Lakatos’un anımsattıkları!
13 Aralık 2022 - 11:12Kemal Küçük
kemalkucuk46@gmail.com
“Brahms, loş ve huzurlu evinin arka bahçesinde dolaşmaya başlayıp, rüzgârlı bayırlarda mutlu şarkılar söyleyip, her zaman yakınlardaki bir Çingene obasının etrafından dolanarak bitirir gezisini...”
“Für Elize” adlı öykümün başkişisi, Brahms’ı böyle anlatıyordu konser müdavimi Zeynep Hanım’a! Büyük bestecinin eserlerinin çoğunlukla son bölümlerinde hissedilen Doğu Avrupa Çingene müziği, geçtiğimiz ay Lakatos’un parlak kemanına eşlik eden Tekfen Filarmoni Orkestrası konseriyle küllenen anılarımızı alevlendirdi. Radyo günlerinin Darvaş ve arkadaşlarını kim unutabilir. Onun yerini çok iyi bir klasik müzikçi olan Vural Doğu ve arkadaşları almıştı yıllar sonra... Brahms’ı anmamın nedeni, son derece titiz, derinlikli ve kusursuzluk hastası bir bestecinin Çingene müziğine verdiği değeri göstermekti. Yoksa bu müziği iliklerine kadar özümseyip, Çingene müziğinin ve müzisyenlerinin Macar müziğinin yaratıcıları olduğunu bile düşünecek kadar ileri giden tabii ki Liszt’ti. Bu yanlışı, daha sonra Bartok ve Kodaly gibi devler düzeltse de, 18. yüzyılın ikinci yarısında Çigan müziği ve Çingene virtüözler o kadar saygın bir yere gelmişlerdi ki, soylular bile onlardan ders almaktan, onlarla birlikte çalmaktan çekinmez hale gelmişlerdi. Bu dönemde zenginlerin bazen de aristokratların kızları ile evlilikler yaptılar. Janczi Rigo bir prensesle, Rudi Nyari bir kontesle ve Marci Berkes’de bir baronesle evlenmişti.
O geleneğin son temsilcilerinden Roby Lakatos, 6 kişilik grubuyla birlikte Çigan müziğinin süslü cambazlıklarını yine Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın sezon açılış konserinde gösterdi. Birkaç kez Türkiye’de konser veren Lakatos’un bu kez de “Damdaki Kemancı”dan Korsakov’un “Yaban Arısı”na, Cosma’nın “Siyah Ayakkabılı Sarışın”ından kendi düzenlediği “Ateş Dansı”na kadar kısa bravura parçalardan oluşan programı, notasız çalan Çigan kemancıların en önemli özelliği olan “hızlı” çalma ve doğaçlamadaki ustalıklarını göstermeyi amaçlıyordu. Program kitapçığında Lakatos’un, 1965 yılında “Çingene Kemancıların Kralı” János Bihari’nin yedinci kuşaktan torunu olarak dünyaya geldiği belirtiliyor. Ayrıca Lakatos’un devraldığı mirasa sahip çıktığına dikkat çekiliyor ve Bihari “Beethoven’ın takdirini kazanan, Johannes Brahms’ı Macar Dansları’na ilham kaynağı olan ezgilerle tanıştıran ve Franz Liszt’in de Macar müziğinin büyük virtüözü kabul ettiği kişi” olarak tanıtılıyor.
Ancak bu kadar bilgi, klasik müzikte Çingene müziği izlerine ilgi duyacak genç izleyicilere fazla bir şey anlatmıyor. O zaman Brahms ve Liszt’i bu kadar etkileyen geleneği biraz daha yakından tanımak gerekiyor; Lakatos’un büyük büyük babası Bihari’yi yaratan süreçten başlayarak!
Kulaktan öğrenen müzisyenler
19. yüzyılda, en başta Macaristan, Rusya ve İspanya’da olmak üzere Çingeneler profesyonel müzisyenler olarak oldukça saygın bir konuma yükselmiş, neredeyse ulusal kimliğin bir parçası haline gelmişlerdi. Macaristan’da, uzun zaman önce ülkeye yerleşip, kendi soylarından diğer kişilerce Romungre ya da Macar Romlar olarak bilinen Çingeneler, halk ozanı görevi yapmaya başladılar. Giderek yerleşik hayatı benimseyip Romani dilini unutunca kendi müzikleri ile bağlantılarını kaybedip, içinde yaşadıkları Macar toplumunun geleneklerini kabul etmiş ve onu değiştirmişlerdi. Müzikteki üstünlükleri nedeniyle 18. yüzyılın ortalarında sadece köylerdeki halkın değil, Macar soylularının bile vazgeçemeyecekleri bir öge haline geldiler. Ziyafetlerde Çingene bir ozanın, ev sahibinin yanı başında durup ruh haline göre müzik yapması bir gelenek halini aldı. Çok geçmeden başlarında virtüöz kemancılarıyla başarılı gösteriler yapmaya başlayan Çingene müzisyenler, birey olarak itibar kazanmaya başladılar. Ders almadan çalmayı öğrenmeye başlamaları, doğaçlamayla getirdikleri taze hava ve uyarlama konusundaki üstün becerileri sayesinde Macar dinleyicilerinin kalbini kazandılar. Ve esas meslekleri demircilikten çok, müzisyen olarak görülmeye başlandılar. Önceleri ülkenin kuzeyinden Avrupa’nın müzikal merkezinin bulunduğu Viyana yakınlarında bulunan günümüzdeki Batı Slovakya’ya geldiği görülen Çingene müzisyenler 19. yüzyılın ortalarında artık her yerdeydiler. Birçok Çingene grubu kazancın daha az olduğu meyhanelerde, yol kenarlarındaki hanlarda, pazarlarda, halk festivallerinde ve düğünlerde müzik yapıyordu.
