Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Picasso'nun sığınağından eskizler

Picasso'nun sığınağından eskizler

Picasso'nun sığınağından eskizler13 Nisan 2025 - 05:04
Pablo Picasso'un doğduğu şehir olan Málaga’daki Picasso Müzesi büyük ustanın 1939-1940 arası Fransa’da ürettiği eskiz defterlerini ziyaretçilerle ilk kez buluşturuyor.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
 
Kübist akımın biricik İspanyol imzası, Türkiye’de ilk kez Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) küratörler Marilyn McCully ve Michael Raeborn imzası ile 2005 yılında izleme fırsatı yakaladığımız ‘topyekûn sanatçı’ Pablo Picasso manşetlerden inmiyor. 
 
Sanatçı bu kez doğduğu yerde 22 yıl önce varislerinin girişimi ile açılmış Museo Picasso Málaga’daki “Picasso: Royan Eskiz Defterleri” sergisiyle, yine SSM’deki sergi küratörleri imzasıyla alkışları topluyor. Müze tamamı Picasso imzalı ve 1892-1972 arası döneme ait 230’un üzerinde, resim, heykel, grafik, çizim ve seramikten oluşan esere de ev sahipliği yapıyor. 
 
 
Picasso The Royan Sketchbooks” sergisinden görünüm. Mimari tasarım: Cécile Degos. © Museo Picasso Málaga.
 
30 Nisan’a kadar devam eden “Picasso: Royan Eskiz Defterleri” beklendiği gibi yine uluslararası bir işbirliğinin meyvesi. Etkinlik Musée Picasso (Paris), Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofía (Madrid), Museum of Modern Art (MoMA, New York) ile İsviçre’nin Fondation Beyeler kurumundan ödünç eserlerden oluşuyor. Picasso'nun Nazizm'in önlenemez ilerleyişi ve patlak verecek olan dünya savaşının yaklaşması nedeniyle 1939-1940 arası Fransa'nın güneybatı sahil kasabası Royan'da yaşadığı dönemde ortaya koyduğu sanatsal pratiğinin ‘radikal gelişimi’ni inceleyen sergi, ustanın bu döneme ait eskiz defterlerini ilk kez bir araya getiriyor. Almine ve Bernard Ruiz-Picasso Vakfı işbirliğinde düzenlenen sergi bu defterleri Picasso'nun Royan'da yarattığı diğer eserlerin yanı sıra o döneme ait belgelerle birlikte sunarak bir bağlama oturtuyor. Çizimler, guajlar, resimler, fotoğraflar ve dahi Picasso'nun paleti ve şiirleri, sanatçının yaşamı ve kariyerindeki doğurgan dönemi toplu ve samimi bir halde aydınlatıyor. Bir diğer tarifle sergi Picasso'nun çalışma yöntemleri ve İkinci Dünya Savaşı'ndan etkilenme sürecini de gün ışığına çıkarıyor. 
 
İspanya’daki müzenin paylaştığı bilgilere göre Picasso kariyeri boyu başyapıtlarına kendisini taşıyan görsel fikirleri yakalamak için sık sık eskiz defterlerini kullanmıştı. Ancak Fransa - Royan'a taşındıktan ve Paris'teki iki geniş stüdyosunu geride bıraktıktan sonra ustanın sanatsal faaliyetlerinin doğası da değişti. Belki de Royan'da tuval ve yağlıboya gibi sanat malzemelerinin sınırlı olması nedeniyle Picasso eskiz defteri olarak kullanmak üzere bölgedeki Hachette kitapçısından çizgili veya kareli kâğıtla doldurulmuş birkaç sıradan defter satın almıştı. Defterler küçüktü, bu da gittiği her yere taşımasına ve kullanmasına olanak sağlıyordu. 
 
 
Pablo Picasso, “Çizgili Jersey'li Adam Büstü”, 1939, Fundación Almine y Bernard Ruiz-Picasso, Madrid.
 
Değişen fikirler, biçimler
 
Picasso'nun sergiyi biçimlendiren sekiz eskiz defterine yaptığı çizimler yalnızca daha büyük eserler için fikirleri değil, aynı zamanda biçime yönelik gelişen bir yaklaşımı da ortaya koyuyor. Sergide yer alan dört önemli eser Picasso'nun o dönemdeki resimsel etkinliğini ve yaratıcı güdüsünü yansıtıyor: Museo Picasso Málaga koleksiyonundan “Kollarını Başının Arkasında Kavuşturmuş Kadın Büstü” (1939); Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofía tarafından ödünç verilen “Üç Kuzu Başı” (1939); Museum of Modern Art (MoMA)’dan iletilmiş “Saçlarını Tarayan Kadın” (1940) ve Musée Picasso tarafından ödünç verilen “Royan'da Kafe” (Ağustos, 1940) bu eserler arasında öne çıkanları olarak tanıtılıyor. Öte yandan Museo Picasso Málaga'da senografisi Cécile Degos imzasıyla sergilenen bu eserlerin yanı sıra küratörlerin metinleri, belgeler, kartpostallar ve döneme ait fotoğrafların yer aldığı 150 sayfalık tam resimli bir katalog da etkinliğe eşlik ediyor. Sergide üstadın paleti de görülebiliyor.
 
