Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Tek kaçış noktamız sürdürülebilirlik

Tek kaçış noktamız sürdürülebilirlik

Tek kaçış noktamız sürdürülebilirlik23 Eylül 2022 - 08:09
Oğuz Yalım’ın “Kaçış Noktası” adlı sergisi atık seramik parçalardan ürettiği eserlerden oluşuyor. Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’ndeki sergide Yalım ‘sürdürülebilir sanat’ kavramının altını çiziyor.
Sürdürülebilir ve doğa dostu olmak her alanda önceliğimiz ve bu konularda pek çok proje, çalışma gerçekleşiyor. Kale Grubu’nun başlattığı, “İyi Bak Dünyana” hareketi kapsamında disiplinlerarası üretim ve buluşma platformu olarak hayata geçirilen Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM) de bu alanda önemli işlere ev sahipliği yapıyor. KTSM’de açılan Oğuz Yalım’ın “Kaçış Noktası” adlı sergisi de hem sanatsal hem sürdürülebilirlik açısından çok anlamlı. Sergide sanatçı Kalebodur’un inovatif ürünü Kalesinterflex’in üretiminde ortaya çıkan atık malzemeleri kullanarak hazırladığı eserleriyle “sürdürülebilir sanat” kavramının altını kalınca çiziyor. Sergide Kalesinterflex’ten üretilmiş 60x60 cm boyutlarında 12 adet eser ve yine aynı malzemeden üretilerek oluşturulmuş 120x185 cm ebadında bir eser yer alıyor. Eserlerin isimleri de oldukça ilginç: “Günün Rotası”, “Rüyanda Görürsün”, “Anlık Bir Buluşma”, “Tersim Döndü”, “Damsız Girilmez”, “Kaybolmadan Önce”, “Yukarı Mahalle”, “Keyifli Bir Yalnızlık”, “Ergen Cepheler”, “Havalı Sokaklar”, “Sen Bir de İçimi Gör”, “Bir ile Çok” ve “Saklambaç”. Sergi, 1 Ekim’e kadar ziyaret edilebilir.
 
Kaçış Noktası” adlı serginizin odağında seramiğin dönüşümü var. Nasıl çıktı bu fikir?
 
Kale Ailesi ile uzun yıllara dayalı bir iş ortaklığımız bulunması sebebiyle her zaman yakın ilişkiler içinde olduk, birçok proje gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bu süreçte Kale Grubu’nun ortaya koyduğu inovatif ve vizyoner yaklaşımın beni çok etkilediğini söyleyebilirim. Bu sergi fikrinin ilk tohumları 2020 yılı başlarında, tam da pandemi dönemine girdiğimiz aylarda ortaya çıktı. Görüşmelerimiz sırasında benim soyut geometrik çalışmalarımın seramik üzerine uygulanabilirliği konusu gündeme geldi. Konu üzerinde uzun sohbetler ettik ve sergiyi sinterflex ile üretimde ortaya çıkan atık parçalar ile yapmaya karar verdik.
 
Atık parçalar, serginin ana materyalleri. Bu sayede geri dönüşüme dikkat çekiyorsunuz.
 
Son yıllarda insanların atık konusundaki farkındalığı daha önce hiç olmadığı kadar gelişmiş durumda. Bunun en büyük sebebi ise müthiş bir israf dalgası ve önümüze gelen ya da bize sunulan her şeyin tek seferlik olarak olması. Yani bir “kullan- at” dünyası içindeyiz. İlk başlarda hepimize çekici gelen bu yaşam biçiminin aslında ne kadar tehlikeli ve doğa dışı bir kavram olduğunun farkına varmış durumdayız. Atık malzemenin zenginliğini tekrar keşfetmenin ve sürdürülebilirliğin tek kaçış noktamız olduğu zamandır bu zaman…
 
Serginin adı “Kaçış Noktası”... Sizin kaçtığınız bir yeri mi işaret ediyor yoksa sanatseverlere yeni bir rota mı sunuyorsunuz?
 
“Kaçış Noktası”na iki türlü bakabiliriz. Öncelikle benim için her nokta ya da her çizgi bir başlangıç noktasıdır, ancak kompozisyonlarım kaçış noktaları ile doludur, bunların bir kısmı resmin içinde iken bir kısmı dışındadır ve nerede oldukları bilinmezler. İkinci olarak; resim yapmak bir kaçıştır. Çalışmalarımın her biri o süreçte gerçek dünyadan uzaklaşarak, bir nevi bulunduğun o andan çıkarak yeni bir hayali süreç içine girmektir. Bu temelde bir kaçıştır, kaçış noktasıdır. Kullandığım malzeme yani sinterflex de bu kurguyla tamamen örtüşüyor. Sanat için tasarlanmamış ve çok önemli teknolojik özellikleri olan bir malzeme. Dolayısıyla yepyeni bir kaçış noktası oluşturuyor.
 
‘Dünyaya iyi bakarak geleceğe iz bırak’
 
Kale Tasarım ve Sanat Merkezi, “İyi Bak Dünyana” diyerek bir hareket başlattı. Sizin eserleriniz bu hareketle nasıl bir diyalog kuruyor?
 
Resimlerime hep mutlu ve umutlu olarak başlarım, bir oyuna başlar gibi… Boş bir tuvali oyun alanım olarak görürüm ancak o günkü oyunuma nasıl ve nereden başlayacağımı bilemem.. Sadece kullanacağım renklere ve genel olarak temama karar veririm, kompozisyon ise süreç içinde gelişir, aynı bir çocuğun o günkü oyununa, temasını seçip doğaçlama başlaması gibi...
 
Genellikle muzur, gülümseten bazı simgeler ya da bazı mimari figürler kullanırım, aynı bir çocuğun oyun içinde bir şeyleri gizlemesi, bir diğerinin araması gibi.. Önce saklar sonra ararım. Bu açıdan baktığımda umutlu olmaktan vazgeçmem, resimlerimde hata yaptım diye bir şey yoktur, her zaman gidilecek başka bir yön, başka bir nokta bulurum.
 
Hayatta da her zaman farklı bir yön ya da başka bir yan yol olduğunu düşünüyorum. Başımıza kötü olarak nitelendirdiğimiz bazı şeyler geldiğinde, bu neden benim başıma geldi demektense, bununla nasıl hareket edebileceğimi, her şeye iyi tarafından bakmaya, olumlu taraflarını düşünmeye çalışıyorum.
 
Tüm bunlardan hareketle KTSM’nin hareketiyle kurduğum diyaloğu “Yaptığın işe umutla ve heyecanla başlamak, karşılık beklemeksizin içten yapmak, paylaşımcı olmak, zararsız ve faydalı işler yapmak, bir anlam kazandırmak ve de dünyaya iyi bakarak geleceğe bir iz bırakmak” olarak tanımlayabilirim.