Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » "Hayatta hiçbir zaman B planım olmadı"

"Hayatta hiçbir zaman B planım olmadı"

"Hayatta hiçbir zaman B planım olmadı"11 Ekim 2022 - 10:10
Pınar Toprak, bir Marvel filminin müziklerini besteleyen ilk kadın besteci. Oscar orkestrasını yöneten ilk Türk kadını... Amazon Prime’ın “Perşembe Gecesi Futbolu”nun tema müziğini yapan ilk kadın besteci. Los Angeles’ta yaşayan Pınar Toprak ile Zoom’da bir araya gelip rüyalarını nasıl gerçekleştirdiğini konuştuk.
 
Eda Solmaz
 
Müziği hayatınıza sokan film ya da kişi kimdi?
Her şey babam sayesinde oldu. Yeteneğimi ilk keşfeden de odur. Evde küçük bir klavyemiz vardı ve kulaktan duyduğum şeyleri çalmaya çalışırdım. Babam şiirler yazardı, aktörlük denemeleri olmuştu. Ama en çok müzisyen olmak istiyordu. Sanki benimle bazı şeyleri yaşamak istedi. Çok küçük yaşlarda İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın keman bölümüne girdim. Bu film aşkı da babamdan geldi. Gazeteyi açıp hangi filme gideceğimizi seçerdik. Müzikle filmin birleştiğini hissettiğim film ise “Superman”di. Yedi-sekiz yaşlarındaydım, John Williams’ın tema müziği beni çok etkiledi. Müziğin filmdeki gücünü hissettim. “Cinema Paradiso” da benim için çok önemli bir filmdi. Konservatuvarda klasik gitar bölümüne geçtim. '90’ların başıydı ve performansçı olmak istemiyordum. Açıkçası film müziği bestecisinin ne olduğunu bilmiyordum. O yüzden ortaokul, lise dönemlerimde pop şarkıları yazmaya başladım. O da beni mutlu etmiyordu. Ve 16 yaşımda konservatuvarı bitirdim.
 
Amerika macerası hemen okul bittikten sonra mı başladı?
 
Evet, abim o zaman Amerika’ya taşınmıştı. İngilizcemi düzeltmek için bir yıllığına abimin yanına gittim. Berkeley’i karşılayacak maddi gücümüz yoktu. O bir yıllık süreçte Şikago’da caz ve blues öğretmeniyle çalıştım. Ardından Berkeley’e başvurdum ve 17 yaşımda kabul edildim. Herkes performans bölümünde uzmanlaşmamı önerdi. Çünkü film müziği yaparken iş alamayacağımı ve başarılı olmanın zor olduğunu söylüyorlardı. Piyano performans bölümüne geçtim fakat yine mutlu değildim. 
 
Piyano pratiği yaptığım uzun bir günün sonunda müzik mağazasında “The Prince of Egypt”in soundtrack’iyle karşılaştım. O sıralar Hans Zimmer da çok dinliyordum. Son paramla bu CD’yi aldım. Gece gündüz dinledim. Hatta şu an bile çalışma masamda. '98’den beri hiçbir müziği o yanımda olmadan yapmadım. Bazen bardak çok dolu olur ve son damla etki eder ya... Son damla o albümdü. CD’yi aldığımın ertesi gün bölümümü film müziği olarak değiştirdim. Bir kararı verdiğim an dönüş yoktur. Mutlaka o kararın gerçekleşmesi için her şeyi yaparım.  Berkeley’i iki yılda bitirdim ve 19 yaşımda kimseyi tanımadığım Los Angeles’a taşındım. 
 
 
Los Angeles'ta yeteneğinizi görünür kılmayı nasıl başardınız?
 
Kompozisyon bölümünde master yapmaya başladım. O sırada Paramount’tan bana staj teklifi geldi. Orası okulu arayıp “kimi önerirseniz” dediklerinde beni söylemişler. Yetenek tabii ki gerekiyor ama aynı zamanda da tutku gerekiyor. Bir şekilde çevremdekiler bunu hissetti. 
 
İlk profesyonel işiniz hangisiydi?
 
