Kültür yolları Sur’a çıkıyor
18 Ekim 2022 - 10:10Sur Kültür Yolu Festivali, Çayönü Kazı Alanı’ndan Refik Anadol eserine tarihle yeniyi harmanlayarak ziyaretçilere Diyarbakır’ın zamansız bir kültür sanat rotası olduğunu gösterdi.
SEYHAN AKINCI- Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Kültür Yolu Festivali ağı büyürken bu ağa dahil olan şehirlerden biri de Diyarbakır oldu. Kentte Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenen etkinliklerden biri Nilhan Aras’ın küratörlüğünde gerçekleşen Gastro Diyarbakır Buluşmaları’ydı. Ekmeğin 12 bin yıllık tarihi serüveninin başlangıç noktası kabul edilen Çayönü Kazı Alanı’nı sınırlarında barındıran Diyarbakır için olmazsa olmazlardan biri elbette mutfak ve kent ilişkisini anlatmak... Dicle Nehri’nde baraj çalışmalarında büyük kısmı sular altında kalan antik yapıların kıyısında bir diğer adı Eğil olan nehrin sularına bakarak kahvaltı ederken Çayönü Kazı Alanı’nın Kazı Başkanı Porf. Dr. Aslı Erim Özdoğan’ın bana katılmasıyla hem kazı hakkında bilgi edindim hem de uzun yıllardır burada çalışan bir uzmandan bölgenin tarihi ve atmosferini dinledim. Çayönü, madenciliğin ve ekmeğin 12 bin yıllık serüveninin başlangıç noktası kabul ediliyor. Dolayısıyla önemli bir tarihe ışık tutuyor. Kazı alanını gezdikten sonra tüm konukları heyecanlandıran kazı evine geçildi. Herkes heyecanlı çünkü kazı evinde buradaki çalışmaları 1968’te başlatmış olan Dr. Halet Çambel’in odası, neredeyse hiç bozulmadan, eşyalarına dokunulmadan, sanki birazdan kendisi kapıdan içeri girecekmiş gibi muhafaza edilmiş. Eğil Barajı ve Çayönü Kazı Alanı’nı ardımızda bıraktıktan sonra kentin merkezine doğru hareket ediyoruz. “Mezopotamya’nın Paris’i” diye anlatıyor rehberler Diyarbakır’ı. Ne Paris, ne Toledo ne de Londra olmak yakışıyor oysa Diyarbakır’a...
Paşa Hamamı, “İtalyan Ressamlar” adlı sergiye ev sahipliği yaptı.
Hamam olarak kalsın
Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında kentin tarihi yapıları sanatın farklı disiplinlerine fon olmuş durumda. Mar Petyun Keldani Kilisesi’nde ressam İsmail Acar’ın “Nuh” adlı sergisi sanatseverlerle buluşuyor. Acar’ın 40’a yakın eserinin bulunduğu sergi kilisenin büyüleyici atmosferinde ziyaretçileri bambaşka diyarlara götürüyor.
Sur’daki bir diğer sergi Paşa Hamamı’nın ev sahipliği yaptığı “İtalyan Ressamlar”... Yaklaşık 10 yıldır restorasyonda olan tarihi hamam kapılarını bu sergi ile yeniden açtı. Bölge sakinleri Paşa Hamamı’nın kentteki benzerleri gibi ilgisizliğe yenik düşmesinden endişeli. Serginin ardından hamam olarak hizmet vermeye devam edecek Paşa Hamamı için “Umarım bu hamam da işlevsizlikten restoran olmaz” diyenler çoktu. Diyarbakır’ın en ünlü hamamlarından biri olan Tarihi Vahap Ağa Hamamı uzun süredir Fırın-Ci adıyla restoran olarak hizmet veriyor. Göbek taşında yemek yemenin bir esprisi olduğuna inanan çok olmalı ki burası her daim yoğun ilgi görüyor.
“İtalyan Ressamlar” sergisi festivalin en çok ilgi gören etkinliklerinden.
Rönesans Rüyaları’ büyüledi
Refik Anadol’un eseri Saint George Kilisesi’nde sergilendi.
Diyarbakır’a hangi nedenle gelmiş olursanız olun aklınızın bir köşesinde hep Ahmed Arif ve Cahit Sıtkı Tarancı oluyor. Diyarbakırlı şairlerin bir dönem yaşadıkları konaklar şimdilerde müze olarak hizmet veriyor. Görmeden dönmeyin notunu bu iki müze ve belki de ülkemizdeki en güzel camilerden biri olan Diyarbakır Ulu Cami için düşmekte fayda var. Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında en çok ilgi çeken çalışmalardan birine şaşırtıcı olmayan bir şekilde Refik Anadol imza attı. Anadol’un “Rönesans Rüyaları” adlı çalışması bugünlerde sanat merkezi olarak hizmet veren Saint George Kilisesi’nde sergilendi. Dijital sanatla mesafeli olanları anlamak mümkün ama Refik Anadol’un gerçeküstü bir şeyler yarattığı ortadaydı... Eserin önüne gelenler ayrılmakta zorlanırken herkesin ortak sözü “Saatlerce izleyebilirim” şeklindeydi.
İçkale’nin bahçesinde ziyaretçilerle buluşan “Amida Höyük ve Artuklu Sarayı Kazıları”, “Siyah Beyaz Diyarbakır”, “Diyarbakır Kazı İzleri” ise oldukça başarılı sergileme yönetmeleriyle de dikkat çekiyordu. Diyarbakır; Dört Ayaklı Minare’den On Gözlü Köprü’ye, Karacadağ pirincinden Ulu Cami’ye, karpuzundan kenti çevreleyen ünlü kapılarına başka bir adla değil Diyarbakır olarak anılması ve muhakkak görülmesi gereken bir kent.