Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Maçka Sanat’ta büyüklere oyunlar

Maçka Sanat’ta büyüklere oyunlar

Maçka Sanat’ta büyüklere oyunlar16 Ekim 2024 - 02:10
Seyhun Topuz’un beşinci kişisel sergisi “Oyun” Maçka Sanat Galerisi’nde sürüyor. “Oyun”un interaktif bir sergi olduğunu belirten Topuz bunun aynı zamanda son kişisel sergisi olabileceğini söylüyor.
Ege Işık Özatay
isik.ege@gmail.com
 
Hiç aklımızda yokken birden kendimizi küplerin içinde buluverdik. Bulutlara doğru yükselen bir plazanın en üst katında, dört tarafı beyaz duvarlarla kuşatılmış küçücük odalarda birbirimizden ayrı düştük. Çocukken bu küpler renkliydi, değiştirilebilir, takılıp çıkarılabilir bloklardı. Önümüze serer, tüm olasılıkları hayal ederdik. Şimdi bir şatodayız, az sonra bir uzay mekiğinde olacağız! Biz ne zaman büyüdük?
 
İşte oyun oynamanın sihrini, geometrinin kurmacaya açık dünyasıyla harmanlayan Seyhun Topuz  “Oyun” adını verdiği sergisiyle izleyiciyle buluşuyor. Sanat yaşamını süreklilik ve sevgi üzerine kuran sanatçı Topuz, Maçka Sanat Galerisi’ni devingen ve interaktif bir oyun alanına dönüştürüyor. 
Seyhun Topuz ile sanat yaşamı, geometri ile olan yakın ilişkisi ve “Oyun” sergisi hakkında konuştuk. 
 
 
Seyhun Hanım, öncelikle bir sanatçı olarak yaşantınızı merak ediyoruz. Atölyeniz nerede, beslenme kaynaklarınız neler? Neredeyse bir insan ömrü kadar süren sanat yaşamınızın püf noktalarını bizimle paylaşmak ister misiniz?
 
Annem, babam öğretmendi, Balıkesir’de karşılaşıp, anlaşıp evlenmişler. Orta öğrenimimi zamanının en iyilerinden olan Balıkesir Lisesi’nde tamamladım.  Annemin bütün ailesi İstanbul’da olduğu için her yaz tatilini burada geçirdik. Sonra, hep istediğim Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Heykel Bölümü’ne girdim. Sanat yaşamıma Akademi’yi bitirir bitirmez başladım, 1971’den bugüne kadar sürdürüyorum. Toplam üç-dört yıl yurt dışı inceleme ve çalışma dışında 70 yılı aşan bir süredir İstanbul’da yaşıyorum. Sanat yaşamımın püf noktası süreklilik ve sevgi. İşlerimi, başlangıçta oldukça uzun ve karmaşık bir süreç içinde zihnimde tasarlarım. Tam donanımlı olmasa da her zaman bir atölyem oldu. Sonraki aşamada atölyemde yaptığım çok sayıda maket ile bu tasarımın olanaklarını araştırır, devam etmeye veya şimdilik uyumaya bırakmaya karar veririm. Uyuyanların bir bölümü unutulur, bazıları ise yıllar sonra uyanıverir. Örneğin, buruşturulmuş kağıtlar serimin ilk maketleri 30 yıl kadar atölyemin ve aklımın bir köşesinde yattıktan sonra canlanıp bir kişisel sergiye evrildi. Uygulama aşamasında teknik, teknolojik gereksinmelere uygun donanıma sahip profesyonel atölyelerde çalışıyorum.    
 
 
Geometri ile çalışmaya başlamanızın sıfır noktasına inelim mi? Geometriyi matematiğin çok ötesine taşıma hikâyenizi sizden dinleyebilir miyiz?
 
