Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Sakız Adası’nda kültürel dönüşüm

Sakız Adası’nda kültürel dönüşüm

Sakız Adası’nda kültürel dönüşüm 04 Eylül 2024 - 05:09
Geçtiğimiz Temmuz ayında Yunanistan’ın Sakız Adası’nda, DEO Projects’in kurucusu Akis Kokkinos’un küratörlüğünde düzenlenen “My Dreams Were Dashed Against Your Walls” başlıklı sergi, ziyaretçilerle buluştu. Sergi, adanın pitoresk Ortaçağ köyü Vessa'da gerçekleştirilen ilk kamusal alan projesi olma özelliğini taşıyor. Hareket ve eylemsizlik, sessizlik ve gürültü gibi iç içe geçmiş kavramların "iç" ve "dış" arasındaki boşluğun keşfi üzerinden ele alındığı sergide, kesintiye uğrayan zaman çok katmanlı bir şekilde yeniden değerlendiriliyor.
AYÇA OKAY
ayca@aycaokay.com
 
Sergide, Ahmet Doğu İpek, Andreas Lolis, Francis Offman, Malvina Panagiotidi, Georgia Sagri, Socratis Socratous, Hale Tenger ve Andrea Tzourovits gibi sanatçılar, köyün durgunluğunu çözülmemiş travmalara eşlik eden hissizlikle ilişkilendirerek ziyaretçilerle birlikte iyileşme yolunda ilerliyorlar. Sergi süresince, konuşmalar, atölye çalışmaları, doğa yürüyüşleri, rehberli turlar ve eğitim faaliyetlerinden oluşan kapsamlı bir kamusal program da düzenleniyor. Serginin hazırlık süreçleri ve DEO Projects kurucusu küratör Akis Kokkinos’la bu süreci konuştuk.
 
 
Fotoğraf: Nelo Meci
 
Ayça Okay: Bu projelerin gelişim sürecinin hikayesi nedir ve zaman içinde nasıl dönüştüler? DEO sizin için kişisel olarak nasıl bir anlam taşıyor ve küratöryel söyleminizde ne tür bir rol oynuyor?
Akis Kokkinos: DEO'yu 2021 yılında Londra'da yaşarken kurdum. Pandemi sırasında pratiğimi derinlemesine sorgulamaya ve Londra gibi bir şehirdeki rolümü sorgulamaya başladım. Değişimi başlatma konusunda hevesli biriyim ve çabalarımın somut sonuçlarını gördüğümde tutkuyla çalışırım. O dönemde, mevcut bir sistemi sürdürmenin ötesine geçip, çağdaş sanat aracılığıyla toplumsal ve kültürel değişimi sağlayacak bir platform yaratma ihtiyacını derinden hissettim. Sakız Adası, bu yolculuğa başlamak için aklıma gelen doğal bir yer oldu ve burada bir konuk sanatçı programı ile yola çıktık.
 
Son dört yılda DEO, büyük ölçekli sergiler, konuk sanatçı programları, eğitim faaliyetleri, kamusal sanat müdahaleleri ve halka açık programlar gibi geniş bir yelpazede etkinlikler sunan, Yunanistan'ın en önemli yaz sanat etkinliklerinden biri haline geldi. Benim için DEO, sadece bir proje değil, kişisel bir yolculuk anlamına geliyor. Sanatçılarla yeni, mekâna özgü eserler üzerinde yakın işbirliği yapma fırsatı tanıyor ve genellikle Akdeniz, Orta Doğu veya Latin Amerika gibi bölgelerden olup gözden kaçma riski olan yaratıcıları görünür kılma imkânı sunuyor. DEO sayesinde sanatın hem kültürel hem de toplumsal anlamda gerçekten bir fark yaratabileceği alanlar yaratabiliyorum.
 