 
Pablo Picasso, “Saçlarını Tarayan Kadın”, 1940, The Museum of Modern Art, New York.
 
 
Pablo Picasso, “Kollarını Başının Arkasında Kavuşturmuş Kadın Büstü”, 1939, Museo Picasso Málaga.
 
 
Pablo Picasso, “Royan’da Kafe”, 1940, Musée national Picasso-Paris. Dation Pablo Picasso
 
Raeburn, Museo Picasso Málaga’daki “Picasso: Royan Eskiz Defterleri” sergisiyle ilgili şunları aktarıyor: “Picasso daha önce nesnel taklit geleneğinden kaçmak için kabile sanatının sadeleştirilmesinden yararlanırken şimdi aynı modellerin içsel gücünden yararlanarak başların ve figürlerin öznel kimliğine nüfuz etmeye çalışıyor.” Milliyet Sanat’ın sorularını birlikte yanıtlayan küratörlere göre küresel gerilimin yaşandığı bu savaş habercisi dönemin sanatçıya etkisi de kendini şu analizle gün ışığına taşırıyor: “Picasso, Paris'e 500 km uzaklıktaki küçük bir tatil beldesinde neredeyse bir yıl geçirdi. Goya'nın sürgünde öldüğü Bordeaux'ya yakındı ve Picasso'nun orada yaptığı çalışmalarda daha önceki İspanyol ustanın etkisi belirgin durumda.”
 
Picasso’nun rehberliği
 
Yine McCully ve Raeborn’a göre 1937 tarihli “La Guernica” gibi ‘kült’ bir çalışmanın da azalmak bilmeyen siyasal tazeliğini düşündüğümüzde Pablo Picasso’nun dobra kübist bakışı tüm acımasız içtenliği ile 2025 dünyasında da bize rehberlik ediyor. Küratörler ziyaretçileri baştan çıkarıcı bu bakıştaki gergin manyetizmayı da sergide yer alan eskiz defterlerine işaret ederek şöyle analiz ediyor: “Picasso kariyeri boyunca daima özellikle de gerçekliği dönüştürmek ve izleyicileri kendi vizyonuna çekmek için araçlar bulma konusunda yaratıcı oldu. Bu durum kendisinin (Fransa) Royan'da yaşarken yaptığı ve Málaga sergisinin ana konusunu oluşturan sekiz eskiz defterinde açıkça görülüyor.”
 
 
Serginin küratörleri Marilyn McCully (solda) ve Michael Raeborn (sağda).
 
Yaşamı boyu binleri aşan biçim ve içerikte eser üreterek benzersiz bir sanat yıldızı haline gelen Picasso’daki bu tükenmezliğin kökenine indiğimizde aklımıza ‘insan olmak’ ve insan hakları gibi sosyal ve siyasal unsurlar durmadan üşüşüyor. Danıştığımız küratör ikili bu durumu da açıklarken bize şu ifadelerde bulunuyor: “Mevcut binlerce yayına rağmen Picasso'nun sanatında keşfedilecek daha çok şey var. Picasso’nun sanatı insani ve siyasi bir öneme sahip olmaya devam ediyor çünkü geniş bir medya yelpazesinde geçmişin sanatına duyulan saygıyı ve kabulü, çağdaş pratiği etkilemeye ve bilgilendirmeye devam eden ileriye dönük bir güçle birleştiriyor.
 
 
Dora Maar (Henriette Theodora Markovitch), Picasso “Saçını Tarayan Kadın” tablosunun yanında, 1940, Musée national Picasso-Paris.
 
Hâl böyle iken küratörler McCully ve Raeborn’a bir soru daha sormak uygun görünüyor: “Picasso bu başyapıtları filmlerde, tasarımda, fotoğrafçılıkta ve elbette mimaride yaşanan vahşi avangart dalga sırasında yaptı. Sanatçının bu eserlerini ‘40'lı yıllar Avrupa’sının içinde bulunduğu koşullara (ve günümüzün paramparça olmuş koşullarına) dayanarak bugün uğruna nasıl okuyabilirsiniz?” İkili bu sorumuzu da şöyle yanıtlıyor: “Picasso her zaman kendine sadıktı ve çağdaşları üzerinde son derece etkili olmasına rağmen çağdaş sanat hareketlerine nadiren katıldı. Sanatsal pratiğe bağlılığının yanı sıra barış davasına yönelik güçlü bağlılığı günümüz sanatçıları için önemli bir miras olmayı sürdürüyor.”