Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Hem sanat hem şehir belgeseli

Hem sanat hem şehir belgeseli

Hem sanat hem şehir belgeseli25 Nisan 2022 - 10:04
İstanbul Film Festivali’nde prömiyer yapan Mahmut Fazıl Coşkun imzalı “Crossroads”, dört sanatçının üretimlerini temel alarak İstanbul’un sanata etkisini irdeliyor.

MÜJDE IŞIL 

 

“Crossroads” için hem sanat hem şehir belgeseli diyebiliriz. Seçkin Pirim, Gülay Semercioğlu, Candaş Şişman ve Sinan Logie’nin üretimlerini izlerken sanatın zorluklardan ve engellerden beslenişine, içinde yaşadığımız şehrin de sanata olumlu-olumsuz nüfus edişine şahitlik ediyoruz çünkü. “Crossroads”u, yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun ile yapımcıları Bulut Reyhanoğlu ve Vanessa Medini Arslan’dan dinledik.

 

“Anons”tan dört sene sonra bir uzun metraj belgeselin yönetmen koltuğunda gördük sizi. Bu proje ile nasıl buluştunuz?

 

Mahmut Fazıl Coşkun: Belgesel benim hiç kopmadığım bir tür ve severek yaptığım bir iş. Bu belgesel teklifi Bulut Reyhanoğlu’ndan geldi ve daha sonra da diğer yapımcı Vanessa Medini ile tanıştım. Sanatçıların isimleri belliydi ve bazılarını daha önceden biliyordum. Bazılarını da ilk kez bu proje sayesinde tanıdım. Açıkçası benim için heyecan verici ve öğretici bir çalışma oldu. Sanatçılar bizimle nasıl çalıştıklarını, nelerden beslendiklerini büyük bir açıklıkla paylaştılar. İşlerine bakışım değişti. Bu belgeseli izleyenlerin de benzer bir deneyimi yaşamasını umut ediyorum.

 

İçinde bulunduğu zorluklardan sanat üreten insanları izliyoruz belgeselde. Huzurlu, mesut insanın anlatacak hikâyesi de olmuyor mu?

 

Mahmut F. C.: Galiba öyle. Huzursuz insanlar mı sanatçı oluyor yoksa sanat mı insanları huzursuz hâle getiriyor, bilmiyorum.

 

Belgeselin kahramanlarından biri de İstanbul. İlk kurmaca filminiz “Uzak İhtimal”den beri sizin İstanbul ile ilişkiniz nasıl değişti?

 

Mahmut F. C.: Aslen İstanbullu değilim ama küçük yaşlardan beri bu şehirdeyim. Kendimi bu şehre ait hissediyorum. İstanbul’un değişimi (yüzyıllardır bitmeyen tükenmeyen bir değişim) çok ilham verici. Bir yönüyle üzüntü verici elbette ama bir sanatçının kendisini kolaylıkla adayabileceği müthiş bir metropol. Bu filmde bunu biraz bilerek vurgulamak istedik. Her bir sanatçının İstanbul’un farklı bir tarafını temsil etmesini istedim. Bu farklılıkların toplamı biraz da İstanbul diye düşünüyorum.

 

 

Belgeselin ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız?

 

Bulut Reyhanoğlu: Vanessa belgesel projesini benimle paylaştı. Bu konuda ortak fikrimiz, sanatçılarımızın sadece sanatlarını anlatmak değildi. Aynı zamanda onlarla tecrübeleri, özel hayatları, etkilendikleri şeylerle bir yolculuğa çıkmaktı. Bu konuda Vanessa’nın önerileri doğrultusunda sanatçılarımızla bir araya geldik. Mahmut, “Crossroads”da Türkiye’den dört çağdaş sanatçının her an değişen, dönüşen İstanbul’la kurdukları ilişkiyi görünür kıldı.

 

Seçkin Pirim, Gülay Semercioğlu, Candaş Şişman ve Sinan Logie’ye odaklanırken neleri önceliklendirdiniz?

 

Vanessa M. A.: Biz hem kendi topraklarına ve özüne sadık kalan hem de yeri geldiğinde Batı’dan ilham almaktan çekinmeyen fakat aldığı bu ilhamı da kendilerine has olan sanat üslupları ve teknikleriyle harmanladığını düşündüğümüz farklı disiplinlerden dört sanatçımızı belgesele dâhil ettik. Tabii ki bunu yapan birçok değerli sanatçımız var fakat bu belgesel için yarattığımız kurgu ile birebir örtüşen, hikâyeleri ve pratikleri arasında da bağlantı kurduğumuz bu dört sanatçı oldu.

 

Çağdaş sanatın yurt içinde ve dışındaki ağırlığı eşit düzeyde mi?

 

Vanessa M. A.: Türk sanatı dendiğinde genelde akla hemen hat sanatı, minyatür ve çini gelir ki bunlar geleneksel ve klasik sanatın birer parçasıdır. Fakat Türk çağdaş sanatı dendiğinde ülkemizin büyük bir kısmı ve yurt dışı da buna dâhil olmak üzere, akıllarda net bir imge canlanmaz. “Crossroads”, Türkiye’deki çağdaş sanatın ve sanatçının bilinirliğini hem yurt içinde hem de yurt dışında artırılmasına elimizden geldiğince katkıda bulunmak, zengin bir kültür mirasına sahip olan ülkemizin topraklarında doğan sanatçılarımızın Doğu ve Batı kültürünü harmanladıkları üretim pratiklerine ve sanat üsluplarına ışık tutmak amacıyla çekildi. Her biri farklı disiplinlerde, farklı teknikler kullanarak eser üretiyor olsa da hepsi ülkemizin kültür tarihini oluşturan katmanlardan ilham alıyor. Tıpkı bu ülkede yaşayan ve üreten birçok değerli sanatçımız gibi.

 

“Bir hikâye arıyoruz”

Çağdaş sanat ile sinemanın yolu nerede kesişiyor ve birbirlerini nasıl besliyor sizce?

 

Mahmut F. C.: Sinemanın yolu bütün sanat türleri ile kesişiyor. Ama temelde sinemacılar da çağdaş sanatçılar da bana göre öykü anlatıyor. Bunun için seçilen yollar ve araçlar farklı. Her birimizin farklı hikâyeleri var ve bunu bir biçimde anlatmak istiyoruz. Ya da belki de bir hikâyeyi arıyoruz. Genellikle bir sergide gördüğümüz eserin nasıl ortaya çıktığını, arkasında ne tür düşünceler olduğunu bilemiyoruz. “Crossroads”un benim için en büyük avantajı bu oldu. Biraz filmlerin kamera arkası filmleri gibi.