 
Socratis Socratous, What the sea can’t see, 2024, New commission for My Dreams Were Dashed Against Your Walls, DEO projects, Chios Island, Greece. Courtesy of the artist, DEO Projects, and the Breeder. Photo: Nikos Alexopoulos
 
Ayça Okay: Édouard Glissant, adaları, farklı kültürlerin ve tarihin kesiştiği yerler olarak kavramsallaştırıyor, benzersiz ilişkiler yaratıyor ve takımadaları birbirine bağlı kültürel alanlar için bir metafor olarak kullanıyor. Bu fikir, doğduğunuz yer olan Sakız Adası'ndaki çağdaş sanat sahnesini nasıl etkiliyor? Özellikle, DEO’nun küratöryel yaklaşımı, Glissant’ın perspektifini adanın sanatsal pratikleri ve kültürel anlatılarıyla etkileşimde nasıl dâhil ediyor? Ayrıca, Glissant'ın adaları hem izolasyon hem de bağlantı mekânları olarak kavramsallaştırması göz önüne alındığında, Sakız Adası'nın tarihsel ve coğrafi bağlamı bu ikiliği çağdaş sanat sergileriyle ve yerel ve küresel sanat topluluklarına etkisiyle nasıl yönetiyor?
 
Akis Kokkinos: Ada kavramı üzerine çok düşündüm—bir adanın nasıl belirgin özellikler taşıdığını ve bedenler, kültürel mekânlar veya hatta gezegenlerin benzer şekillerde işleyebileceğini. Sakız Adası, bir ada olarak, Glissant’ın fikirleriyle mükemmel bir uyum içinde. Farklı tarihler ve kültürlerin kesiştiği bir yer, ancak bunların birçoğu henüz tam olarak konuşulmamış ya da yeterince araştırılmamış durumda. Diğer birçok adanın aksine, Sakız Adası bir turizm merkezi değil, bu da sanatçılar için araştırmaya dalmak, ilham bulmak ve anlamlı eserler yaratmak için ideal bir ortam sunuyor. DEO’nun küratöryel yaklaşımı, Glissant’ın takımadaları birbirine bağlı kültürel alanlar için bir metafor olarak kullanma vizyonuyla derin bir şekilde örtüşüyor. Küresel ve yerel sanat topluluklarını birbirine bağlamayı hedefliyoruz ve bazı durumlarda bu toplulukların örtüştüğünü kabul ediyoruz. Farklı seslerin bir araya gelebileceği paylaşılan bir alan yaratarak, Sakız Adası’nın barındırdığı karmaşık kültürel anlatıları keşfetme ve ifade etme amacıyla ortak bir hedefi destekleyen bir ortam yaratıyoruz.
Sakız Adası, zengin tarihi ve coğrafi bağlamıyla, izolasyon ve bağlantı ikiliğini, çağdaş sanat sahnesini derinden etkileyen bir şekilde yönetiyor. Sergilerimiz, bu ikiliği ele alarak yerel geleneklerle küresel perspektiflerin diyaloğa girebileceği bir platform sunuyor ve hem adanın kültürel dokusunu hem de daha geniş sanat dünyasını zenginleştiriyor. DEO aracılığıyla, adayı yalnız bir varlık olarak değil, sürekli keşif ve değişim daveti sunan canlı, birbirine bağlı bir alan olarak onurlandırmak için çaba gösteriyoruz.
 
 
Andreas Lolis, 12:13 pm, 2024, New commission for My Dreams Were Dashed Against Your Walls, DEO projects, Chios Island, Greece. Courtesy of the artist, DEO Projects, and the Breeder. Photo: Nikos Alexopoulos
 
Ayça Okay: Sergide sanatçılar Ahmet Doğu İpek, Andreas Lolis, Francis Offman, Malvina Panagiotidi, Georgia Sagri, Socratis Socratous, Hale Tenger ve Antrea Tzourovits, mekâna özgü eserleriyle kendi benzersiz bakış açılarını sunuyorlar. Bu farklı sanatsal ifadeler, Vessa'nın ortaçağ mimarisi ve atmosferiyle nasıl etkileşimde bulunuyor ve bu mekânı nasıl dönüştürüyor? Ayrıca, serginin peripatetik bir yolculuk olarak çerçevelenmesi, küresel meselelerin ve kişisel iç gözlemin daha derin bir şekilde keşfedilmesini nasıl kolaylaştırıyor? Sanatçıların eserleri ile köyün labirent gibi düzeni arasındaki etkileşimin, bireysel deneyimlerle ve daha geniş küresel temalarla rezonansa giren bütünsel, çoklu medya bir anlatı nasıl oluşturduğuna dair belirli örnekler verebilir misiniz?
 
