'Nefes almak' için buluşan yapıtlar
05 Ocak 2024 - 01:01Yunus Emre Erdoğan’ın İstanbul Karaköy’deki Sanatorium’da 10 Şubat’a dek yer alan üçüncü kişisel sergisi, “Nefes Almak” adını taşıyor. Sergi, emek ve yoğunlaşmanın merakla kucaklaştığı, eşya ve izlenimin izleyiciyi eyleyici kılmaya kışkırttığı yalın, soyut dışavurumcu yapıtları içeriyor.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
İstanbul Karaköy’deki Mumhane bölgesinde yer alan Sanatorium galeri, 1988 İzmir doğumlu güncel sanatçı Yunus Emre Erdoğan’ın son dönem çalışmalarını bir araya topladığı “Nefes Almak” başlıklı sergiye 10 Şubat’a kadar ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Sanatçının galerideki üçüncü kişisel sergisi, emek ve yoğunlaşmanın merakla kucaklaştığı, eşya ve izlenimin izleyiciyi eyleyici kılmaya kışkırttığı yalın ve soyut dışavurumcu türlü teknikte sanat yapıtlarını bitiştiriyor.
Yunus Emre Erdoğan, Nefes Almak, Yerleştirme Fotoğrafı, sanatçı ve SANATORIUM’un izniyle (Fotoğraf: Zeynep FIRAT)
Toplam 11 sanat eserini hizalayan galerinin adeta adlî bir ışık, homojen bir aydınlatmayla, soğukkanlılıkla teşhir ettiği serginin odak noktasında Erdoğan’ın tasavvuf kültüründen ödünç odaklanmayla benliği ve yeteneğinde sınadığı “Derviş Bastonu” duruyor. ‘Mütteka’ olarak da anılan bu aşkınlık nesnesi, koyu kadife kaidede uyuyan benliğiyle, cam ve can kalıntıları arasından seçilerek mekânı dolduran eserler için fizik üstü bir enerji kaynağı halini alıyor.
“İki Hece”, Yunus Emre Erdoğan, 2023
Sergiyi çoğunlukla kâğıt üzerine füzen, pastel, kazıma ve grafit ile biçimlendiren nice suretin görülen en masum ve mahrem mesulü olarak merkeze alınan bu cam baston ‘mumyası’, mekân, zaman ve ziyaretçi algısından sızarak, samimi bir azap içinde, tüm eserlerin içine bitkince çınlıyor.
Sanatçının, her biri birer ‘eşik’ potansiyeli taşıyan sınır halindeki eserlerinde, hani sustukça tekke sabrı da edinen Sanatorium galerisine kabul edilen izleyiciyle dertleştiği, ‘yaratma’ mesuliyeti ile dayandığı türlü hâlin en bitkin, narin aslı olarak bu “Derviş Bastonu”nun türlü eylem kalıntılarına, gittikçe art arda rastlanıyor.
Bu kalıntılar içinde tabii ki, varlığı ve hiçliği içeriden dışarıya teneffüse çıkaran bitimsiz soyut ışık ve gölge telleri üst üste bitişiyor. Mekânda giderek birer nabız gibi atan ve ziyaretçinin gözlerinde kırpışan çalışmalar, soyut dışavurum, performans - aksiyon gibi modern sanat tarihsel ritüellere de alçakgönüllülük içinde, baş eğer bir mükemmeliyetçiliği içinden dışarıya sürüklüyor.
“İsimsiz”, Otomatik Soyut Serisi, Yunus Emre Erdoğan, 2023
Yunus Emre sanki esasında, şeyleri tam da yaratırken yok etmenin uçurumunda gezmekle başlayanın, ardında aslında ne gibi bitişler sakladığı meselesine, çileci bir içtenlikle odaklanıyor.
Sanatçı, kendini maruz bıraktığı, aydınlıkla karanlığın zifaf gecesi kadar mahrem zevkle avladığı o ‘nihai imge’yle kurduğu çapkın muhabbet seviyesince izleyiciyi de bu görsel, bellekçi tahrikin, o bencil ve açgözlü suç ortaklığına buyur ediyor.
Galeride askıya alınmış 2017-2023 tarih aralıklı bu titiz çalışmalar, belli bir süre sonra daha engin olanın, sanatçı tabiriyle espasın, uzayın da birer numunesi haline geliyor. Bu görseller bir süre sonra, izleyenin içinde keşfettiği o narsistik kara deliğe duyduğu mülkiyet açlığının da birer platonik aşk manzarası halini alıyor.
