Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Huzurlu hayatın sırrını biliyorlar

Huzurlu hayatın sırrını biliyorlar

Huzurlu hayatın sırrını biliyorlar22 Ocak 2023 - 01:01
Edebiyattan uyarlanan diziler, seyirciyi usta çatışmalarla hikâyeye çekiyor. Kurulan masalsı atmosferde oyuncular da başarılı oluyor. Yazarlar ise doğruyla yanlışın sonuçlarını sergileyip huzurun yolunu gösteriyor.
Efnan Atmaca - Son dönem dizilerde çocukluk travmalarının, aile içi şiddetin, istismarın tükettiği hayatları izliyoruz. Bu diziler sayesinde psikiyatriyle tanıştık. Şimdi de muhafazakâr-modern çatışmasını izleyip sulh ortamının nasıl sağlanacağını tartışıyoruz. Bu kadar acının, sorunun, anlaşmazlığın olduğu ekranlara bakınca insan “Nerede o eski diziler?” diyor. Edebiyattan televizyona uyarlanan, reyting rekorları kıran ve hatta tekrarları hâlâ ‘en çok izlenen’ diziler... İlk akla gelen, üçüncü kez çekilmesi planlanan Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu”su. Anna Karenina ve Madam Bovary’nin Türkiye temsilcisi Bihter’le bizi tanıştıran efsane hikâye. Müjde Ar’ı ünlü yaptıktan sonra Beren Saat’in şöhretini parlatan, şimdi de Farah Zeynep Abdullah’ın adını yaldızlamaya hazırlanan “Aşk-ı Memnu” yani yasak aşk! Dizi hem ilk hem de ikinci versiyonuyla efsane olmayı başardı. İşin sırrı evrensel ve zamansız olmasında.
 
Sonunda ceza var!
 
Her ne kadar yasak aşka bizi bir yere kadar taraf yapsa da sonunda cezayı kesiyor hikâye ve yanlış yola sapanı ölüme gönderiyor. Görkemli kostümleri, başarılı oyuncularıyla gönlümüze taht kuruyor kurmasına “Aşk-ı Memnu” ve Bihter ile Behlül’ü çok yakıştırıyoruz birbirine ama nihayetinde doğrudan koparsak kendimizi cezalandırmak zorunda olduğumuzu söylüyor. Bu ana kadar da bizi kurduğu şaşaalı dünyaya ortak edip, kahramanlarına özendirirken bir yandan da onların yaşadığı “fena” ilişkilerle hayatımızı karşılaştırıp şükretmemizi öneriyor. Ama elbette edebiyat ile televizyonun ortaklığı bundan ibaret değil. Pek çok dizi var ki farklı yönleriyle kitap kahramanlarını ekrana getirdiler.
Gözler hep yüksekte
 
“Yaprak Dökümü” bir Reşat Nuri Güntekin klasiği. Onurlu Ali Rıza Bey ve onu içten içe yiyen ailesi. Modernizmin gelenekseli yenişinin destansı hikâyesi. Ah o Ferhunde olmasaydı, nasıl mutlu olurdu değil mi Ali Rıza Bey ve çocukları? Bihter hayattan beklentileri büyük bir karakterken “Yaprak Dökümü”nün kızları da onun peşinden gider. En büyük suçlu Ferhunde gösterilir ama Leyla ile Necla da modernin tuzağına düşmekten kendini alamazlar. Ne zaman ki o alay ettikleri değerlerin önemini anlarlar kurtuluş gelir. Elbette bu dizilerin tutulmasında en büyük rol, oyuncuların... Sırf “Yaprak Dökümü”nden bile ustaların el verdiği gençler çıktı. Fahriye Evcen, Gökçe Bahadır ve Neslihan Atagül ilk akla gelenler.
 
