtların iç mekânlarına yoğunlaşan Şevket Dağ’ın sekiz yıl üzerinde çalıştığı “Ayasofya” (1922) adlı tablosu da Hoca Ali Rıza Salonu’nda sizi bekliyor. Bu etkileyici tablo; hafif loş ışıklarla aydınlatılan çinileri ve hat levhalarını, halıları takip eden figürsel yorumlarıyla romantizmin özelliklerine gönderme yapıyor. Aynı zamanda tarihi bir ‘belge’ niteliğinde.
 
Çallı Kuşağı’ndan manzaralar
 
İbrahim Çallı Salonu “Empresyonist ve Sembolist Eğilimler”den kesitler sunuyor. Bu salon 1914 Çallı kuşağına ayrılmış. İbrahim Çallı’nın portreleri, Topkapı Sarayı resimleri, “Manolyalar”ı ve İstanbul görünümleri, Feyhaman Duran’ın portre resimleri, Namık İsmail’in “Mehtapta Cami” ve “Tifüs Resmi”ni büyülenerek izleyebilirsiniz. Hikmet Onat’ın İstanbul manzaraları, Avni Lifij’in meşhur “Karagün” resmi, Fatih Sultan Mehmet’in lalası Molla Gürani ailesinin ferdi olan Nazmi Ziya Güran’ın İstanbul manzaraları ve portre resimleri öne çıkanlar arasında.
 
İlk kadın ressamlarımızdan Müfide Kadri’nin 1910 tarihli “Mesirede Ud Çalan Kadınlar” tablosu da İbrahim Çallı Salonu’nda sergileniyor. Bu eser II. Abdülhamit’in torunu Adile Sultan’ın da resim öğretmenliğini yapan sanatçının, saray yaşamını belgelemesi nedeniyle bir başyapıt kabul ediliyor. Kadri’nin asker ressamlardan Sami Yetik ile evlilik planları yaparken 22 yaşında veremden hayatını kaybettiğini de eklemek istiyorum. “Mesirede Ud Çalan Kadınlar” mütevazı köşesinde oldukça etkileyici görünüyor.
 
“Yapanlar sağ olsun”
 
“Realist Romantizm” Şeker Ahmet Paşa Salonu’nda Süleyman Seyyid, Şeker Ahmet Ali Paşa, Diyabakırlı Tahsin, Diyarbakırlı Tahsin’in peyzaj ve natürmortlarını, bir kenti en güzel köşesinden seyreder gibi huzurla ‘seyredebilirsiniz.’ Figüratif Ekspresyonizmi yansıtan eserlere sahip Ali Çelebi Salonu’nda ise sanat tarihimizde Çallı Grubu ile başlayan Türk Modernizmi sürecinin resim sanatına yerleşmesini tetikleyen eserler var.
 
Müzedeki yolculuk bu salonlardan ibaret değil elbette… Koridorlarda yürüdükçe Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Berk, Erol Akyavaş, Ferruh Başağa, Fikret Mualla, Abidin Dino, Neşet Günal, Nuri İyem, Neşe Erdok eşliğinde resim tarihindeki yolculuğunuz devam ediyor. 22 Ağustos’ta kaybettiğimiz Adnan Çoker ve 25 Eylül’de aramızdan ayrılan Komet’in eserleri de bu yolculukta size eşlik ediyor. Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Türk resim sanatının 150 yıllık serüvenin de bir “resmi” aslında. Cumhuriyet ülküsünün bir parçası kabul edebileceğimiz müzede gezerken, Atatürk’ün sarf ettiği o sözleri dilinizden ve gönlünüzden düşürmeyeceğinize eminim: “Buradan ayrılmayı istemiyorum. Yapan eller sağ olsun.”