‘Sevgi ve emek bizi kurtaracak’
07 Haziran 2021 - 09:06Gizem Çetimen
Çoğumuzun hayatında birine söyleyemediği sözleri olmuştur. Annesine, babasına, aşığına, arkadaşına... Gurur yapıp söylenmeyen bu sözler, insan hayatında bir şeyleri yarım bırakır. İnsan, eğer şanslıysa bu yarım kalan hayatları, aşkları tamamlar. Ancak eğer fark etmekte geç kaldıysa çoktan yarım olmaya mahkûm olur. Oyuncu ve yazar İclal Aydın yeni kitabı “Söylenmemiş Sözler”de yarım kalan hayatları ve aşkları konu ediniyor. Artemis Yayınları’ndan çıkan kitabı İclal Aydın ile konuştuk.
“Söylenmemiş Sözler” yarım kalanların tamamlandığı bir roman. Yarım kalan hayatların, aşkların romanı... Hatta yarım kalan insanların tamamlandığı… Size böyle bir tamamlanmayı yazdıran neydi?
İstanbul’daki hayatım 2009 itibarıyla giderek daha çok sıkıştırmaya başlamıştı beni. Yeni bir yol arıyordum ama henüz son noktaya gelmediğim için belki de dayanmaya çalışıyordum. Hayat bazen bize olumsuzluklarla yardımcı oluyor. Hayalini kurduğum Ege kasabası hayatım olumsuzluklar neticesinden başladı ve oradaki hayatımın neticesi içimde sıkışıp kalanların bir roman olarak dışa çıkması oldu. Bazı karakterler örneğin Gazeteci Oktay Bey benim söyleyemediklerimi dile getirirken Filiz, Nona, Kerem ve Zeynep gözlemlediğim suskunların yükünü boşaltıyor aslında.
Kitabı okuyup da Nona’dan etkilenmemek imkânsız. Sevgiyle her sorunun üzerinden geliyor. Elbette onun hikayesiyle annelik de sorgulanıyor: Doğuran mı yoksa doyuran mı? Ne dersiniz onun bu yüce sevgisi pek çok kişinin hayatını kurtarıyor. Klişe olacak ama dünyayı sevgi mi kurtaracak önünde sonunda?
Başka ne kurtarabilir? Geçtiğimiz günlerde bir videoya denk geldim. Bir maymun elindeki elmanın birazını kendi ısırıyor diğerini de dizinin dibindeki yaşlı kaplumbağaya yediriyordu. Tekrar tekrar izledim. Bu saf, beklentisiz sevgi işte. İçgüdüsel ve şahane. Dünyayı sevgi mi kurtaracak? Dünyayı sevgiye ve dünyaya emek veren kurtaracak.
Kitabınızın başında gazetedeki kadınlar, Filiz’in kendi başarısını yok sayarak hemen bir erkek sayesinde bir haberi aldığını düşünüyorlar. Siz de uzun yıllardır pek çok gazetede köşe yazarlığı yaptınız. Medya sektöründeki kadın gazetecilerin yaşadıkları hakkında neler söylersiniz?
Sadece köşe yazarlığı diye düşünmeyelim. Televizyon, basın, oyunculuk ve yazı dünyasının içinde neler yaşadığımı, nelere tanık olduğumu bilseniz. Fakat ben aynı zamanda çok şanslıydım. Çok iyi ustalarla, yıldızlarla çalıştım. Hemen herkesin benim yaşadıklarıma benzer şeyler yaşadıklarını gördüm. İşinizi yaparken bu kötücül uğultuya kulak tıkamak ve işinizi yaparken kalitede sürekliliği sağlamak çok ama çok önemliymiş bunu anladım. Romanda Filiz Canan’ın öğrencilerine söylediği sözler belki sorunuzun tam yanıtı olacaktır.
Söylenmemiş sözler hep birer kambur, birer yük gibi bizimle birlikte geliyor geleceğe. Bazen çokça vakit, bazen çokça fırsat kaçırtıyor. Bazen de Nona’da olduğu gibi tam tersi. Var mı size de böyle kaybettiren söyleyemediğiniz sözler hayatınızda?
İşte o sözlerin çoğunu Oktay Bey’e söyletiyorum. Kafamda bin bir kaygı ile susmak zorunda kaldıklarım, susulduğuna tanık olduklarım kaçırdığımız hayattan başka bir şey değil aslında.
Kederin ve sevincin şekli değişiyor
Kitapta üç nesil var. Üç farklı neslin hayatla başa çıkma yöntemi. Nona’nın nesli tevekkülle karşılıyor hayatı, Filiz ile Oktay’ın neslinde kavga, mücadele ve kaçma var, Zeynep ile Kerem ise orta yolu buluyorlar ama daha çok huzuru seçiyorlar. Sizce neler değişiyor da nesiller hayatı farklı karşılıyor?
Uyaranlar değişiyor. Kederin ve sevincin şekli şiddeti değişiyor. Sevmenin yolları değişiyor. Haberleşmenin hızı ve şekli değişiyor. İnsan bütün bunlara göre şekilleniyor. Bu üç nesil de kendi değişkenlerine göre sevmeyi icra ediyor.