Akis Kokkinos: Bu sergide beni en çok etkileyen şey, köyün samimi, yerel özünü—mimarisi, kolektif travmaları ve anıları—savaş, soykırım ve kutuplaşma gibi geniş, çoğu zaman ezici küresel gerçekliklerle nasıl bir araya getirdiğidir. Sergi, bedenlerimizde akan enerjiyi yansıtır ve bu enerji, yerelden küresele doğru derin ve döngüsel bir yolculukla bağlantı kurar. Vessa'nın labirent gibi düzeni, hayat yollarımız için güçlü bir metafor haline gelir. Köyde yürürken, dar sokakların hayatın dönemeçlerine ne kadar benzediği dikkatimi çekti. Hepimiz yolculuğumuza benzersiz bir noktadan başlıyoruz ve farklı yerlere varıyoruz. Bu süreçte tıpkı kişisel ve kolektif arayışlarımızdaki engeller gibi, çıkmaz sokaklara ve duvarlara çarpıyoruz. Bazen kaybolmuş hissediyoruz, hangi yöne gideceğimizi bilemiyoruz. Sergi, önerilen bir rota ile bir harita sunuyor, ancak çoğu zaman bu yolun tam olarak uygun olmadığını fark ediyoruz ve kendi yolumuzu çizmek zorunda kalıyoruz.
Bu dar sokaklarda, sanatçıların eserleri hayat buluyor; karşılıksız kalmış aşklar, kaybedilen çocukluklar ve savaş ve soykırımın yaralarını anlatıyor. Bazı eserler, durup nefes almamız, hem bireysel deneyimlerimizi hem de dünyamızı şekillendiren daha geniş küresel temaları düşünmemiz için bize alanlar sunuyor. Örneğin, Hale Tenger'in mekâna özgü yerleştirmesi, sessizlik ve gürültü temalarını işleyerek, köyün sessizliği içinde derin bir yankı yaratıyor. Ahmet Doğu İpek'in çalışmaları ise, savaş ve kayıplarla ilgili duygusal bir etkileşim sunarak, izleyiciyi kişisel bir yolculuğa çıkarıyor ve aynı zamanda küresel travmalarla bağlantı kuruyor. Bu eserler, köyün labirentvari düzeninde bir araya gelerek, hem bireysel deneyimlere hem de daha geniş küresel temalara rezonans sağlayan bütünsel, şiirsel bir anlatı oluşturuyor.
 
 
Georgia Sagri, Sitting with my breath, 2024, Credit: © Georgia Sagri, Courtesy The Breeder, Photo: Nikos Alexopoulos
 
 
Francis Offman, Installation view of My Dreams Were Dashed Against Your Walls, DEO projects, Chios Island, Greece. Photo: Nikos Alexopoulos
 
 
Antrea Tzourovits, Installation view of My Dreams Were Dashed Against Your Walls, DEO projects, Chios Island, Greece. Courtesy of the artist and DEO Projects. Photo: Nikos Alexopoulos
 
Ayça Okay: Ahmet Doğu İpek ve Hale Tenger ile ilk nasıl bağlantı kurduğunuzu anlatabilir misiniz? Bu sanatçıların iş veya yaklaşımlarının " My Dreams Were Dashed Against Your Walls " sergisine dahil olmalarına nasıl yol açtığını ve işbirliklerinin serginin genel vizyonunu nasıl şekillendirdiğinden bahseder misiniz?
 
