Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Sanatın ‘olmak ya da olmamak’ dansı

Sanatın ‘olmak ya da olmamak’ dansı

Sanatın ‘olmak ya da olmamak’ dansı30 Ağustos 2024 - 04:08
Çağdaş sanat ‘olmak’ ya da ‘olmamak’ sınavını Almanya’nın Essen kentinde dans ile veriyor. Koreografisini Belçikalı isim Anne Teresa De Keersmaeker - Rosas’nın üstlendiği ‘Y’ adlı proje, 8 Eylül’e kadar Museum Folkwang’da. Sanatseverleri, müzeden seçilmiş eserleri seyir halinde iken kışkırtan yaklaşık dört saatlik etkinlik kurum koleksiyonundaki klasik, modern ve çağdaş onlarca yapıtı, genç dansçıların enerjileri sayesinde yaşamla tekrar etkileşime sokuyor.
EVRİM ALTUĞ 
evrimaltug@gmail.com
 
Almanya’nın Kuzey Ren -Vestfalya eyaletine bağlı Essen’deki Ruhr Trienali kapsamında, yine bu kentteki Museum Folkwang’da, özel bir proje devam ediyor. İlk gösterimini 17 Ağustos’ta yapan ve detayları kamuoyu ile paylaşılan etkinlik, plastik sanatlar ve çağdaş dans arasında bir ‘canlı performans’ köprüsü kuruyor.
 
 
Folkwang Müzesi
 
Müzede 8 Eylül’e dek, Perşembe ve Pazar arası sürecek bu uluslararası proje, Belçikalı koreograf Anne Teresa De Keersmaeker - Rosas imzasını taşıyor. Koreograf, ‘Y’ adını alan ve İngilizce ‘Neden? / Why?’ sorusuna gönderme yapan çalışmasıyla, müzenin 840 metrekarelik alanına yansıyan bir şekilde, uluslararası genç çağdaş dansçıları müze koleksiyonundan klasik, modern ve güncel eserlerle empatik bir ilişkiye geçiriyor. 
 
MoMA, Tate Modern ve Centre Pompidou ile Louvre Müzesi gibi, dünyanın belli başlı kurumlarıyla farklı çalışmalar da ortaya koymuş Rosas, Flaman Cemiyeti ve Belçika Hükümeti tarafından da desteklenen Almanya’daki son projesiyle, imge ve hareket, figür ve soyut arasındaki potansiyel soru işaretlerini üçüncü boyuta taşıyor. Etkinlikte Nassim Baddag (Fransa, d,2000), Jean Pierre Bure (Şili, d.1999), Synne Elve Enoksen (Norveç, d.1993), Nina Godderis (Fransa, d.1999) ve Robson Ladesma (Brezilya) adlı genç sanatçılar ter döküyor. 
 
Hareketin ilham kaynağı: Hamlet
 
Koreograf Rosas’nın Museum Folkwang’daki ‘Y’ projesi için asıl ilham kaynağı, müze koleksiyonundaki, Edouard Manet’nin 1877 tarihli büyük boy tuvali, şarkıcı Jean Baptiste Faure’un ‘Hamlet’i canlandırdığı figüratif tablosu olarak öne çıkıyor. Bu Shakespeare klasiğinin gündeme getirdiği ‘Olmak, ya da olmamak,’ ifadesi, koreograf için proje adına yapıcı bir ‘kuşku’ kaynağı olarak gündeme gelirken, bu üretken kuşku hali müzedeki fotoğraf, heykel, grafik sanat ve resim gibi farklı dallardaki yapıtlara da sanatçıların devinimleri sayesinde yansıtılıyor.
 
 
Fotoğraf: Katja Illner
 
Müzede ‘kuşku’ ile etkileşime giren türlü koleksiyon parçaları arasında, Barnett Newman, Caspar David Friedrich, Mark Rothko, Dan Flavin, Egon Schiele, Gerhard Richter, Günther Uecker, Oliviero Toscani, Robert Capa, Paul Klee, Rudolf Belling ve Rineke Dijkstra gibi ressam, heykeltıraş ve fotoğraf sanatçılarına ait eserler bulunuyor. Sanatseverlerin, çağdaş dansçıların birbirinden bağımsız kompozisyonlarıyla müzede aynı anda ve kendi tercihleriyle yönlerini seçtikleri ‘Y’ projesinde, dansçıların enerjisini sırtlanan özgün dramaturjiye temel olan besteci Alain Franco ise koreograf Rosas ile bu kez de işbirliğine gidiyor.
 
