Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İstanbul’un perdesi aralanıyor

İstanbul’un perdesi aralanıyor

İstanbul’un perdesi aralanıyor23 Temmuz 2023 - 02:07
“Türk Tiyatrosunda İstanbul” kent ve tiyatro tarihine dair sayısız hikâyeyi barındıran kapsamlı ve çok özel bir çalışma. Dört ana bölümden oluşan kitap tiyatro tarihimizi İstanbul üzerinden anlatıyor.
Seyhan Akıncı - Pişekâr ve Kavukulu’nun İstanbul’unda dolaşmak o düşlediğimiz zaman makinesi gelene kadar mümkün olmayacak ama İstanbul’un tarih boyunca bir sahne olduğunu söylemek pekâlâ mümkün. İBB Yayınları etiketiyle yayımlanan Bünyamin Aydemir’in “Osmanlı İstanbul’unda Tiyatro”, “Cumhuriyet İstanbul’unda Tiyatro”, “Oyunlarda İstanbul ve İstanbulluluk” ve “Yazı ve Yayınlar Odağında İstanbul’da Tiyatro” dört ana başlığında 20 kişilik geniş bir yazar kadrosunun desteğiyle hazırladığı “Türk Tiyatrosunda İstanbul” adlı çalışma bizi İstanbul sahnesine davet ediyor.
 
Küllerinden doğdu
 
İstiklal Caddesi’nde pek çoğumuzun en az bir defa kadeh kaldırdığı, gülüp eğlendiği Çiçek Pasajı esasında Osmanlı Devleti’nin ikinci büyük tiyatrosu olan Naum Tiyatrosu’nun küllerinden doğmuş bir yapı. Mehmet Yücel Mersin’in kaleme aldığı “Osmanlı İstanbulu’nda Geleneksel Tiyatro” bölümünde öğreniyoruz ki ismini Osmanlı vatandaşı işletmeci Naum Bey’den almış olan Naum Tiyatrosu özellikle İtalyan operalarına yer vermesiyle Osmanlı’da tiyatronun gelişmesi ve Batılılaşmanın yüzü olarak kabul ediliyor. 1844’te kurulan Naum Tiyatrosu, 5 Haziran 1870’teki büyük Beyoğlu yangınında tamamen yok olmuş. Yerine inşa edilen Çiçek Pasajı’nın girişinde bulunan iki kadın heykeli ve saat bu tarihî tiyatrodan geriye kalanlar. Balık Pazarı’nın bulunduğu sokağın adı Naum Tiyatrosu’nun anısına Sahne Sokak. 19. YY Osmanlı’da rüzgârın Batı’dan estiği dönemler. Bu rüzgâr güzel sanatlara da yansıyor elbette. Geleneksel Türk tiyatrosu ‘ortaoyunu’nun İstanbul’da ne zaman başladığına dair kesin bir tarih verilemiyor. III. Ahmed’in tahta geçmesi esnasında meydana gelen olayları konu edinen “Yazıcı” adlı oyundan söz edilmesi ortaoyununun 18. YY’ın başlarında geliştiğine işaret eder. İstanbul ve tiyatro dendiğinde gölge oyunundan söz etmemek olmaz elbette. İstanbul’un gölge oyununun ilk kez icat edildiği şehir olduğu tartışmalı olsa da gelişimini ve olgunlaşmasını İstanbul’da gerçekleştirdiği somuttur. Karagöz’ün 16. YY’da Ebüssuûd Efendi’nin fetvalarına girmesi Osmanlı başkenti İstanbul’da halkın neredeyse tamamı tarafından bilindiğini gösteriyor. Kaynaklar Batılılaşma etkisindeki tiyatro ile halkın kaynaşmasının kolay olmadığını hatta Urice isimli kişinin kurduğu tiyatroya Türkler’in gitmesine polisin izin vermediğini söylüyor. Hatta İstanbullu yabancıların kendi salonlarında sahnelediği oyunları paşaların çok sevdiği, Beyoğlu’nun yüksek sosyetesinin bu gösterileri izlediği de belirtiliyor. Bu ilgi karşısında Venedikli Giustiniani, o küçük özel sahnelerden yola çıkarak Beyoğlu’nda “Fransız Tiyatrosu” olarak bilinen İstanbul’un ilk tiyatrosunu kurmuş.
 
