Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » "Kimim Ben? Fikrim Yok": Emilia Pérez'in kendini bulma hikâyesi

"Kimim Ben? Fikrim Yok": Emilia Pérez'in kendini bulma hikâyesi

"Kimim Ben? Fikrim Yok": Emilia Pérez'in kendini bulma hikâyesi11 Aralık 2024 - 04:12
Yönetmenliğini Jacques Audiard’ın üstlendiği, başrolünde Karla Sofía Gascón yardımcı rollerde ise Selena Gomez, Zoe Saldaña ve Édgar Ramírez’in yer aldığı “Emilia Pérez” yılın en çarpıcı filmlerinden birisi olarak öne çıkıyor. Avrupa Film Akademisi’nin verdiği 37. Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu (Karla Sofía Gascón) ve En İyi Senaryo Ödülleri’ni kazanan, Cannes Film Festivali’nde de Jüri Ödülü ve dört oyuncusuna En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren yapım Fransa’nın Oscar temsilcisi. Son olarak, 5 Ocak’ta sahiplerini bulacak olan 2025 Golden Globe (Altın Küre) ödüllerinde 10 dalda aday gösterilen film bir müzikal suç komedi filminden daha fazlası.
Yeliz TİNGÜR 
yeliztingur@gmail.com
 
Cannes Film Festivali’nde dakikalarca ayakta alkışlanan EMILIA PÉREZ, sıradan bir suç filmi değil; ötekileştirilmiş bir kimliğin güçlü bir şekilde kendini bulma hikâyesi. Yönetmen Jacques Audiard, bu cesur hikâyeyi, cinsiyet ve toplum algılarına meydan okuyan, katmanlı bir anlatımla izleyiciye sunuyor. Başkarakter Karla Sofía Gascón’un performansı ise izleyicinin zihninde uzun süre yer edecek bir etki bırakıyor.
 
Fransa’nın Oscar yarışındaki temsilcisi EMILIA PÉREZ, Zoe Saldaña, Karla Sofía Gascón, Selena Gomez ve Adriana Paz’dan oluşan etkileyici oyuncu kadrosuyla Cannes Film Festivali’nde büyük bir başarıya imza attı. Kadro, En İyi Kadın Oyuncu ödülünü paylaşırken, film aynı zamanda Jüri Ödülü’ne layık görüldü. Bununla da kalmayarak, 37. Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Film dahil toplam beş ödül kazanarak yılın en öne çıkan yapımlarından biri oldu. Son olarak, 5 Ocak’ta sahiplerini bulacak olan 2025 Golden Globe (Altın Küre) ödüllerinde 10 dalda aday gösterilerek yılın en iddialı filmleri arasındaki yerini korumaya devam ediyor.
 
 
“Emilia Pérez”in yönetmeni Jacques Audiard.
 
Meksika’da bir uyuşturucu kartelinin hikâyesini merkezine alan bu baş döndürücü suç müzikali, polisiye, dram ve gerilim türlerini ustalıkla harmanlıyor. Sürprizlerle dolu senaryosu, temposu hiç düşmeyen anlatımı ve çarpıcı oyunculuklarıyla dikkat çeken film, kendini gerçekleştirme teması üzerinden izleyiciyi derin bir duygusal yolculuğa çıkarıyor. Türkiye’de sadece MUBI’de gösterime giren film, yalnızca farklı türlerin bir birleşimi değil; aynı zamanda cesur hikâye anlatımıyla da yılın en iddialı yapımlarından biri.
 
Bir uyuşturucu kartelinden kimlik arayışına
 
Hikâye, erkek egemen bir uyuşturucu karteli lideri olan karakterin, toplumsal normlara meydan okuyarak cinsiyet değişimini gerçekleştirmesiyle başlıyor. Karakter, güçlü ve maskülen görüntüsünün ardında dişil bir enerjiyi de barındırıyor. Bu, yalnızca fiziksel bir dönüşüm değil; aynı zamanda kendi gerçek benliğini bulma yolculuğunun metaforu. EMILIA PÉREZ, geleneksel erkeklik ve kadınlık algılarını sorgulatıyor ve hem toplumsal normları hem de bireysel önyargıları altüst ediyor.
 
