Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » ‘Seyirci sorununu sahnede aramak gerek’

‘Seyirci sorununu sahnede aramak gerek’

‘Seyirci sorununu sahnede aramak gerek’06 Ağustos 2023 - 05:08
Türkiye Tiyatro Vakfı’nın hedefleri salonlar dolsun, iyi oyunlar oynansın, iyi metinler yazılsın, cep telefonlarını kapatın anonsuna ihtiyaç kalmasın… Vakfın kurucu başkanı Esen Çamurdan “Tarihsel bilinç kanımca kültürü besler, farkındalık yaratır. Bugün seyirci sorunu yaşanıyorsa eğer bunu sahnede aramak gerekir” diyor.
Seyhan Akıncı - Türkiye Tiyatro Vakfı, çocukluğumuzda “Gitmesek de görmesek de” bizim olduğuna inandığımız o köyü gidip görüyor. “Çünkü” diyor vakfın kurucu başkanı Esen Çamurdan, “Geleceğimiz için anımsamak yani belleğimizi diri tutmak zorundayız, geçmişte yaşamak için değil, bunun geleceğimize katkısı olacağı için anımsamak zorundayız.” Türkiye Tiyatro Vakfı (TTV) Esen Çamurdan ve yarı zamanlı çalışan genel koordinatörleri dışında 10 kişilik gönüllü ekipten oluşuyor. Salonlar dolsun, iyi oyunlar oynansın, iyi metinler yazılsın, cep telefonlarını kapatın anonsuna ihtiyaç kalmasın dilekleri için ağaçlara çaput bağlamıyor, tiyatro tarihimizi kayıt altına alıyorlar. Cervantes’in oyunu yazdığını bilerek yine de yel değirmenlerinin yenilebileceğine en az Don Kişot kadar büyük bir inançla inanan Esen Çamurdan ile TTV ve tiyatro belleğimizi korumanın önemi üzerine konuştuk.
 
Türkiye Tiyatro Vakfı, kuruluş amacını “Ortak geçmişin ve yaşam kültürünün ayrılmaz parçası olan tiyatroyu tüm katmanlarıyla belgelemek ve bellek yitimini engellemek için yola çıktı” sözleriyle özetliyor. Tiyatro belleğini korumak neden bu kadar mühim?
 
Tiyatro belleğinin, öteki sanat dallarıyla birlikte ülkenin kültürünü oluşturduğunu söyleyebiliriz. Geleceğimiz için anımsamak yani belleğimizi diri tutmak zorundayız, geçmişte yaşamak için değil, bunun geleceğimize katkısı olacağı için anımsamak zorundayız.
 
Tiyatro belleğimizi korumak çok önemli çünkü zengin bir tiyatro geçmişimiz var, toplumun bundan haberi olmadığı gibi yetkililerin de umurunda değil. Çoğunlukla Karagöz’e, biraz da Ortaoyunu’na takılıp kalmışız, o da bir yüzyıl önceki hâlleriyle. Kültür mirasımızı koruyacak, toplumla paylaşacak bir tiyatro müzemiz yok örneğin. Bunun sonucu olarak da nice değerli sanatçıların kişisel arşivleri devlet ya da özel- hiçbir kuruluş sahiplenmediği için sahaflara gidiyor, özel koleksiyonerler satın alıyor. Sonuç olarak toplum bir kültür mirasından daha yoksun bırakılmış oluyor.
 
Bir de tiyatro belleği denilince akla bir tek arşiv benzeri malzeme gelmemeli...
 
Kolayca yakıp yıktığımız ya da maddi ve manevi içlerini boşalttığımız tiyatro binaları da çok önemli bellek yapılarıdır; içlerinde barındırdıkları nice topluluğun, sahnelenen oyunların, yaşantıların tanıklığını yaparlar. Bir zamanların tiyatro merkezi olan Direklerarası’nda yer alan tiyatro binaları yıkılmasaydı Saraçhane-Vezneciler günümüzde acaba bu durumda mı olurdu? Ya Beyoğlu? Dünden vazgeçtim, bugün Kenter, Karaca tiyatrolarının, Küçük Sahne’nin ve daha nice salonun yok oluşuna ne demeli? İşte tüm nedenlerle ve daha sayamadığım birçok yokluk yüzünden tiyatro belleğini korumak zorundayız. Tiyatro kültürünü korumak zorundayız. Hep dile getirdiğim gibi, geçmişi yok edilen bir kültürün geleceği de olamaz.
 
