Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İstiklâl Caddesi’nden ‘algının şiiri’ne davet

İstiklâl Caddesi’nden ‘algının şiiri’ne davet

İstiklâl Caddesi’nden ‘algının şiiri’ne davet20 Mayıs 2023 - 01:05
Ödüllü küratör, yazar ve yönetmen Lara Kamhi, farklı nesillerden yedinci sanat ve güncel sanat emekçilerini Akbank Sanat’ta 'Algının Poetikası'nda buluşturdu. Sergideki çalışmalar, izleyicileri ‘genişletilmiş sinema’ evrenini keşfe çağırıyor.
Nuri Bilge Ceylan’ın İstanbul Modern’de açılan fotoğraf sergisi “Başka Yerde”; derken Zeki Demirkubuz’un “Hayat”a deklanşör bastığı, Kadıköy Gazhane Sergisi. Şimdi de, İstanbul Beyoğlu İstiklâl Caddesi üzerindeki Akbank Sanat’ta geçtiğimiz hafta açılan “Algının Poetikası” sergisi izleyiciyi bambaşka bir deneyime çağırıyor. 
 
Etkinlik, Lara Kamhi’nin küratörlüğü ile Türkiye sinemasının üç farklı neslinden öne çıkan üç ayrı yönetmen ile film profesyonelinin yapıtlarını bir araya getiriyor. 31 Temmuz’a kadar ücretsiz izlenen sergi Reha Erdem ve Florent Herry, Deniz Tortum ve Alican Çamcı’nın yanı sıra Zeynep Dadak ile Çiçek Kahraman’ın emeklerini kesiştiriyor. 
 
Proje, sanatçıların mekâna özgü, deneyim tabanlı sinematik yapıtlarını hemzeminde buluştururken Kamhi’nin “Genişletilmiş Sinema” kavramını bütünüyle irdelemek adına kurduğu bağımsız sanat inisiyatifi Prizma’nın da “Prizma Expanded” olarak ortaya koyduğu ilk proje olarak kayda geçiriliyor. Eser, küratörün tabiriyle “...sosyal medya, kapsayıcı deneyimler sunan teknolojiler ve etkileşimli hikâye anlatıcılığı gibi iletişim ağlarının önerdiği yeni düşünme biçimlerinin farkındalığıyla, genişletilmiş sinematik sanat formlarını araştırıyor.” 
 
 
Sinematik deneyime yaklaşım 
 
1987 I·stanbul dogˆumlu Lara Kamhi, Sorbonne Nouvelle Paris-III U¨niversitesi’nde Tiyatro Çalışmaları bo¨lu¨mu¨ ve Paris Amerikan U¨niversitesi’nde “Fransız Yeni Dalgası” u¨zerine yogˆunlas¸arak Film C¸alıs¸maları bo¨lu¨mu¨’nde egˆitim almış. Kamhi, sergi hakkında basına verdiği beyanda iletişim ağlarının sinematik deneyime etkisini: “Sosyal medyanın didaktik boyutu, vermiş olduğu komutlar, hatırlatmalar, uyarılar, zihinlerimizi en ufak bir boşluktan uzak tutmaktayken sinematik deneyime olan yaklaşımımız da bir yandan kökten etkilenmeye devam ediyor. Tüm bu bilgi karmaşasının içinde nihai bir aşkınlık hâli arıyor; bitap, şaşkın ve yorgun zihinlerimizi gönül rahatlığı ile emanet edebileceğimiz bir deneyim ortamı aramaya devam ediyoruz” sözleriyle anlatıyor. 
 
Kamhi’nin sergisinde Reha Erdem ile görüntü yönetmeni Florent Herry, Erdem’in “Koca Dünya” filminden yola çıkarak ürettikleri yeni bir sekans ile izleyici karşısına çıkıyor. Sergide ayrıca Zeynep Dadak ve kurgucu Çiçek Kahraman, Dadak’ın “Ah Gözel İstanbul” Alfred Hitchcock’un “Vertigo”, Derek Jarman’ın “Mavi” ve Agnes Varda’nın “Agnes’in Plajları” filmlerinden hareketle sinemanın yutan, içine çeken hâlini, yarattıkları akışkan kurgular üzerinden yorumluyor. 
 
Etkinlikte yine Deniz Tortum ve ses tasarımcısı Alican Çamcı, Tortum’un Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde çekmiş olduğu uzun metrajlı belgesel filmi “Maddenin Hâlleri”nden yola çıkarak filmin kendi kurgusal akışını mekân ile bütünleyen, içine çekerek yabancılaştıran, kendi zamansal boyutuna hapsolmuş bir alan deneyimi paylaşıyor. 
 
Mutlak teslimiyet alanı 
 
‘Yedinci sanat’ sinemanın kendisini, ürettiği soyut ve özgün bünyeyi farklı deneyim ve anlatılar adına bir ‘geri dönüşüm’den ziyade ‘ileri dönüşüm’ malzemesi olarak vadeden sergi; renk, ışık, hareket ve sesten yararlanıp sinematik gerçekliğin akışkan doğasını, bükülür ve dönüşken hâlini yapıcı bir kuşku içinde paylaşıyor. “Sinematik deneyim genişledikçe algı da genişler mi” sorusunun peşine düşen Kamhi, bu uğurda Morton Heilig’in “Geleceğin sinemasının artık görsel bir sanat değil, bilinç sanatı olacağı” şeklindeki tahminini arkasına alıyor.  
 
Kamhi, ele aldığı bu projenin içerdiği tartışma adına geldiğimiz noktayı şöyle izah ediyor:  “Film izleme deneyimi, tarih boyunca kitlelerin, onlar için tasarlanmış ve kurgulanmış deneyimlere vermiş oldukları tepkiler doğrultusunda şekil almış, dönüştükçe de gerçek hayat sanrısına yaklaşmaya çalışmıştır. Gözlemciye, kendi varlığını unutturacak kusursuz bir hayalin peşine düşen sinema kendi kodlarını yarattıkça, dönüşümlü olarak da kitlesel algının oluşumunda büyük bir rol oynamıştır. Böylelikle seyircinin en temel talebi, zihni ve bedeninden uzaklaşabileceği mutlak bir teslimiyet alanı olmuştur. Bu arayışın hipnoz, meditasyon ve hatta rüya kadar eski olduğunu göz önünde bulundurursak, belki de bu simülasyonlar dünyasının bir geri dönüşü olmadığını kavramamız kolaylaşabilir.”