“İsimsiz”, Yunus Emre Erdoğan, 2017
Yunus Emre Erdoğan, sabrın, farkındalığın, hafıza ve ‘dünya malı’nın hangi vesile ve resmiyette elle tutulur, devredilir hale gelebileceği meselesini, eserlerinde dava konusu edinen bir sanatçı olarak azim ve içtenlikle üretiyor.
Sanatçının yapıtları akla, varlık ve hiçlik arasında gel-git halinde kendinden geçmiş Mübin Orhon, Erol Akyavaş, Jackson Pollock ve Mark Rothko ile Kazimir Malevich gibi fırçaları da sanki enternasyonal birer dert ayracı gibi vefakâr bir samimiyet içinde sıralıyor.
Yunus Emre, bu zanaatkâr, ama hem de kanaatkâr gönül avukatlığının en çarpıcı dosyalarından bir diğerinde, bizleri ‘Susmuşlar’ dediği 15 suretin daha ilk tanışıklığına yönlendiriyor.
“Susmuşlar”, Yunus Emre Erdoğan, 2019
Sanatçı ayrıca, bir diğer çalışmasıyla giderek bir çile ikonuna dönüşen, hatta kaçınılmaz halde Hıristiyan âleminin sembolü haç imgesine de yüzünü dönen “Derviş Bastonu”nu soyut bir otoportre önermesi olarak sergisine tayin ediyor.
Erdoğan, kendini sonsuzluğa kobay kıldığı bu mütevazı sınama halinin en yoğun anlarından bir diğer bölümünde ise, 2023 tarihli “Kafes” adlı çalışmasıyla kişinin kendi kendinde sonsuzluk için gün saydığı, kendinden geçtiği anın provasına kalkışıyor.
“Kafes”, Yunus Emre Erdoğan, 2023
Öyle ki, ürettiği bu imge insana yine kaçınılmaz olarak tarih boyu nice ritüel esnasında ‘aşkınlık’ uğruna tüketilen afyon bitkisinin baştan çıkaran, patlamaya yatkın portresini bile andırıyor.
Peki, içtenlik ve hatta dıştanlığı kendi iç huzurunda uzlaştırmak uğruna elinden geleni ardına koymayan, foto gerçekçilik ile graffiti sanatını hemzeminde deneyimleyen Yunus Emre’nin “Nefes Almak” isimli sergisinde asıl ‘tezgâh’ ne olarak tarifleniyor?
Soranlara, sanatçının yine bir ikramı bulunuyor. Serginin 2023 tarihli, “Çalışma II” isimli, kâğıt üzerine füzen, grafit ve toz pastel çalışmasında taslak tabanla, tavan tabirle, hayal de hakikat ile aynı duyu sofrasına oturuyor.
“Çalışma II”, Yunus Emre Erdoğan, 2023
Bu bonkör ve ayıpsız, samimi, şeffaf çalışmanın karşısına geçmek, tarif edemediğiniz leziz bir yemekten sonra sanki her sırrını size açacakmış gibi bir aldanışla burnunuzla mutfağın tezgâhını dikizlerken kendinize yakalanmaya benziyor.
Zaten Erdoğan’ın sergisini meydana getiren geometrik kalkış nesneleri ve artık kavramsal olana gönül vermiş ‘desen günceleri’nin cüsseleriyle de bitişen bu estetik ‘Mutfak’tan eli boş çıkmamak da biraz zor görünüyor.
Buyurun dercesine, sanatçının sergisi üzerine yazdığı ‘tatlı’ lezzetindeki, bitimsiz takdir mıknatısı metniyle ‘görsel gastronomi üstadı’ Hüseyin Gökçe, ‘Boşluğa Tutunmak’ adına, bize şu formülü emanet ediyor:
“Sergi boyunca içten içe bir şeyler bizimle beraberdir. Evrenin sonsuzlugˆuyla mezarların sessizliği arasındaki bir yarıkta olduğumuz pes¸imizi bırakmaz. Bu aralıkta nefes almanın mahiyeti üzerinde bir süreliğine durarak melankolik, u¨rku¨tu¨cu¨ ve kasvetli olduğu kadar neşeli ve coşkulu bir an aynı anda hissedilebilir. Buradan lirik bir duyguya kapılıp sergide de yer verildiği üzere oyuncul ve estetik deneyimlerin yanında kırık bir bastonun yapısından ve sembolik anlamından yola çıkarak yaşama sızmanın yolları bulunabilir. Sonlu bir varlık olarak sonsuzluğa başka türlü¨ olabileceği gibi bu şekilde de süzülebilir.”
Bilgi: sanatorium.com.tr