Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » ‘Şiirle haberleşirsek şaşırmayın’

‘Şiirle haberleşirsek şaşırmayın’

‘Şiirle haberleşirsek şaşırmayın’24 Kasım 2022 - 09:11
Müziğin, anlatı ve kum sanatının bütünleştiği CRR’deki “Enoch Arden”ın Türkiye prömiyerinde sahne alacak sanatçılar bir arada üretmenin heyecanını anlattı.
SEYHAN AKINCI- Ünlü oyuncular Damla Sönmez ve Erkan Kolçak Köstendil, İngiliz şiirinin en önemli isimlerinden Sir Alfred Tennyson’ın kaleme aldığı ve geçtiğimiz yıl Türkçeye kazandırılan “Enoch Arden” adlı eserine hayat veriyor. Piyanist Orçun Orçunsel’in yorumlayacağı, Alman besteci Richard Strauss’un müzikleriyle, dinleyici baştan sona diri tutacak bu zamansız Robinson hikâyesini, kum ressamı Ramazan Yumrutepe eşzamanlı performansla görselleştirecek. Pazar akşamı saat 19.00’da Cemal Reşit Rey’de izleyicilerle buluşacak Türkiye prömiyeri öncesi sanatçılarla bu özel performansı konuştuk.
 
*Çok disiplinli bir performansın içinde olmak sanatçı olarak neler düşündürtüyor ve hissettiriyor?
 
Damla Sönmez: Farklı sanat ve zanaatlar bir araya gelerek tiyatroyu oluşturur fakat projeye kum sanatını dahil etmek oldukça sıra dışı. Kum sanatının otantik ve kendine özgü mistik, büyülü havasının sahneye bambaşka bir boyut kattığını söyleyebilirim.
 
Erkan K. Köstendil: Sanatın hepimizi kucaklayan birleştirici bir dil olduğunu açıkça ortaya koymuş oluyoruz böylelikle. Herkes kendi uzmanlık alanında emeğini ortaya koyarak bütüne hizmet ediyor ve ortaya çok değerli, izleyenlerin de sahneden gözünü ayıramadığı biricik bir sonuç çıkıyor.
 
ORÇUN ORÇUNSEL
 
Orçun Orçunsel: Benim hayatım zaten üç farklı disiplinin; orkestra şefliği, konser piyanistliği ve besteciliğin etrafında dönüyor. Hepsi müziğin alt dalları olsa da birbirlerinden oldukça farklılar. Sadece bir şefin bile en çok uğraştığı şey, farklı disiplinleri bir arada uyum içerisinde yönetmektir.
Ramazan Yumrutepe: Doğadaki mükemmel yapı, ilham verici uyum, düzen içindeki düzensizlik… Bu karmaşık düzen ve çok seslilik, sanatçının dokunuşlarıyla harika bir sanat eserine dönüşür. Sanatın her hâli var olduğu günden beri birbiriyle uyum içerisindedir. Bu bağlamda “Enoch Arden”ın, Türkiye prömiyerinin; müziğin, anlatı sanatının ve kum sanatının bütünleşmesiyle harika bir görsel şölen oluşturacağından eminim.
 
*Birbirinizle uyumunuz ve dönemi aktarabilmek için anlatıcı olarak nasıl bir hazırlık süreci geçiriyorsunuz?
 
Erkan K. K.: Damla Sönmez ile birbirimize sahnede olsun, kamera önünde olsun alıştık. Orçun Orçunsel ile okul yıllarından beri tanışıyoruz, birlikte çok proje gerçekleştirdik ve sahnede bir sonraki adımımızı tahmin edebilecek kadar birbirimize alışığız. Bu ekiple yakında günlük konuşmayı unutup şiirle haberleşmeye başlarsak şaşırmayın.
 
RAMAZAN YUMRUTEPE
 
Ramazan Y.: Böyle güçlü bir projede yer almak hem ilham hem de gurur verici; ayrıca alanında usta sanatçılarla çalışmak ayrı bir haz kaynağı benim için.
 
Damla S.: “Enoch Arden” fikri ilk şekillenmeye başladığında pandeminin ortasındaydık. Daha sonra hayat biraz normale dönmeye başladığında ben setten sete koşmaya, Erkan dünyayı gezmeye ve film çekmeye koyuldu. Orçun zaten orkestra şefi olarak sürekli ya provada ya konserde bir orkestranın başında. Derken üçümüz ancak internet toplantısı ile bambaşka şehirlerden bir araya gelerek fikir alışverişleri gerçekleştirdik. Son olarak da aramıza kum sanatı ressamı Ramazan Yumrutepe’nin de katılmasıyla tam anlamıyla Voltran’ı oluşturduk!
 
“Uzaklaşma ihtiyacı sanatla karşılanıyor”
 
*Dönem işleri hem ülkemizde hem dünyada oldukça ilgi görüyor. Bu ilgiyi siz nasıl yorumluyorsunuz?
 
Erkan K. K.: Dönemsel ve yüksek kültür ürünü sanatsal işlerde yer almak oldukça keyifli. Ters köşe karakterlerle kendi paletime renk katmayı seviyorum. Geçmişe ait eserlerdeki karakterleri yorumlarken onları belli bir zamana hapsetmek yerine evrensel ve zamansız bir insan portesi çiziyorum. Seyircinin ilgisini de canlı tutuyor bu. Ben sahnede geçmişle empati kurarken seyirci de benimle aynı bağı yakalıyor. Aslında Tennyson’ın eserlerinde yaptığı şey de bu. “Ulysses” olsun, “Enoch Arden” olsun yüzlerce yıldır birçok yazar tarafından işlenmiş konular ama Tennyson onları alıp kendi dilinde, kendi kültüründe, kendi zamanına uygun olarak yeniden biçimlendiriyor.
 
Damla S.: İzleyiciyi gündelik yaşamından uzaklaştırıp daha önce deneyimlemediği, bambaşka, masalsı bir dünyaya götürmek zaten biz hikâye anlatıcılarının (genel anlamda sahne sanatlarından bahsediyorum) temel özelliği. İzleyicinin de hayata kısa bir mola vermeye ihtiyacı var bence. Özellikle her şeyin aşırı hızlı bir hâl aldığı günümüzde insanların bir-iki saatliğine de olsa stresten, koşturmacadan uzaklaşmaları gerekiyor. Eskiden cep telefonları yokken otobüste, vapurda pencereden dışarı bakardık ve dalıp giderdik. Zihnin bu yolculuğunun yerini artık internet ve sosyal medya aldı. Belki de sanatın sorumluluğu bu bağlamda artmış bile oldu. Zihinleri yolculuğa çıkartmak gerekiyor ve bunun için de sanata her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Seyircinin artan ilgisinin sebeplerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum; uzaklaşma ihtiyacının sanatla karşılanması.