Heykelde “Saydamlık, İç Işık ve Yanılgısal Hareket” konulu yeterlik tezime sanırım 1973’te Altan Gürman ile başladım ve onu çok erken kaybettikten sonra Aloş Germaner ile tamamladım. Çalışmam sırasında Gabo, Pevsner gibi Sovyet Konstrüktivistleri ile benim yönelimim ve o zamana kadar yaptığım birkaç heykel ile sanat tarihinde önemli yeri olan konstrüktivizm akımı arasında düşünce, söylem ve eylemdeki yakınlıkları gördüm. Geometrik formlara, kütle kullanmamaya, dolu-boş uzay birlikteliklerine daha ısrarla sarıldım ve devam ettim. Temel formlarım kare, daire ve bunların türevleri oldu. İşlerim birbirlerini doğuruyor.  Her sergim için seriler üretiyor, bunları kareler, daireler, kırık formlar, buruşturulmuş kâğıtlar gibi üst başlıklarla adlandırıyorum. 
 
 
Maçka Sanat Galerisi’nin sanat yaşamınızdaki yerini anlatmak ister misiniz?
 
Maçka Sanat Galerisi’ndeki (MSG) ilk sergimi 1983’te New York’tan döndükten sonra açtım.  Maçka Sanat Galerisi’nde şu anda süren sergi benim beşinci kişisel sergim. Arada galerinin çok sayıda karma sergisine de katıldım. Rabia ve Varlık kardeşlerle açılan MSG sanırım İstanbul’un en uzun soluklu galerisi. İlk sergilenen Türk sanatçılar, çoğunlukla hocalarımız, bizim nesil ve bizden sonraki jenerasyon. Bilinen sanatçılarımızın çoğu buradan geçti. Elbette sanat tarihimizde de çok önemli yeri var. 
 
2003 yılında “Ortak Bellek” başlıklı serginiz Maçka Sanat Galerisi’nde izleyiciyle buluşmuştu. Tam 21 yıl sonra yeni bir sergi ile Maçka Sanat Galerisi’ndesiniz. Bu serginizin kavramsal çerçevesinden bahsedelim mi? 
 
Çok seyrek de olsa bazen beni heykeldeki yalın çizgimin dışında arayışlara çeken bir şeyler oluyor. Yaşım ilerledikçe gerilerde kalmış anılar sanki yakınlaşıyor. Bir dolaptaki kutudan çekici renklere boyalı, birkaç santim boyutlarında kemer, dikdörtgen, kare, daire kesitli silindirden oluşan 20-30 kadar ahşap blok çıktı. İlkokul öncesinde bunlarla çeşitli yapılar kurmak eğlenceli bir oyundu. Kuşağımızdan kime göstersem benim de vardı diyor. Bu blokları 10 kez büyütüp, renk ve biçimlerine sadık kalarak alüminyumdan gerçekleştirdim.  İzleyicinin katılımı ile kendi yapısını kurabileceği “Ortak Bellek” sergisi buradan çıktı.  Aradan 20 yıldan fazla zaman geçmiş ve bir interaktif sergim daha oluyor. 
 
Eserleriniz mekâna nasıl yerleştirildi? Bu işlerin hikayeleri, birbirleriyle kurdukları ilişki hakkında konuşalım mı? 
 
Bu sergimde çocuklukta oynadığım benzer bir oyundan kaynaklanan tek işim var. Amaç, tahta küpleri döndürüp, sıralayarak bir kare yüzeyinde oluşturacağı görseller ile kutuya basılı altı masal ortamını kurmaktı.  Ben de kenar uzunlukları 40 cm olan 25 adet pleksiglas küp üreterek bunların yüzeylerine önceki sergilerimden seçtiğim altı heykelimin dekupe edilmiş görsellerini 25 kareye bölüp uyguladım. Bu interaktif sergide izleyicinin küpleri döndürüp 2x2 metrelik bir kare üzerinde sıralayarak elde edebileceği milyonlarca görselin bir tanesi benim heykelim, diğerleri izleyicilerin kendi tasarımları olacak.  
 
Etiketler: oyun  Maçka Sanat  seyhun topuz