Dramatik bestesi, Alain Franco’dan
 
Ortalama dört saate uzanan ve 14 Avro karşılığı tam biletle, yarı fiyata ise öğrenciler ve yaşlılar ile engelli sanatseverler tarafından izlenebilen ‘Y’ performansı sırasında izleyiciler, çağdaş dans sanatçıları ve ilişkiye girdikleri yapıtlara, besteci Franco’nun yaptığı özgün seçki ile klasik, pop, elektronik ve çağdaş müzik gibi pek çok dalın notaları sayesinde bambaşka yorumlar ile eşlik ediyor. Projede dramaturjik araştırmayı Tessa Hall üstlenirken, koreograf Rosas, bu proje için Museum Folkwang koleksiyonundan süzdüğü 16 tuval, 11 heykel, yedi özgün baskı, 13 fotoğraf, bir video ve iki posterle çağdaş dans sanatçılarını irtibata geçiriyor.
 
 
Fotoğraf: Katja Illner
 
‘Y’ performansı, görsel sanatların kapalı mekânlarda insanla kurmaya çalıştığı maddi manevi ilişkiye, şimdiki zaman, mekân ve anlam üzerinden doğurgan yeni soru işaretleri kazandırmaya yönelik, son derece eylemsel, provokatif bir ruh taşıyor. Etkinlik, sanatseverlerin, bir sergiyi sakin sakin gezerken sırf hafızaları ve gözleriyle değil, bir galeri veya müzede kulakları, bedenleri ve birbirleriyle de etkileşime girmeleri yönünde kışkırtıcı bir müdahale olarak kayıtlara geçiyor. ‘Y’, izleyicinin yarı kamusal bir alan olarak tabir edilebilecek müzede yapıtlarla da hangi mahremiyet ve cüretle iletişime girdiği veya giremediği meselesini, aynı anda birkaç genç sanatçının mekâna saçtığı duygusal ve bedensel güzergâhlarla, sanatseverlerin sanatçıları kıskandığı bir mahpusluk ve utanç halini de gözle görünür kılmak suretiyle, art arda sınıyor. 
 
Performans bu sırada, yapıtlar ve izleyicileri de olası tahrikler adına korumakla yükümlü takım elbiseli müze güvenlik birimlerinin de düştükleri durum ve sorumluluklarını vurgulayan çok ilginç bir deneyim halini alıyor. Çağdaş dans sanatçılarının yabanıl bir özgürlükle, empatiyi yürek ve zihinden bedene taşırma yolunda takdir edilecek bir efor sarf ettikleri ‘Y’ projesi, sanatçıların irtibat adına seçtikleri, gerek soyut, gerekse klasik yapıtların bazen farkında bile olmayan sanatseverlerin, dansçılar sayesinde yepyeni duyusal keşifler yapmalarının öncüsü oluyor.
 
 
Fotoğraf: Katja Illner
 
Kişisel tercihlerin yarattığı güzergâhlar
 
Etkinliğin en önemli devinim kaynaklarından birini de, müzede aynı anda birkaç dansçının seçtiği yolculuk sebebiyle izleyiciyle düştükleri yoldaşlık çelişkisi oluşturuyor. İzleyiciler, bu tercihi yapmakta zorlanırken, kimi zaman aynı anda iki veya üç dansçı ile onların seçtikleri yapıtlara hakim perspektif ve enerjilerin tamamını sindirebilmek uğruna müzede çok büyük enerji tüketiyor. Ortaya çıkan bu denetimsiz ve kolektif enerji, bir hayat virüsü misali, müzenin taşımaktan yorulduğu bıkkın sessizliği çocukça bir özgürlükle yırtıyor. Yaşanan bu sürprizli deneyimle birlikte, sanat tarihi içinde kavramsal komaya girmiş yapıtların da insanlara tekrar ve sımsıkı tutunarak, adeta olabilecek en yüksek ‘beden, zaman, mekân ve hareket sesi ile art arda uyanışlarına tanık olunuyor.
 
