Mardin Bienali’yle “Daha Uzaklara” bakmak
05 Mayıs 2024 - 04:05Altıncısı düzenlenen Mardin Bienali, Mardin’in kültürel zenginliği ve geniş coğrafyasını da düşünerek dünyada ve gündemimizde yer alan, aşamadığımız “kimlik” meselesi üzerinde duruyor. Bienalin direktörlerinden Döne Otyam ve küratörü Ali Akay ile bienal üzerine sohbet gerçekleştirdik.
GİZEM BAYKAL
gizembaykal94@gmail.com
10 Mayıs-10 Haziran 2024 tarihleri arasında 6. kez gerçekleşecek Mardin Bienali, göç, iklim krizi, giderek artan insan nüfusu ve tüketim artışı, savaşlar gibi günümüzde ve belki de ileride de bir sorun olarak tartışılabilecek problematiklere odaklanıyor. Mardin mimarisini yansıtan bienal mekânları; Develi Han, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, Tasarım Vakfı Galeri, Tasarım Vakfı Meydan Galeri, Dabakoğlu Evi, Artuklu Kervansaray Ek Bina ve Marangozlar Kahvesi.
5. Mardin Bienali’nden bir görüntü
Mardin Bienalini hayata geçiren isim olarak bienalin Mardin’in yerel halkında ve ziyaretçilerde yarattığı etkiyi nasıl yorumlarsınız?
Döne Otyam: 2009 ön hazırlık sergisi, 2010 birinci bienal derken 15 sene oldu bu serüven başlayalı. Ne çok hikâye var anlatacak bu süreçte. Büyük bir değişiklik, büyük bir ivme, büyük bir başarı var. Tüm bu süreçte en büyük pay Mardinlilerin. Mardinli ekibimizin.
Mardin’e bienal için çalışmaya gittiğimde çok zor şartlarda, bir evde kalıyordum. İki ay komşularımın yakın ilgisi ve desteğiyle geçmişti. Kermes yaptığım düşüncesinden, bugünlere gelebilmek mucize gibi. Civar şehirlerden, büyük şehirlerden gelen ziyaretçiler adeta o dönem Mardinli oluyorlar. Yerel halk da artık epeydir bienali bekliyor ve heyecanını paylaşıyor. Esnaf farkında mı, biliyor mu bienali diye sorular geliyor bazen. Hep sormak isterim: İstanbul, Ankara’da yapılan sanat etkinliklerinden oranın esnafının haberi oluyor mu? Oysa özellikle eski Mardin tabir ettiğimiz, bienalin kurulduğu ana cadde üzerinde çoğu otel, esnaf, taksiciler, kahveciler, lokantalar bienali bekliyor.
Özellikle fark ettiğimiz bir başka konu da gittikçe yabancı basının ve yabancı konukların çoğalan ilgisi. Mardin Bienali artık rüştünü ispat etmiş, uluslararası platformlarda yerini yavaş yavaş yükselten uluslararası bir bienal oldu.
6. Mardin Bienali Direktörlerinden Döne Otyam
Bu yıl gerçekleşecek bienalin yapısını ve hazırlık sürecini bize anlatabilir misiniz?
Döne Otyam: Bu yıl Ali Akay küratörlüğünde gerçekleşen bienale 5. Bienal bitmeden başladık çalışmaya. Bu kez bizim özgürlüklerimize set koyan yoğunlaşmaların bizi sarmalayan yapısından çıkma ihtimallerini bulmak ve toplumların küreselleşmiş geçmişine bakmak üzere nereye doğru bakışımızı çevirebiliriz diye düşünüyoruz. Ali Akay’ın seçkisi bizi çok heyecanlandırdı. Mardin’i ve bölgeyi tanıyan bir küratörümüzün olması süreci hızlandırdı. Birçok seyahat sonrası takvimden çok daha önce kâğıt üzerinde hazırdık. Yabancı sanatçılarımız da keşif gezilerinden son derece beslenmiş ve mutlu döndüler. 15 yıl içinde bizleri de çok mutlu eden gelişmeler oldu. 4. bienal ile Uluslararası Bienaller Derneği’ne kabul edilmemiz ve bu edisyonla beraber Hitay Vakfı ile uzun süreli bir iş birliği yapmamız bienalin sürdürebilirliği açısından çok önemli.
Bienalin mekânları ve etkinlikleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Döne Otyam: Her zamanki mekânların yanı sıra, Sabancı Müzesi, Kervansaray, sinema, Dabakoğlu Konağı gibi mekanlar da eklendi. İlk kez gerçekleşecek ve iki gün sürecek oturumlar olacak. David Lapoujade, Eric Alliez, Pierre Montebello, Nilüfer Göle, Bernard Blistene, Sarkis, Victor Burgin gibi çok değerli konuşmacılarımız olacak. Ayrıca bienalin konuk sergisi ‘Invited’da da sürprizler olacak.