Bu konuda en önemli araştırmayı yapan Donalt Kendrick’in “Çingenele” adlı çalışmasında önemli bilgiler yer alıyor. Rusların da Macarlar kadar Çingene müzisyenleri bağırlarına bastığını görüyoruz. Rusya’daki Çingenelerin müzikal güçleri ise seslerinde ve koro olarak doğaçlamalarında yatardı. Bu tür Çingene korolarını ilk olarak 18. yüzyılın ikinci yarısında Kont Aleksei Orlov’un Moskova’ya Boğdan’dan getirdiğinden bahsediliyor. Çok geçmeden Çingene koroları ve iyi orkestralar, önemli soyluların evlerinde vazgeçilmez bir dekor haline gelmişti. Orlov’un korosu çok rağbet görmekteydi. Yekaterina’nın önde gelen adamlarınca verilen akşam partilerinde sık sık gösteriye çağrılırlardı. Bu St. Petersburg’da da modaydı. Ama Çingenelerin kente girmesi yasak olduğu için kentten çok uzak hanlar seçiliyordu. Korolarda esas görev ayrıca dans da eden kadınlara düşmekteydi. Onlara eşlik eden enstrüman genellikle 7 telli Rus gitarıydı. Rusya, Ukrayna ve Polonya köylü şarkılarının yanında başlıca materyali sağlayan dönemin Rus bestecilerinin duygusal şarkılarıydı. Daha sonraki yıllarda eğitimli müzisyenler, bir araya gelip Çingene usulü romantik şarkılar bestelemeye de başladılar. “Çingene müziği” denilen şey 19. yüzyıl Rus müzik kültürünün bir parçası haline geldi.
Brahms ve Liszt’te Çigan müziği etkisi
Büyük bestecileri etkileyen Çigan müziğinin ilk büyük virtüözü, Bratislava’dan orkestrasıyla gelen kemancı Janos Bihari’dir (1764-1827). 1814’te yapılan Viyana Kongresi’nde krallarla devlet adamlarına çalmıştı. Bihari ile vârisleri, Macar folklorunun bir parçası haline gelmiş ve “Verbunkos stili” ismiyle bilinen müzikal bir dilin yaratıcılarıydı. Liszt, Bihari’nin en büyük hayranlarından biriydi ve “Des Bohemmian et de leur Musique en Hungre (1859)” adlı kitabında ondan uzun uzun bahsederek, “Çingene müziğini doruğa taşıdığını” iddia etmişti:
Liszt, kitabının, Çingene gösterilerinin özgün tavırlarını taklit ettiği “Macar Rapsodileri” adlı eserinde Çingenelerin rolünü fazlasıyla abartmıştı. Ama halkın gözünde ulusal müziğin koruyucu ve temsilcileri haline geldiği konusunda haklıydı. Ünleri ülke dışına taştı ve 1850’lerden itibaren uluslararası turnelerde yer aldılar. Çingene müzisyenler, orkestra şefi Ferenç Bunko’nun (1813-1889) topluluğuyla birlikte Paris ve Berlin’de defalarca çaldılar. 1865’teki Berlin turnesindeyken, bizzat krala da çalmışlardı.
Hamburg’daki gençliği fakirlik içinde geçen Johannes Brahms, para kazanabilmek için daha 14 yaşında meyhanelerde, eğlence yerlerinde piyano çalmaya başlamıştı.1850’de 17 yaşındayken Macar kemancı Eduard Reményi (1830-98) ile karşılaşmış ve ona turnelerinde eşlik etmeyi kabul etmişti. O çağlarda Habsburg hanedanının egemenliğinde olan Macaristan’ın Çigan ezgilerini Reményi’den çok kez dinlemişti. 1853’te yazdığı sanılan “Bir Macar Teması Üzerine Varyasyonlar”, 1861’deki sol minör Piyanolu Dörtlü’nün ve 1887’deki Keman Konçertosu’nun finalleriyle 1891’deki Op.115 Klarnetli Beşli’nin ağır bölümü bu etkiyi gösterir. Bu etkiyi en belirgin biçimde sergileyen eser ise ilk iki bölümü 1869’da yayınlanan dört el piyano için “Macar Dansları”dır.
Yeniden Lakatos’a dönersek, onun ayarındaki birçok kemancı, hepsinin üstadı olan kemancı Sandor Jaroka’nın 1985’teki cenaze töreninde bir araya gelip doğaçlama bir konser verdi. Sonra hepsi birleşerek 100 kişilik Budapeşte Çigan Orkestrasını kurdular. Dünyanın en iyi çembolin virtüözleri arasında bulunan Oszcar Okros da bu orkestra da bulunuyor. Csocdi, Boros, Sandor Buffo, Lakatos, Boros, Lendvai gibi virtüöz isimleri bu orkestrada dinleyebilirsiniz.
Bugün yaşı 60’lara gelen dinleyiciler radyoda, daha yaşlılar ise İstanbul’un eski eğlence yerlerinde çalınan Çigan müziğine âşinadır diyelim. Artık, TRT radyolarında ne bir canlı performans ne de bir Çigan müziği programı var. Klasik müziği böylesine etkilemiş popüler bir müzik türüne hiç bu günkü kadar yabancı kalmamıştık. Her tür müziğin egemenlik kurmaya çalıştığı müzik ve sahne ortamı için bu hem şaşırtıcı hem de düşündürücü.