Rosas ile enerjinin ‘heykeli’ ve Doğu felsefesi
 
Museum Folkwang’daki basın toplantısında izleyiciler ve basın ile bir araya gelen ‘Y’ projesinin mimarı, koreograf Anne Teresa De Keersmaeker - Rosas, şunların altını çiziyor: “Shakespeare, izleyicilerin farkında olmadığı bir delil olarak hayatlarımızın arka planında zaten başından bu yana yer alıyordu. Belli eserleri yüzeye çıkmıştı evet, ancak bu projede karşılaştığımız örneğin Mark Rothko gibi bir sanatçının soyutlamasındaki renk ve büyüklük, resmi ‘yapma’ eylemindeki fiziksellikle beraber, espası (uzamı) nasıl organize ettiği gibi unsurlar beni bambaşka düzenleri bir araya getirme yönünde davet etti. Bir yandan soyut ve figüratif olarak tercihlerim oldu, öte yandan Hamlet’ten ilham alırken, kendimi enerjinin ‘heykeli’ doğrultusunda Doğu felsefesinin de içinde bulduğum oldu. 
 
 
Anne Teresa De Keersmaeker Fotoğraf: Johan Jacobs
 
Sanatçıların seçimi çok uzun bir zaman aldı ve bunun için farklı farklı seanslar uygulandı. Aynı anda birçok parçayı dinleyip, daha sonra elemeye başlamak gibi bir tecrübeydi. Resimlerin mantığı, Hamlet’i okumanın mantığı ile yan yana geldi. Belli hayatî unsurları proje içinde demlememiz zorunluydu. Ardından, dansçıların resimlerle irtibatı geldi. Atölyemize yapıtların röprodüksiyonlarını taşıdığımızda, önümüzde adeta müzenin Post-Punk bir versiyonu vardı.
 
Ardından, bu manzara(-ların) içine hareketi, enerjiyi adeta şırınga ettik. Bunu kompozitör Alain’in yaptığı müzikal tercihleriyle, son derece kuvvetli etkileşimi izledi. Kendisiyle bunu yaparken özellikle bu müzeyi, bu ülkeyi, Alman tarihini göz önünde tuttuk. Temelde sorulara odaklanmayı seçtik. 
 
Yakın zamanda yaptığım bir röportajda da söylediğim gibi, son derece aşırı seviyede karmaşık zamanlardan geçmekteyiz. Pek çoğumuz, bu karmaşıklık altında nasıl yaşamamız gerektiği konusunda bunalmış vaziyetteyiz. Geleceğe nasıl bakabileceğimizi bilemiyoruz. Ona umutla bakmak, değişim için çalışmak konusunda bile ahlâki bir suçluluk taşıyoruz. Fakat çok sıklıkla belirttiğim gibi, sorular sormayı sürdürebilmemiz gerekiyor. 
 
Tercihler yapmanın mecburiyeti
 
Elbette dansçılarımızı bu koşullarda ilişkide oldukları bu eşsiz resimlerden mümkün mertebe de uzak tutmaya gayret ediyoruz. Bu gerçekten böyle! Kendimi burada bir ders vermekle yükümlü de hissetmiyorum. Bildiğiniz gibi bu çalışma, ‘simultane’ olmak ile doğrudan ilgili, siz de istediğiniz zaman projenin olduğu yerden uzaklaşıp, gidebilirsiniz. Tiyatroya gittiğinizde, oyun bitene kadar koltuğunuzda kalırsınız. Ama müzede istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Gider, gelir ve çalışmayı istediğiniz yerinden itibaren izleyebilirsiniz. 
 
Burada önemli bir unsur da, ağırlıkla gün ışığında çalışıyor olmamız. Burada dansçılar, izleyiciler ve sanat yapıtları arasında bir nevi üçgenden söz ediyoruz. Aynı zamanda, işittiğiniz müziğin sizi ve gördüğünüzü nasıl etkiliyor olduğu da gündemde. Bundan kastettiğimiz, sizin müziği nasıl dinliyor olduğunuz. Bu çalışmada tiyatrodan daha farklı olarak, izleyici bireysel konumunu öne daha fazla koyuyor. Ortada farklı yoğunlaşmalar mevcut. Burada izleyicinin seçmesi gereken durum ve unsurlar var. Mevzu yalnızca sorular sormaktan ibaret değil. Tercihler yapmakla da, yapması çok güç bir biçimde, tercihler yapmanın mecburiyeti ile de ilgili.”