6. Mardin Bienal’i mekanlarından Sakıp Sabancı Mardin Kent Mu¨zesi
6. Mardin Bienal’i mekanlarından Tasarım Vakfı Galeri
Küratörlüğünü üstlendiğiniz 6. Mardin Bienali’ni “Daha Uzaklara” başlığı üzerinde kurguluyorsunuz. Bu başlığı biraz açabilir misiniz?
Ali Akay: “Daha uzaklara” sadece içinden geçmekte olduğumuz sorunların ötesine doğru bakmakla sınırlı kalmamalı; çünkü uzaklara baktığımız bir coğrafi uçsuz bucaksızlık da söz konusu olmalı. Ve zaten Mardin’den aşağıya ovaya doğru baktığımızda Mezopotamya’nın sınırsızlığını fark etmeden geçemiyoruz. Etkilenmemek elde değil… Daha uzaklara bakmak, bu anlamda, coğrafyaya bakmak anlamına da gelmekte. Bu coğrafyanın sonsuzluğu bize gelecek için umut verebilecek bir imkânı tanıyor. 6. Mardin Bienaliyle eş zamanlı 33 tane yerel sergi yapılacaktır. Bu ikili yerel ve yerel olmayan birbirleriyle konuşacaklardır. Evrensel söz konusu olduğunda bunun içinin doldurulması işlemi için bu kavramın içinde Kartezyen düşünceden başlayarak, Aydınlanma ve eleştirisi, modernlik ve eleştirisi, sömürgecilik ve sonrası, erkek egemenliği ile kadınların bedensel ve duyarlı isyanları, insan ve hayvan ayrımı, toplum ve doğa durumu ayrımı, erkek ve kadın karşıtlığı, her türlü kimlik karşıtlıkları vb. bugüne gelen haliyle bunların aralarındaki uyumların yenilenmesi gerekmektedir. Kimliksizleşme kavramı, bir anlamda, yerelliğin, ikili karşıtlıkların ötesine geçme istencidir. Bu işlem hayvan, başkaları, deli, çocuk ve ilkel üzerine olan anormal değerlendirmelerini rasyonel insan ayrımından çıkarmakla başlayacak olan bir dekonstrüksiyon eylemini gerekli kılmaktadır.
6. Mardin Bienal’i küratörü Ali Akay
Bienalde sergilenecek olan üretimler ne tür sorulara cevap arıyor? Bu üretimler hangi disiplinlerden oluşuyor?
Ali Akay: Etrafımızdaki nesneler ile kurduğumuz ilişkiler nesnel ilişkiler ve sabit ilişkiler olmaktan uzaktır. Onlarla dinamik ilişkileri yeni baştan kurmakla sorumluyuz; çünkü bunlar yapılamazsa eğer o zaman zaman dışı ve bağlamların dışında kalmak rizikosunu içimizde taşımak zorunda kalırız. O halde, burasının neresi olduğunu hatırlamak zorundayız: Mezopotamya. Bu coğrafya bize ne imkân tanır? Bu soru bir tarım uzmanı veya siyaset bilimci sorusu değil de bir düşünce pratiği sorusu olarak bize dönerse, o zaman akıl ve tanrıların tarafına doğru, kadim çağlara doğru bakmak bize bir adım öne çıkma olasılığını verecektir. Bu bugünle kıyaslandığında bambaşka bir akıl dünyasına doğru bizi götürecektir. Tekrar geçmişe bakarak ileriyi nasıl hesaplayabiliriz? Sanatçıların eserleri Mardin Bienalini gezenler tarafından bir bütün olarak algılanacaklardır. Her eser, sekiz ayrı mekânda diğeriyle iletişim halinde olarak algılanmalıdır. “Disiplin” diye sorduğunuz herhalde “malzemeler” demektir. Bunlar her türlü sanatsal malzemeyle birlikte ele alınmaktadırlar. Pentür, video, afiş, fotoğraf, kolaj, film, sesli ve bedensel performanslar, konferanslar vb.
Bu problematiklere aranan çözümler içinde nasıl bir dünya tahayyülü ortaya çıkıyor/çıkacak?
Ali Akay: Mekanlara yayılma konusunda Mardin şehri uzun bir ana hattan oluştuğuna göre bu hattın üzerine biraz yukarı çıkarak biraz aşağıya inerek yerleşmenin doğru olacağını düşünmekteyim. O bakımdan zaten ana kavramın “Daha Uzaklara” gibi bir önermenin içindeki her mesele bunun içinden geçmekte. O halde, klasik bir sergi yerleşimi gibi paragraflara veya bölümlere ayrılan bir yerleştirme ve gösterim yapmak niyetinde değilim. Her bir konu kendi içinde bir olmasına rağmen, her biri diğeri olmadan çözülecek gibi bir sorun olarak durmuyor. O halde mekanlara yerleşirken kavramsal temaları birbirlerinden ayırmak doğru olmayacaktır. Hepsinin birbiri içinden geçerek yerleşmekte olması benim yaklaşımımın içindedir. Her eseri bir önerme, bir cümle olarak alırsak, o zaman önermelerin yan yana ve bir o kadar da ayrışık olması ve bu şekilde sergilenmesi yerleştirmenin, mekânın içindeki, kavramsal çizgisini teşkil edecektir: Foucault’dan bize kalan burada “sözce”dir (gramer kurallarına göre olmayan bir söylem): kelime, önerme, vb. Başka sergi veya bienallerde olduğu gibi temalara ayrılmış bir yanyanalık söz konusu olmayacak. Ve bunun izleyici tarafından bir bütün olarak görmesi için eserler değişik mekanlara yerleştirilecektir. Eserler arasında herhangi bir hiyerarşi yoktur. Kavramların arasında da bir hiyerarşinin olmadığını söylemek gerekecek.