Akis Kokkinos: SAHA Derneği’nin 6 haftalık misafir küratör programı kapsamında, Hale ile gerçekleştirdiğimiz atölye ziyaretinde Orta Doğu’da süregiden olaylar hakkında benzer duygular paylaştığımızı fark ettik. İş birliğimizin, mevcut iklimi güçlü bir şekilde yansıtacağını hissettim ve sonuçtan gerçekten memnun oldum. Hale ve eşi Ali ile tanışmam ise geçen yılki katılımcılardan Aykan Safoğlu sayesinde gerçekleşti. Kendileri DEO’nun misafiri olarak projeye katıldılar.
SAHA’da bulunduğum dönemde, kamusal alanlar için büyük ölçekli eserler üretebilecek sanatçılar arıyordum ve SAHA direktörü Serra Yentürk, Ahmet Doğu İpek’i de içeren bazı sanatçılar önerdi. Ahmet’in eserlerini Instagram’da gördüğüm an, onun bu sergi için mükemmel bir seçim olduğunu anladım. Kendisini bir atölye ziyaretinde şahsen tanıdığımda, bu seçimimin doğru olduğunu bir kez daha teyit ettim—Ahmet, bu zorlu görevi üstlenmeye hazırdı.
 
Atölye ziyaretlerinde beni en çok cezbeden şey, sadece sanatçının ilgi alanları değil, aynı zamanda onların varlığıyla ilgili hissettiklerimdir. Bütün bir köyü ele almak, bugüne kadar üstlendiğimiz en iddialı ve zorlu proje oldu, bu yüzden davet ettiğim sanatçılarda empati, iyi iletişim ve güven gibi nitelikler benim için çok önemliydi. Ahmet’in pratiğine büyük bir güvenim var ve Hale gibi, yakın zamanda dünya çapındaki büyük bienallerde yer alacağından eminim.
 
 
Hale Tenger, I’d rather open my heart than become comfortably numb, 2024, New commission for My Dreams Were Dashed Against Your Walls, DEO projects, Chios Island, Greece. Courtesy of the artist, DEO Projects, and GaleriNev. Photo: Nikos Alexopoulos
 
 
Ahmet Doğu İpek, Proposition for an alternative square, 2024, New commission for My Dreams Were Dashed Against Your Walls, DEO projects, Chios Island, Greece. Courtesy of the artist, DEO Projects, and GaleriNev. Photo: Nikos Alexopoulos
 
Ayça Okay: Sergi, hareket ve durağanlık, sessizlik ve gürültü temalarını keşfediyor. Vessa'nın fiziksel ve duygusal dinginliği bu temalara nasıl katkıda bulunuyor? Eserler, köyün sessizliği ve tarihi anlatısıyla nasıl bir karşıtlık ya da uyum içinde?
 
Akis Kokkinos: Ortaçağ cazibesi ve huzurlu atmosferiyle Vessa, sanatçıların etkileşimde bulunabileceği zengin bir ortam sundu. Derin tarihsel kökleriyle bu köy, her yerdeki toplulukların kalıcılığını ve küresel zorluklara rağmen yeni yönler belirleme arzusunu simgeliyor.
Sergi, içsel bir yolculuk sunarak daha derin bir kendilik farkındalığına ve yaşadığımız dünyaya dair daha geniş bir yansıma yapmamızı teşvik ediyor. Sanatçılarla birlikte Vessa'da yürürken zamanın adeta durduğu bir an yaşandı—bu an, çevremizle daha derin bir bağ kurmayı ve kendimize dair daha derin bir farkındalık kazanmaya davet ediyor.
 
Mevcut jeopolitik iklim, istikrarsızlık ve insan acısıyla şekillenirken, sergi sadece görsel bir deneyim olmaktan öteye geçiyor. Bizi dünyadaki rolümüzü yeniden değerlendirmeye teşvik eden bir yansıma katalizörü olarak hizmet ediyor. Köyün dinginliği ile eserlerde yer alan güçlü anlatılar arasındaki zıtlığı vurgulayan sergi, hem kişisel hem de kolektif düzeyde yankılanan anlamlı bir etkileşim oluşturuyor.
 
 
Malvina Panagiotidi, Alpha continues to begin. Omega is refreshed at every end (Noomena series II), 2022, © the artist, Courtesy The Breeder, Athens, Photo: Nikos Alexopoulos
 
Ayça Okay: Sakız Adası Sözlü Tarih Grubu tarafından hazırlanan, Vessa köyü sakinlerinin tanıklıklarını içeren sipariş edilmiş video çalışması, serginin anlatısına nasıl katkıda bulunuyor?
 
