Özgün sinemacı Erden Kıral’ın ardından
19 Temmuz 2022 - 09:07MÜJDE IŞIL
Pazar günü akşam saatlerine doğru Erden Kıral’ın vefat haberini aldık. Yaklaşık bir haftadır beyin kanaması nedeniyle Antalya’daki özel bir hastanede tedavi görmekteydi. Oysa çok değil, bir ay kadar önce 2. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin ulusal yarışmasında jüri başkanlığı yapmıştı. Genç kuşakları her zamanki gibi sinema bilgisi ile hayran bırakmıştı. Vefat haberi duyulunca sosyal medya çalkalanır zannettik ama ‘TT’ bile olmadı; sadece sinema yazarları, belli bir yaş üstü sinemaseverler ve sinemamızın tarihine vakıf izleyiciler bu kaybın büyüklüğüne vurgu yaptı, o kadar. Oysa hem sinema yazarı kökenli oluşu hem de çektiği az ama öz filmle klasik Yeşilçam sonrasının en önemli sinemacılarındandı.
1942’de Gölcük’te dünyaya gelen Kıral, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanat Akademisi Seramik Bölümü’nden mezun oldu. Yedinci Sanat ve Gerçek Sinema başta olmak üzere çeşitli dergilerde sinema üzerine yazdı. ‘60’ların sonunda reklam filmleri çekti. Sinema yönetmenliğine geçişi de öyle birdenbire olmadı. Yılmaz Güney’e, Osman F. Seden’e asistanlık yaptı. İlk uzun metrajlı filmi “Kanal”, 1978 tarihini taşıyor. Yaşar Kemal’in “Teneke” adlı öyküsünden izin alınmadan uyarlanması nedeniyle davalık olsa da bu film, Kıral’ın ilk döneminin emekçilerin mağduriyetini ve hak arama çabasını anlatma çabasını simgeler. Sonrasında ‘80’ler ve yasaklar dönemi başlar. Orhan Kemal’in aynı isimli romanından uyarlanan “Bereketli Topraklar Üzerinde”, yurt dışında gösterilip ödüller alırken kendi ülkesinde yasaklanır ve ancak 28 yıl sonra seyirciyle buluşur. Ardından Ferit Edgü’nün “O” adlı romanından yola çıkarak “Hakkâri’de Bir Mevsim”i yönetir. Ülkenin batısı ile doğusu arasındaki yabancılaşmayı anlattığı, Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ve FIPRESCI Ödülleri’ne layık görülen film, yine kendi ülkesinde yasaklanır. Bu yasakların ardında Kıral, bir süre Almanya’da kalır, çalışmalarına orada devam eder.
Oscar aday adayı
90’lara ise “Mavi Sürgün” ile damga vurur. Halikarnas Balıkçısı’nın aynı adlı yaşam öyküsünden uyarladığı filmde Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın sürgün edildiği Bodrum’daki iç hesaplaşmalarını anlatır. Yurt içi festivallerde birçok ödül kazanan “Mavi Sürgün”, Oscar yarışında da ülkemizi temsil etmek üzere seçilir.
Sinemaya başladığı ilk dönemde Tarık Akan, Tuncel Kurtiz, Yaman Okay gibi ikonik isimlere rol veren Erden Kıral, 2000’lerde yönettiği “Vicdan”, “Yük” ve “Gece” gibi filmlerde Nurgül Yeşilçay, Tülin Özen, Vildan Atasever gibi döneminin başarılı kadın oyuncularıyla bir araya geldi. Yakın dönemden verdiği röportajlarda Refik Halit Karay’ın “Sus Payı” adlı hikâyesini sinemaya uyarladığını dile getirmekteydi. 1968-1981 yılları arasında Tezer Özlü ile evliliklerinden, 1973’te kızları Deniz Kıral dünyaya geldi. Erden Kıral’ın yaklaşık 10 sene önce yayımlanmış “Aynadan Yansıyan Hatıralar” adlı anı kitabında, onun sinema anlayışı hakkındaki detayları okumak mümkün.
Atilla Dorsay: ‘Gerçek bir ustayı kaybettik’
Evet, bir büyük ustayı daha yitirdik. Yeri doldurulamayacak bir büyük kayıp… Onu ‘70’lerin sonlarında tanımıştım. İlk büyük çıkışını yaptığı “Kanal” filmiyle… Klasik Yeşilçam dönemi artık bitmişti. Ve yepyeni bir kuşak geliyordu, yepyeni bir dünya da… Ve Kıral bu dünyanın önemli sinemacılarından olacaktı. Sadece bir düzine kadar filmle… ‘80’lerden başlayarak “Bereketli Topraklar Üzerinde”, “Hakkari’de Bir Mevsim” (ikisi de benim 100 Yılın 100 Türk Filmi” kitabıma girecekti), Mavi Sürgün (bir Halikarnas biyografisi), “Avcı”, “Yolda” (bir Yılmaz Güney yorumu), “Gece”, “Vicdan” gibi filmleriyle unutulmazlaşacaktı. Birçok ödül alacak, “Mavi Sürgün” 1993’te bizi Oscar’larda temsil edecekti.
En son geçtiğimiz haziran ayında İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde karşılaştık. Öylesine şen, esprili ve enerjikti ki… Ve birden çekip gitti. Tüm sevenlerine baş sağlığı ve sabır diliyorum. En çok da merhum eşi Tezer’den kalan hatırası, kırılgan ve sevecen Deniz Kıral’a…