Bienalin “daha uzaklara” çatısı altındaki konular ile Mardin arasındaki ilişki için neler söyleyebilirsiniz?
Ali Akay: “Daha Uzaklara…” kavramında hem coğrafi hem de düşünce tarihi söz konusu edilmektedir. Düşünce tarihi içinde ele alındığında coğrafyanın önemi reddedilemez elbette; fakat düşüncenin coğrafyası değil, düşüncenin epistemesi olduğu düşüncesinden yola çıkmayı tercih etmekteyim. Bilginin üzerinden, sanat tarihi ve düşünce tarihi bilgisinden yola çıkmak bugün sanırım unutulan bir durum. Sergiler git gide daha sosyal ve siyasi konular üzerine odaklanmakta. Bu sergide coğrafi alan ile semantik alan arasındaki ayrılmayı düşünmekteyim. Sadece coğrafya olarak bakıldığında, bir yer, bir şehir, bir bölge coğrafyası ve topografyası ile semantik (anlamsal) topik arasında bir yandan içiçe geçme başka bir yandan ise ayrılma söz konusudur. Semantik topos ile coğrafi topos arasında dil öğesi devreye girer; ancak dilin de yersizyurdsuzlaşma alanı olduğunu reddetmek mümkün olmayacaktır. Coğrafya ise toplumsal olmaktan çok doğaya aittir. Isının, iklimin veya rüzgarların dili burada konuşmaya başlar. Şehirlerde bu dili kullananlar ya çok azdır ya da yoktur. Bu anlamda semantik topos ile coğrafi topos birbirlerine teğettirler; ama özdeş değildirler. 6. Mardin Bienali’nde yöre ve bölgeyi değil, açılan bir bakışı kozmik anlayışla birleştirme istencindeyim. Bu nedenle Mardin gibi bu kadar güzel ve büyülü¨ bir şehrin içinden geçip, burayı kozmik ve soyut “bir dışarıya” doğru taşımayı amaçlamaktayım. Mardin gizemli ve labirentimsi ara sokaklar ile düz bir caddenin yataylığından oluşan bir şehir. Bu şehrin kendi sükûnetini ve karakterini belirlemekte. İstense de istenmese de bu böyledir. Ve bunu değiştirmeye kalkışmak ise çılgın bir proje olarak kalacak ve şehrin bugünkü ahenkli dokusuna zarar verebilecek kadar ileri gidebilecektir. Bizim bu şehirde yapmak istediğimiz sanatsal etkinlik bir ayla sınırlı bir aktivitedir. Bu bir ay boyunca bienal başka dünyaları şehre taşıyacaktır. Mardin’in şehir dokusu, mimarisi, uçsuz bucaksız ovanın kendisini ortaya serişi değişmez öğelerdir. Bununla birlikte arta kalan çarşının kabiliyeti ise sanatın bir parçası olarak ele alındığında onunla bütünleşme imkanları aranmaya başlayacaktır. Böylece, Ece Ayhan’a küçük bir göndermeyle, ikisi birbirlerine “bakışsız” bir şekilde bakacaklardır. Bu bile bence bir şeydir ve beraberliğe bir adımdır. Ama şehir “kovgun” olmaktan uzaktır. Ve eserler iç içe gergeftirler.
*Bienalde yer alacak sanatçılar ise; Ahmet Öğüt, Ali Kazma, Allan Sekula, Aslı Çavuşoğlu, Ayşe Erkmen, Bouchra Khalili, Brice Dellsperger, Bruno Serralongue, Büke Uras, Cevdet Erek, Claire Fontaine Kolektifi, Claude Closky, Erik Bullot, Esma Ertel Ve Murat Ertel, Güçlü Öztekin, Güneş Terkol, İnci Eviner, İnci Furni, İrem Günaydın, Laurent Grasso, Le Peuple Qui Manque Kolektifi, Liam Gillick, M/M (Michael Amzalag Ve Mathias Augustyniak), Michele Ciacciofera, Mika Rottenberg, Nasan Tur, Nil Yalter, Özlem Altın, Rafael Lain - Angela Detanico, Sarkis, Serkan Özkaya, Seza Paker, Tarek Atoui, Thierry Kuntzel, Ugo Rondinone, Ulay (Frank Uwe Laysiepen), Victor Burgin, Yıldız Moran, Yüksel Arslan.
6. Mardin Bienali https://www.mardinbienali.org
Bitiş tarihi: 10 Haziran 2024