Rüzgâr ile dalga hiç ayrılmayacak
26 Ekim 2022 - 09:1017. İstanbul Bienali kapsamında Ayşe Erkmen’in “Haliç Haliç’te” adlı kalıcı eseri Balat’taki Akşemsettin Parkı’na yerleştirildi. Ayna niteliği taşıyan esere bir köşesinden baktığınızda yeşili, bir köşesinden baktığınızda maviyi görüyorsunuz. Yaklaştığınızda da kendinizi...
Efnan Atmaca - 17.İstanbul Bienali bu yıl alışılagelenin aksine tespit yapmak değil sorular sormak üzerine hazırlanan bir programla sanatseverlerle buluştu. İstanbul Bienali ve İKSV Güncel Sanat Projeleri Direktörü Bige Örer yaptığımız söyleşide “Bu bienal; geniş bir sürece yayılan, etkisi öncesinde başlayıp bittikten sonra da devam edecek ve gündelik yaşam pratiklerine dokunabilecek bir anlayışla hazırlandı” diyerek açıklamıştı amaçlarını. Ayşe Erkmen’in kamusal alanda sergilenmek üzere ürettiği “Haliç Haliç’te” adlı kalıcı eseri bu anlayış doğrultusunda Balat Hastanesi ile Balat Vapur İskelesi arasındaki Akşemsettin Parkı’nda yerini aldı. Her ne kadar bu yıl altını çizsek de İstanbul’u yaşayan bir sanat şehrine dönüştürmek ve şehre kalıcı eserler armağan etmek İstanbul Bienali’nin nihai amaçları arasında öne çıkanlardan. 2018’de Ugo Rondinone’nin ikonik eseri “Buradan Nereye Gidiyoruz?” Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Avrupa yakası girişi yakınındaki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nin (MKM) çatısına, 2019’da da Monster Chetwynd’in bir çocuk parkı mizanseniyle kurguladığı “Gorgon’un Oyun Alanı” adlı çalışması Maçka Sanat Parkı’na yerleştirilmişti.
Neyi görmek isterseniz
Ayşe Erkmen’in “Haliç Haliç’te” adlı eseri ise hiç şüphesiz şehrin kalbi olarak nitelenecek bir alanda sanatseverlerin beğenisine sunuldu. İstanbul’un en kalabalık parklarından olan Akşemsettin’e yerleştirilen heykel bir yandan bulunduğu yerin dokusuyla uyum sağlayıp çevresiyle hiç yabancılık çekmeden bütünleşirken bir yandan da çağdaş sanat ile İstanbul’un birbirine ne kadar yakıştığını ispat ediyor. Bu parkın en önemli özelliklerinden biri deniz ile karanın aynı seviyede buluşması. Dolayısıyla Erkmen’in heykeli karanın denizle buluşma noktasında yeşil ile mavi arasında bir köprü özelliği taşıyor. Sanatçı kullandığı formla hem rüzgâra hem de dalgaya atıf yapıyor. Erkmen, Haliç’in esrarengiz ve hareketli yapısından yola çıkarak ürettiğini söylediğini eserini anlatırken “Haliç’in ilginç biçimi benim için bir gemiyi andırıyor, bir gondolu veya tuhaf biçimli bir kayığı, hatta bir dumanı…
Baktıkça akla tuhaf düşünceler getiren bu hareketli ve esrarengiz form, Haliç’in üzerine akşamüstleri yansıyan altın renkli güneşle birleşince ‘altın boynuz’ adını almış deniyor. Bu şekil aslında bir kontur, bir dış çizgi. Ben bu çizginin içini doldurup bir yer, bir alan oluşturup, bunu Haliç’te konumlandırmak istedim” diyor. Denize doğru eğilen dört ağaçla birlikte maviliği selamlayan paslanmaz çelikten yapılan eser aynı zamanda bir ayna. Bir köşesinden baktığınızda yeşili, bir köşesinden baktığınızda maviyi görüyorsunuz. Ağaçları ve Haliç’i içine alıp etrafa yansıtıyor “Haliç Haliç’te”. İyice yaklaştığınızda ise kendi yansımanızla karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla bu eser İstanbul’un, bu şehrin iliklerine işleyen sanatın ve sanatseverlerin buluştuğu bir ayna görevi üstleniyor. Işığı yansıtarak günün her saatinde şehrin farklı bir yüzünü gözler önüne seriyor. Neyi görmek isterseniz size onu gösteriyor. Tıpkı İstanbul gibi. Dahası şehrin tam kalbinde, her gün yüzlerce insanın ziyaret ettiği bir noktada zamana ve pek çok anıya tanıklık ederek gördüklerini yıllar sonrasına taşımaya hazırlanıyor.
Görgün Taner, Ayşe Erkmen, Bige Örer ve Melih Fereli
Coğrafi ve tarihsel hafıza
“Haliç Haliç’te”nin önceki gün yapılan tanıtım toplantısına Ayşe Erkmen’in yanı sıra İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, İKSV Güncel Sanat Projeleri ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer, Vehbi Koç Vakfı Kültür Sanat Danışmanı ve Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli katıldı. Taner, İstanbul Bienali’nin girişimi ve 2007-2036 Bienal Sponsoru Koç Holding’in iş birliğiyle bir kez daha İstanbul’a kalıcı olarak sergilenecek bir eserin üretilmesini sağlayabildikleri için mutlu olduklarını söyleyerek “Kamusal alanda sergilenen bu tür eserlerin, güncel sanatı kentin dokusuna katmak yönünde çok önemli ve olumlu katkıları olduğuna gönülden inanıyorum” dedi. Bige Örer ise Erkmen’in “Haliç Haliç’te” ile İstanbul’un suyla olan derin bağını, farklı katmanlardaki coğrafi ve tarihsel hafızasını Haliç üzerinden düşünmeye davet ettiğine dikkat çekti.