Tiyatro tarihimizle, emekçileriyle bağlarımızın zayıflaması ile tiyatro seyircisinin dönüşümünü ilişkilendirmek mümkün mü?
 
“Tiyatro seyircisinin dönüşümü” ile ilgisizliği kast ediyorsanız eğer bunun tiyatro tarihimizle olan bağlarla ilgisi olduğunu sanmıyorum. İlk soruda anlatmaya çalıştığım gibi tarihsel bilinç kanımca kültürü besler, farkındalık yaratır. Bugün seyirci sorunu yaşanıyorsa eğer bunu sahnede aramak gerekir.
 
Yıl içinde yaptığınız ‘hafıza yenileme’ çalışmalarınız içerisinde bu ülkenin ‘ötekileri’nin ‘biz’in ne kadar güçlü bir parçası olduğunu hatırlatmak oldu. Türk tiyatro tarihini Rum, Ermeni ve Yahudi’leri dışarıda bırakarak anlatmak mümkün değil sanırım…
 
Olamaz tabii, onlar bu ülkenin bir parçası, dolayısıyla kültürünün de bir parçası. Hele tiyatro alanında çok ciddi katkıları var. Örneğin Türkiye Batı tarzı tiyatroyu öncelikle Ermeni sanatçılarından öğrendi. Batı tiyatrosunun benimsenmesi, Türk yazarlarının dramatik sanatla ilgilenmesi ve profesyonel oyunculuğun gelişmesinde başta Güllü Agop ile Mardiros Mınakyan olmak üzere onlara çok şey borçluyuz. Örnek vermek gerekirse, Namık Kemal’in yazdığı “Zavallı Çocuk” ile “Vatan Yahut Silistre” ilk kez Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu’nda sahneye çıkmıştır. İlk Müslüman erkek oyuncular yine aynı kumpanyada yetişmiş ve sahneye adım atmışlardır. Ve Türk Tiyatrosu böylelikle İstanbul’da kendini göstermeye başlamıştır. Mınakyan öldüğünde Muhsin Ertuğrul, “Bir sanat heykeli yıkıldı!” diye yazar. Yahudi yurttaşlarımızın da özellikle geleneksel tiyatromuzun biçimlenmesindeki etkileri yadsınamaz.
 
 
Esen Çamurdan
 
 
“Türkiye Tiyatro Müzesi çocuk ve engellileri gözetecek”
 
En önemli projeleriniz arasında Türkiye Tiyatro Müzesi geliyor... Bu projeden söz edebilir misiniz?
 
Kurulma nedenimiz hatta varlık nedenimiz bir tiyatro müzesi. Her şeyden önce insanların buluştuğu, karşılaştığı, yan yana durduğu bir uzam olsun istiyoruz müzemiz, aynı zamanda bir sanat ve kültür merkezi işlevini yüklenmesini diliyoruz. Türkiye Tiyatro Müzesi; ülkemizin tiyatro arşivini bir arada tutan, onu zenginleştiren, paylaşıma açan, bilgi üretimine ortam sağlayan ve oluşturulacak kültürel birikimi gelecek kuşaklara aktaran bir işlev yüklenecek. Yalnızca koruyan değil, değerlendiren, araştıran, yayın yapan, kitaplığı, belgeliği ve sergileriyle birikimini toplumla paylaşan ve araştırmalara kaynak oluşturan, giderek çeşitli kültür etkinliklerine altyapı sunabilecek kapasiteye sahip olmalı. Dünden bugüne kalanları araştırmak ve gün yüzüne çıkarmakla yetinmeyip bugünden yarına kalacakları da kayıt altına almak da önemsediğimiz bir diğer nokta. Biraz önce sözünü ettiğimiz gibi, Türk tiyatrosuna önemli katkıda bulunmuş Ermeni, Rum ve Yahudi topluluklarının tiyatro kültürünü tüm katmanlarıyla bir araya getiren, görünürlüğü sağlayan; ayrıca geleneksel Türk tiyatrosuyla ilgili her türlü belgeye ve yaşayan ustalara ulaşmayı, bu alanda kapsamlı araştırma ve yayın yapmayı hedefliyoruz. Türkiye Tiyatro Müzesi’nin gerek mimari yapısı gerekse sergileme biçimleriyle çocuk ve engelli ziyaretçilerini gözeten bir yapı olacağını da belirtmeliyim.