Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » İnsan nedir şimdi bildim

İnsan nedir şimdi bildim

İnsan nedir şimdi bildim25 Haziran 2023 - 12:06
Sezgin Kaymaz, “Düz Dünyacılar” adlı kitabında insana ne ektiğinde ne biçtiğini gösteriyor. Kitapta insanın karşısına, hayatının muhasebesi konuluyor; seçim ise yine kendine bırakılıyor.
Efnan Atmaca - İnsan nice badireler atlattı da hiç ders aldı mı? Uzun uzadıya tarihi arşınlayıp kıssadan hisseler aramaya gerek yok. Şu kısacık zaman diliminde dahi pandemiyi gördük, depremlerle sarsıldık. Değişti mi peki insan? Varsın cevabı sizde kalsın. Bazı sorular cevap almak için sorulmaz. Cevaplar zaten soruların içindedir. Sezgin Kaymaz, romanlarında öyle dünyalar kurar, hakikati öyle beklenmedik yerden gözler önüne serer ki son sayfa bittiğinde insanın şu koskoca evrende nasıl da küçük bir zerre olduğunu yeniden yeniden keşfedersiniz. Ama o küçücük zerre öyle oyunlar çevirir ki evrenin ve bu evreni paylaştığı tüm varlıkların dengesini bozar. Hadi şimdi Kaymaz’ın yeni romanı “Düz Dünyacılar”a kulak verin. Evrenin işleyişinde ‘varlık hakları’ndan sorumlu Düz Dünyacılar var. İnsan ölünce çıkıveriyor karşısına Düz Dünyacı ona hayatının hikâyesini anlatıyor. Ama sadece insanların çünkü tekamül etmesi gereken yegâne mahlukat insan. Hayvan, nebat, tabiat hepsi kâmil, mükemmel çünkü neyse o. Düz Dünyacı sorular soruyor insana ama dedim ya bazı sorular cevap almak için sorulmaz, o da öyle yapıyor. Eğer tekamülünü tamamladıysa karşısındaki insan her şey yolunda, tamamlamadıysa “Dümdüz git” diyor. Nereye mi? Bilinmez! Kaymaz’ın kahramanları şu kısacık özetten anlayacağınız gibi sadece insanlar olmaz asla. Bazen meleklerdir karşımıza çıkan, bazen köpekler, nebatlar, tabiat... Her türlü varlıktır Kaymaz’ın kitaplarında bize hakikatten seslenen. Çünkü yine dedim ya insan küçücük bir zerre bu koskoca evrende.
 
Mola vakti geldiğinde
 
Kitaba dönelim hadi... Kitabın adı elbette önce bir şüphe uyandırıyor. Usta kalem bir ters köşeyle okuru şaşırtmayı seviyor. Düz Dünyacılar’dan biri alıyor karşısına insanı hem kendini anlatıyor ona hem de bir hikâye. Düz Dünyacı’nın görevi bakmak, izlemek, kaydetmek ve mola zamanı geldiğinde, ki bu ölüm oluyor, insana yaşananları göstermek. Ölüme mola diyor onlar çünkü aslında son diye bir şey yok. Zaman da yok. İnsanın uydurduğu bir kavram sadece. İster mola deyin ister ölüm orada yaşananları görünce insan, sonrası kendine kalıyor. Düz Dünyacı’nın vazifesi varlıkların hakkını korumak değil. Çünkü aslında diğer varlıkların hakkını çiğnemek ve diğer varlıklar tarafından hakkı çiğnenmek de düpedüz bir varoluş hakkı ve Düz Dünyacılar’ın haklara doğrudan müdahale etmesi, varlıkların dünyada sürdükleri hayat içindeki iş ve oluşlara dokunması, yapan yaptığını yapmakta istediği kadar haksız olsun, karışması yasak. Tastamam böyle anlatıyor Düz Dünyacı görevini.
 
Onun anlattığı hikâyede üç sokak köpeği var. Biri simsiyah. Gecenin siyahı gibi gövdesine inat gündüzün aydınlığı kadar beyaz bir kalbi var. Vicdanlı, iyi kalpli... Ne çektiyse insandan çekmiş. Heybetinden korkup binbir işkence etmiş insan ona, o da çareyi gecenin karanlığında yaşamakta bulmuş. Terk ettiği sahibi gün gelip onu bıraktığı yerden alacak diye bekleyen güzeller güzeli, apak bir köpeğe âşık. Bir de yancıları var. O da sistemin uyanığı... Her yol var bu beyaz sokak köpeğinde. Dişi köpek insanı seviyor, kötü olduğuna inanmıyor. Yapıyorsa da kötülük, vardır bir hikmeti diye sineye çekiyor. Simsiyahın adı Nejat, güzeller güzelinin Betül. Kurnaz olan ise Timuçin. Nejat’ın hayatta bir seçimi var: Çiftleşmeyi reddediyor. O çok sevdiği Betül’üne dokunamıyor ama gün geliyor Timuçin ile ikisinin bebeklerine babalık yapmak istiyor. Güvenle hayata gelsin diye yavruları bir barınak arıyor sevdiceğine. İşte olaylar da o andan sonra gelişiyor, birbirini kovalıyor. Bu iki farklı hikâye nasıl bağlanıyor? O da Kaymaz’ın eşsiz dili, kıvrak kalemi, varlığa dair gözlemi.
 
Suya bir taş atarsınız, ya sonra...
 
Hikâyeler iç içe geçiyor, sorgulamalar birbirini kovalıyor, hakikatin gizleri birer birer aralanıyor. Sanmayın ki bilmediğimiz bir şey söylüyor Kaymaz. Bakıp da görülmeyeni gösteriyor. Kaymaz diyor ki bir hamle vurur darbeyi varlık haklarına; Mevlânâ diyor ki “Bütün sebepler yarattıkları sonuçlardan üstündür; çakmak taşı çakmaktan, çakmak kıvılcımdan, kıvılcım ateşten, ateş de tutuşturduğu şeyden.” Hani suya bir taş atarız da arkamızı döneriz ama o taşın suda yarattığı halkaların nerelere gittiğini düşünmeyiz, merak etmeyiz. İnsan da görmez kendini aynada ama önemli olan gösterildiği zaman neye karar verdiği. Hazır mısınız Düz Dünyacılarla tanışmaya? Hadi o zaman, yolunuz düz olsun.