Toplumsal normlara karşı bir mücadele
 
Film, cinsiyet normlarının dayattığı kimlikler yerine, bireylerin kendilerini nasıl tanımlamak istediklerini sorguluyor. Toplumun “makbul” olarak gördüğü erkeklik ve kadınlık kalıplarına meydan okuyan Emilia, sadece bir bireyin değil, toplumun da kendisiyle yüzleşmesini sağlıyor. Özellikle Karla Sofía Gascón’un, hem erkek hem de kadın karakteri bir arada canlandırması, bu zorluğu izleyiciye başarıyla yansıtıyor.
 
 
Sinemanın dönüştürücü gücü
 
EMILIA PÉREZ, sinemanın yalnızca bir hikâye anlatıcılığı değil, aynı zamanda toplumu dönüştürme aracı olduğunu hatırlatıyor. Film, “kendini bulmak” gibi evrensel bir temayı, güçlü bir estetik ve cesur bir anlatımla ele alıyor. Filmin başarısı, sadece teknik özelliklerinden değil, anlattığı hikâyenin evrensel ve zaman tanımaz doğasından kaynaklanıyor.
 
Özünde ne var?
 
Film, “Kimim ben?” sorusunun evrensel ağırlığını taşıyor. İzleyiciye, kendi kimlikleri ve iç çatışmalarıyla yüzleşme cesareti veriyor. EMILIA PÉREZ’in yolculuğu, sadece bir bireyin hikâyesi değil; ötekileştirilen tüm kimliklerin, toplumun dayattığı rollere karşı verdiği bir savaş.
Sonuç olarak EMILIA PÉREZ, sadece bir film değil; bir direniş, bir varoluş manifestosu. Film, izleyiciye hem düşündürüyor hem de duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Bu hikâye, kimlik arayışıyla mücadele eden herkes için güçlü bir ilham kaynağı.
 
Karla Sofía Gascón: Performansın zirvesi
 
Karla Sofía Gascón, filmdeki performansıyla izleyiciyi büyülüyor. Hem erkeği hem de kadını aynı anda muhteşem bir şekilde canlandıran Gascón, karakterinin iç çatışmalarını, arayışlarını ve dönüşümünü derin bir duygusallıkla yansıtıyor. Bu performans, sadece teknik bir başarı değil, aynı zamanda Gascón’un toplumsal önyargılara ve sinema endüstrisinin klişelerine meydan okuma cesaretinin bir ürünü. Gascón, fiziksel dönüşümün ötesine geçerek, karakterin ruhsal dönüşümünü de aynı derecede güçlü bir şekilde hissettiriyor.
 
 
Selena Gomez’in kariyerinde yeni bir dönem
 
Selena Gomez, bu filmde yer alarak kariyerinde önemli bir çıkış daha yapıyor. Gomez, müzikteki başarısını bir kenara koyarak, oyunculukta da sınırlarını genişletiyor. Onun Emilia Perez’deki rolü, yalnızca bir yan karakteri canlandırmanın ötesine geçiyor; hikâyeye duygusal bir derinlik katıyor. Gomez’in sade ama etkili performansı, onun oyunculuk alanında daha büyük rollerle geri dönüş yapacağının işareti olarak görülüyor. Bu film, onun kariyerindeki dönüştürücü anlardan biri olarak değerlendirilebilir.
 
 
Zoe Saldana: Hırsın temsili
 
Zoe Saldana’nın canlandırdığı karakter ise filmin en güçlü dinamiklerinden birini oluşturuyor. Saldana, karakterinin hırsını, zekasını ve dayanıklılığını öne çıkararak, güçlü bir kadın figürü yaratıyor. Onun performansı, yalnızca hikâyeyi ilerletmekle kalmıyor; aynı zamanda Emilia’nın kendini keşfetme yolculuğuna karşı bir kontrast oluşturuyor. Saldana’nın rolü, kadınların hem kendileri hem de toplumla olan mücadelelerini temsil eden güçlü bir metafor olarak öne çıkıyor.