Akis Kokkinos: Sergi için köyle anlaşmayı tamamlar tamamlamaz, Vessa köyü sakinlerinin tanıklıklarını içeren sipariş edilmiş video çalışmasını hazırlamaları için Sakız Adası Sözlü Tarih Grubu'nu hemen davet ettim. Köyü sadece bir arka plan olarak kullanmamak, onların seslerini doğrudan serginin içine dokumak benim için çok önemliydi. Video, serginin merkezindeki toplumsal yerinden edilme, gerçekleşmemiş hayaller ve toprağın önemi gibi temaları, sakinlerin kişisel hikayeleri aracılığıyla gün yüzüne çıkardığı için güçlü bir katkı sağladı.
 
Ayça Okay: Serginin dönüştürücü doğası ve Vessa ile olan etkileşimi göz önüne alındığında, köy ve topluluğu için gelecekte ne gibi sonuçlar öngörüyorsunuz? Bu sergi, benzer ortamlardaki gelecekteki kültürel ve sanatsal projeleri nasıl etkileyebilir?
 
Akis Kokkinos: Vessa sakinleri ve topluluğunun köylerine duydukları gerçek sevgi ve özen bizi derinden etkiledi. Sergi, Vessa'ya ilk kez binlerce ziyaretçi getirdi ve onların köyün benzersiz güzelliğini deneyimlemelerini sağladı. Köy sakinlerinin bu ivmeyi kullanarak, insanları geri çekmek ve yeniden canlanmış bir kültürel ve sanatsal canlılık yaratmak için yeni fırsatlar yaratacaklarına inanıyorum. Bu sergi, sanatın bir mekanı nasıl dönüştürebileceğine dair bir örnek oluşturdu ve yerel miras ile küresel yaratıcılığın kesişiminin kalıcı bir etki bırakabileceği diğer topluluklarda benzer projelere ilham vereceğini öngörüyorum.
 
 
Vessa, Fotoğraf: Nelo Meci
 
Ayça Okay: Açılış konuşmanız sırasında DEO'nun yerel halk, sanatçılar, prodüksiyon ekipleri, uluslararası ve yerel destekçiler ile aile ve dostlardan aldığı destek için duyduğunuz minnettarlığı gerçekten etkileyici bir şekilde ifade ettiniz. Toplum içindeki projeleri geliştirirken işbirliğinin önemi ve birlikte çalışmanın etkinliği hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?
 
Akis Kokkinos: DEO, topluluğu olmadan var olamazdı. Küçük bir ekip olmamıza rağmen, DEO için ekstra çaba gösteren geniş bir insan ağına sahip olduğumuz için çok şanslıyız; bu, sınırları genişletme ve aşma arzusuyla yönlendiriliyor. İşbirliği, yaptığımız her şeyin merkezindedir ve aldığımız destek için derin bir minnettarlık duyuyoruz. Bu kolektif çaba, büyümemizi ve birlikte daha fazla başarı elde etmemizi sağlıyor, ve bu ortak bağlılık sayesinde ne kadar ilerlediğimizle gurur duyuyorum.
 
Ayça Okay: DEO'nun ve sizin gelecekteki planlarınız nelerdir?
 
Akis Kokkinos: Öncelikli hedefimiz, bu büyüklükteki veya daha büyük projeleri yönetebilecek şekilde kalıcı ekibimizi genişletmektir. Ayrıca, yıl boyunca devam eden programlar geliştirmeyi, özellikle kış aylarında öğrenme faaliyetlerine ve adanın kültürel altyapısını desteklemeye odaklanmayı amaçlıyoruz. Buna ek olarak, vizyonumuza uyum sağlamamıza yardımcı olacak bir danışma kurulu oluşturma sürecindeyiz. Elbette, bunların hepsini başarmak için ek finansmana ihtiyacımız var ve bu konuda aktif bir şekilde çalışıyoruz.