Güllü Agop sahnede
 
Ülkemizde tiyatrodan bahsederken ‘öteki’lerden söz etmemek olmaz. Onlar sahnemizin âdeta gerçek yaratıcıları. Osmanlı tebaası gayrimüslim dram ve gösteri sanatçıları (Levantenler) önemli ölçüde rol oynamıştır. Levantenlerin ve gezgin kumpanyaların kent içinde bir tiyatro enerjisi yarattığı ve bunun yerli halkı da etkilediğini belirtiyor Ahmet Feyzi, “Osmanlı Payitahtında Tiyatro ve Levantenler” bölümünde. 1860’lı yıllarda özellikle yabancı tebaa tarafından yaygınlaştırılan gösteri faaliyetlerinin ana bölgesi Pera’da Rumca, Ermenice, İtalyanca ve Türkçe komedilerin yapıldığı mekânlardan biri olan “Cafe Oriental”, 1861’de Altınduryan Kardeşler tarafından tiyatroya dönüştürülmüş. Şark Tiyatrosu, Osmanlı’nın ilk profesyonel tiyatrosu olarak adlandırılabilecek oluşumdur. Şark Tiyatrosu’nda ise ismi Türk tiyatrosunun unutulmazları arasında yer alan Güllü Agop (Agop Vartovyan) dikkat çekiyor. Güllü Agop, izleri günümüze kadar gelen Osmanlı Tiyatrosu’nu kuran, geliştiren ve ona yön veren isim. Güllü Agop’un tiyatro sahnesini Müslüman sanatçılara açmasının ardından Ahmet Necip Efendi, Büyük İsmail ve Fehim Efendi gibi Türk ve Müslüman isimler de sahnede görünmeye başlıyor.
 
İlk kadın yönetmen
 
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın tarihinde kadın yönetmenlerin oldukça önemli bir yeri var. Şirin Devrim yönettiği “Hırçın Kız” oyunuyla ilk ödenekli tiyatromuz Darülbedayi’de rejisör olarak görev yapan ilk kadın olarak tarihe geçer. Ardından Bedia Muhavvit’ten Asude Zeybekoğlu’na, Ani İpekkaya’dan Çiğdem Selışık Onat’a, Gencay Gürün’den Aliye Uzunatağan’a, Serra Yılmaz’dan Ayşenil Şamlıoğlu’na, Şahika Tekand’dan Yelda Baskın’a, Zeliha Berksoy’dan Arsen Gürzap’a, Nedret Güvenç’ten Işıl Yücesoy ve Göksel Kortay’a ismini buraya sığdırmamız mümkün olmayan onlarca kadın yönetmen koltuğuna oturur.
 
 
Özel tiyatroların altın yılları
 
Özel tiyatroların 1960’lardaki altın çağını başlatan ekiplerin başında Dormen Tiyatrosu gelir. Haldun Dormen, Dormen Tiyatrosu’nun en büyük başarısının ekip ruhunu yaratmak olduğunu vurgular. Diğer yandan bugünlerde yeniden kapılarını açmasını beklediğimiz Muammer Karaca Tiyatrosu da 1955’ten ‘73’e kadar Adile Naşit’ten Mürüvvet Sim’e ve Gülriz Sururi’den Renan Fosforoğlu’na sayısız efsaneye sahne olmuştur. İstanbul ve tiyatro dendi mi Müşfik ve Yıldız Kenter kardeşlerin kurduğu Kenter Tiyatrosu’nu da hatırlamak gerek. Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu, Ortaoyuncular, Uygur Tiyatrosu ve Dostlar Tiyatrosu kentin sanat hafızasına perde açan unutulmaması gerekenlerden. Bu vesileyle iki yıl önce ağustos ayında kaybettiğimiz Türk Tiyatrosu’nun direnişçilerinden ve büyük dehalarından Ferhan Şensoy’u büyük bir özlemle anmak isterim. Kitabın girişinde de dendiği gibi “İstanbul’da tiyatro bir umman” bu özel çalışmaya kitaplığınızda yer açarak siz de bu ummanın derinlerine dalabilirsiniz.
Etiketler: İstanbul  tiyatro  kitap