Kadınlar farklı dertler benzer
10 Temmuz 2021 - 12:07Nil Kural
Bu yıl Cannes Film Festivali, programındaki kadın sinemacı ağırlığını beklenen düzeye taşıyamadı. Ancak hem ana programda hem de paralel bölümlerde kadınların dünyasını merkeze alan etkileyici portreler öne çıkıyor.
Bunlardan biri İngiliz sinemacı Joanna Hogg’un zarif ve kırılgan 2019 yapımı “The Souvenir”e çektiği devam filmi “The Souvenir Part II”. Festivalde Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde dünya prömiyerini yapan film, Honor Swinton Byrne’ın canlandırdığı Julie’nin hayatını takip ediyor. İlk filmde Anthony adlı bir adama âşık olan ve onun kontrol ettiği bir ilişki yaşayan genç sinema öğrencisi Julie, Anthony’nin eroin bağımlısı olduğunu öğreniyor ve onu kaybediyordu.
Alkışı hak ediyor
İlk filmin bıraktığı yerden başlayan “The Souvenir Part II”, Julie’nin yasını tutma, kendisini bulma ve Anthony ile ilişkisini konu alan bir film çekme hikâyesi. Film, Julie’nin olgunlaşmasını ve Anthony ile ilişkisine dönüp bakmasını adım adım anlatıyor.
Ancak yasın yanı sıra film, kırılgan genç bir kadının yaratım sürecinde kendi sesini bulmasını ilk filmin zarif ve özenli dünyasını koruyarak gösteriyor. Aynı öncülü gibi “The Souvenir Part II” da verdiği his uzun süre akılda kalan, karakteri Julie’yi zihninizde yaşatmanıza imkân veren güçte bir film.
Ana yarışmada yer alan “The Worst Person in the World” da Julie adlı diğer bir karakteri merkeze alıyor ve Hogg’un Julie’sininkinden çok farklı bir hikâye anlatmıyor. “Reprise” ve “Thelma”nın da aralarında olduğu filmlerle kendisine sinema dünyasında özel bir yer edinen Norveçli sinemacı Joachim Trier, Julie (Renate Reinsve) adlı bir kadının kendi hayatını kurmasını 12 bölümde gösteriyor.
Tıp fakültesini bırakan parlak genç kadın Julie’nin Aksel adlı bir çizerle ilişkisi üzerinden yürüyen film, 20’lerinin sonlarında takip etmeye başladığı Julie’nin hayattan ne istediğini bulması hakkında. Onun toplumda hoş karşılanmayan tereddütlerini gösteren film, bir romantik komedi gibi başlıyor ancak bölümler ilerledikçe ağırbaşlı ve derinlikli bir drama dönüşüyor. İronik bir şekilde “dünyadaki en kötü insan” diye adlandırılan film de “The Souvenir Part II” gibi takip ederken bir an bile uzaklaşmadığınız, ana karakteriyle güçlü bir bağ kurduğunuz bir portre çiziyor. Trier’in alkışı hak eden, tonunu güçlük çekmeden değiştiren ve sonunda çok vurucu bir etkiye ulaşan filmi, ana yarışmanın da en iyilerinden biri olarak kalacak gibi gözüküyor.