Cesur yürek Feride
 
Fahriye Evcen sonra “Çalıkuşu” olarak girdi hayatımıza. Daha önce de çok sevmiştik öğretmen Feride’yi. Aydan Şener’i görünce yüzümüzde güller açardı. İdealist, iyi kalpli Feride. Reşat Nuri Güntekin’in melek yüzlü kahramanı. Kâmran’ın dejenere dünyasına kapılmayıp değerlerinin peşinden giderek örnek oldu. Bu hikâyenin ana ekseni de modern ile gelenek çatışmasıydı ve Fransız kolejinden mezun Feride, Anadolu’da halkının yanındaydı. Yine mesaj netti: Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi unutmayın! Neyse ki bu kez hüzünlü bitmedi hikâye. Hem Kâmran ile Feride kavuştu hem de onları canlandıran Fahriye Evcen ile Burak Özçivit evlendi, ikinci çocukları da doğdu. 
 
‘Bana öyle bakma, anlayacaklar’
 
Laf Aydan Şener’den açılmışken “Samanyolu”nu anmadan olur mu? Hülya Koçyiğit’in masum Zülal’inden sonra Aydan Şener daha bir Avrupai olsa da ne yandık Ediz Hun’dan sonra Tolga Savacı’nın canlandırdığı Nejat’la aşk hikâyelerine. Bir yasak aşk daha. Teyze çocuklarının imkânsız aşkına şahitlik ederken Aydan Şener ile Tolga Savacı’nın harika uyumuna hayranlık duyduk. Kerime Nadir klasiği de yeniden çekildi. Bu kez Vildan Atasever ile Özcan Deniz vardı karşımızda. Ben bir kez daha izlemek isterim ama. Hafsanur Sancaktutan ile Aytaç Şaşmaz’dan ne güzel bir Zülal ile Nejat çıkardı. Fonda Teoman’ın “Bana öyle bakma, anlayacaklar. İkimize karşı bu dünya, bizi anlamıy’caklar” şarkısı. Elbette “Samanyolu”ndaki çatışma diğerlerine göre çok naif ve eski kalıyor ama edebiyat uyarlamalarının en önemli özelliği modernize edilebilmeleri. Senaristlere duyurulur.
 
‘Behlül esmer olsun’
 
“Aşk-ı Memnu”nun yeni versiyonunda Bihter’i Farah Zeynep Abdullah’ın oynayacağı duyuruldu ama diğer roller merakla bekleniyor. Kıvanç Tatlıtuğ, Salih Güney’den devraldığı rolün hakkını verirken bakalım kimi göreceğiz Behlül olarak karşımızda. Adnan Bey’i Selçuk Yöntem’den kim ayıracak ben düşündüm düşündüm bulamadım. Ya da Firdesv Hanım’ı Nebahat Çehre’den. Hele de matmazel ile yıldızlaşan Zerrin Tekindor! Hazal Kaya’yı bize kazandıran Nihal’i de unutmayalım. Ben bu kez esmer bir Behlül görsem mutlu olurum. Mesela Deniz Can Aktaş. Peki, sizin adaylarınız kimler?
 
Fatmagül sen bizi değiştirdin
 
Neslihan Atagül ile Kadir Doğulu’yu hem dizide hem gerçek hayatta birleştiren “Fatih-Harbiye”, Peyami Safa’nın kaleminden bir modern-gelenek çatışmasını konu alıyordu. Tüm bu dizilerden farklı bir edebiyat uyarlamasının altını çizmeden olmaz tabii. Bu kez Hülya Avşar’dan aldığı eli doğru kullanan Beren Saat’in yıldızlaştığı “Fatmagül’in Suçu Ne?”. Vedat Türkali’nin kitabından önce sinemaya sonra televizyona uyarlanan “Fatmagül’in Suçu Ne?”; töreleri, yasaları, anaerkil düzeni eleştiren; eleştirmekle kalmayıp başkaldıran bir hikâye olarak hem televizyonlar hem de eğitimini beyaz ekrandan alanlar için bir uyanış oldu.