‘Müziksever toplum yetiştirmek gerek’
17 Temmuz 2023 - 01:07Usta orkestra şefi Rengim Gökmen, “Klasik 101” projesinde öğrencilerle bir araya gelip Etisan Holding Oda Orkestrası’yla bir dinleti sunuyor. Dinleti öncesinde hem müziği anlatıyor hem de sorulara cevap veriyor. Gökmen’e göre müziksever bir toplum yetiştirmek adına eğitim çabası içine girilmesi gerekiyor??.
Melisa Vardal- Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli şeflerden Rengim Gökmen gençlere klasik müziği sevdirmek için üniversite üniversite dolaşıyor. “Klasik Müzik 101” adlı proje kapsamında 30’u aşkın üniversiteye ulaşılması planlanıyor. Gökmen ile yönetimindeki Etisan Holding Oda Orkestrası’nın evrensel notalarını gençlerle buluşturduğu proje geçen ay başladı, ilk adım da Gazi Üniversitesi’nde atıldı. Gençlerin müziğe olan ilgisini arttırmak için hayata geçirilen proje gerçekleşen dinletinin yanı sıra Gökmen’in anlattığı anektodlarla da öğretici bir hâl alıyor. Dinleti öncesi öğrencilerle uzun uzun sohbet eden usta şef hem onların sorularını yanıtlıyor hem de deneyimlerini paylaşıyor. Proje kapsamında Anadolu’nun en uzak köşelerine kadar Türkiye’yi dolaşmak istediklerini söyleyen Gökmen “Gençlerimizle daha sıcak temas kurarak sanata ve kültüre yaklaşımlarında önemli adımlar atmalarına yardımcı olacağız” diyor.
*“Klasik Müzik 101” çok kapsamlı ve önemli bir proje. Siz bu projeyle gençlerle klasik müzik arasında nasıl bir bağ kurmayı hedefliyorsunuz?
Müzik yaşamımızda geniş bir zamanı kaplıyor ve etkili bir rol üstleniyor. Ancak toplumların özellikle de bizim toplumumuzun müziği doğru değerlendirerek, anlayarak ve bilinçle seçerek hayatına kattığı söylenemez. Hatta daha da ileri gidersek bazen hiç katmadığımız bilinen bir gerçek. Oysa müzik hem bireysel anlamda hem de sosyal anlamda insan beynini geliştiren en önemli olgulardan birisi. İşte bu projenin ana hedefi gençlerimizde gerçek bir müzik bilinci yaratmak, onları müziğe özendirmek, müzik beğenilerini geliştirecek çözüm anahtarları sunabilmek ve bu yolla onları daha sosyal, daha yaratıcı bireyler hâline dönüştürmek. Çünkü antik çağdan beri müziğin çocukların ve gençlerin eğitimindeki rolü çok önemli ve bu önem elbette iyi biliniyor. Ulu Önder Atatürk’ün söylediği gibi “Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayatın kendisi musikidir”. İşte bu projenin ana hedefi bu bilinci yaratabilmektir.
Rengim Gökmen
*Bu anlamlı projenin ilk adımı Gazi Üniversitesi’nde atıldı. Nasıl geri dönüşler aldınız? Öğrenciler nasıl karşıladı?
Öncelikle öğrencilerin son derece dikkatli ve ilgiyle izlediklerini söylemeliyim. Konser sonunda yanıma gelen birçok gencimizin müziğe olan merakları ve heyecanları çok yüksekti. Ancak olanaksızlık yüzünden müziğe o güne kadar başlayamamış olduklarını anlatmaları, bir estrüman çalmaları için kendilerine yol göstermemi istemeleri beni etkiledi. Bizim sadece müzisyen yetiştirmek için değil, müziksever bir toplum yetiştirebilmek adına da bir eğitim çabası içine girmemiz gerekiyor. Bunu müzisyenlerimizin ve tüm sanatçılarımızın en önemli misyonları olarak görmelerini diliyorum.
*İlk deneyim sizde nasıl izler bıraktı? Hedeflediğiniz gibi Türkiye’nin her yerinde müziksever bir toplumun tohumları atılabilecek misiniz?
Ankara’daki öğrencilerin bile bazılarının ilk kez hayatlarında bir orkestra ve şef ile karşılaştıklarını biliyorum. Daha önce Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile yıllarca yapmış olduğumuz Anadolu turnelerinde inanılmaz merak ve ilgi ile karşılaşıyorduk.
Ankara’da, sanat ve kültüre ulaşım olanakları bu kadar geniş olan bir kentte dahi gençlerimizin bizi heyecanla bekleyişi çok dikkatimizi çekti. Bu proje ile Anadolu’nun en uzak köşelerine kadar Türkiye’nin üniversitelerini dolaştığımız zaman çok daha büyük bir etki yaratacağız. Gençlerimizle daha sıcak bir temas kurarak sanata ve kültüre yaklaşımlarında önemli adımlar atmalarına biz de yardımcı olacağız..
‘Abi, o zaman sopana sağlık!’
*Konser öncesi anlattığınız anektodlarınızdan bizlere de bir örnek verir misiniz?
O kadar çok şey yaşandı ki Anadolu yollarında, hemen bir tanesi akla gelmiyor. Bir Mardin turnesine Cumhuriyet Meydanı’nda yaptığımız konserden sonra 8-10 yaşlarında bir çocuğun “Abi ne kadar terbiyeli bir müzikmiş bu” diye müziği tanımlaması hiç unutamayacağım bir cümledir. Ardından yine eklemişti “Abi sesine sağlık” diye. “Çocuğum görmüyor musun, ben idare ettim elimdeki sopaya bak” deyince o da “Abi o zaman sopana sağlık!” diye cevap vermişti. Anadolu’da bir köy ilkokuluna giden çocuğun kıvrak zekâsı. Onu müzikle tanıştırmak imkânı olsa kim bilir neler başarabilirdi. Şimdilerde 20, 25 yaşlarında olsa gerek bu genç…