İlk büyük işim Xbox’ın “Ninety-Nine Nights” adlı oyunun müzikleriydi. Ondan sonra da yavaş yavaş işler gelmeye başladı. Bir sürü prodüksiyona demolarımı göndermeye başladım. İlk seferde 500 kadar farklı prodüksiyon şirketine demolarımı gönderdim. Ve sadece bir filmden onay aldım. Ardından tekrar gönderdim. Bir yönetmen diğerine söylemeye başladı. Onlar deneyimlerini paylaştıkça büyüdü. 
 
İlk işiniz geldiğinde asla yapamayacaksınız gibi hissettiniz mi?
 
Her işte böyle anlar oluyor. Yaratıcı olan herkes bazen özgüvensiz hissedebilir. Bu da sağlıklı bir şey. Bu çok daha çalışmamıza ve hissetmemize yardım eder. Her proje bittikten sonra "Bundan sonra acaba başka iş olmayacak mı, bu sonuncusu muydu," gibi kaygılar olabilir. Her ne kadar projeler ve kariyer büyüse de...
 
Derken en büyük işiniz olan Marvel’a adım atıyorsunuz. Marvel’la çalışmak sizin için ne ifade ediyor?
 
Marvel’la çalışacağımı öğrenmek gerçekten rüya gibiydi. Çok istiyordum ama o işi alacağımı tahmin etmiyordum. "Captain Marvel" için bir demo yazdım. 70 kişilik orkestrayı ayarladım. Kendim müzisyenlerin ücretlerini ödedim ve yönettim. Marvel’daki herkese ne yapabileceğimi göstermek istedim. Onların gerçekten beni görmesini ve hissetmesini istedim. “Bu film çok büyük, olmayacak. Ama bu film sayesinde beni tanımış olacaklar,” dedim. Demoyu gönderdim ve kısa bir sonra bir telefon aldım, kabul edildiğimi öğrendim. Dizlerim titredi, orada yere çöktüm. Bir rüya gibiydi. Marvel’dan kabul aldığınızda sözleşme gereği uzun bir süre kimseye söyleyemiyorsunuz. En zoru da bu kısımdı. Hayatımdaki çoğu şey Marvel sayesinde değişti. O yüzden yeri hep farklı olacak. 
 
Marvel Sinematik Evreni’nin müziklerini besteleyen ilk kadın bestecisiniz. Erkek egemenlik film müzik piyasasında da fazlasıyla hissediliyor mu?
 
“Hissedilmiyor” desem yalan olur. Ama ben hiçbir şekilde bunu düşünmedim. Kendimizi dezavantajlı düşünürsek çevremizdeki herkes de bunu hissedip bu enerjiyi alır. Toplantılarda ben başka birisinden azmışım gibi hissetmedim. Gerçekten az olduğuma da asla inanmadım. Müziğin, sanatın cinsiyeti yoktur. Ruhlarımızın da... 
 
Vegas’ta Christina Aguilera ile de görkemli bir şov ortaya koydunuz. Sizi tercih etme nedeni neydi?
 
Pandemiden hemen önce gerçekleştirdik. Christina, "Captain Marvel"in müziklerini çok sevmişti. Benim ajansımı arayıp Vegas şovunun açılışını yazmamı istemiş. Çok güzel bir birliktelik yaptık. Çok saygı duyduğum birisi ve çok keyifliydi onunla çalışmak. Bambaşka bir projeydi. 
Son Oscar töreninde yönettiğiniz orkestrayla Billie Eilish, “No Time to Die” şarkısını seslendirdi. Klişedir ama bir Türk Oscar alamadı ama orkestrasını yönetti...
 
Billie ile çok iyi anlaştık. Kardeşi Finneas de ona sahnede eşlik etti. Şarkıyı biraz daha klasik hale getirdik. Bütün provalarda süper profesyoneldi. Çok kolay ve güzel geçti. Geçtiğimiz Oscar’ın müzik direktörü Adam Blackstone’du. Adam ile Billie benim için konuşmuşlar. Adam bana Instagram’dan mesaj attı ve “Billie şarkısını senin yönetmeni istiyor” dedi. Ben de hemen kabul ettim. 
 
Hans Zimmer ile çalışmak nasıldı?
 
Hans ile çalışmam 20 yıl önceydi. Çok ilginç ve güzel bir deneyimdi. Kendisine çok saygı duyuyorum. Özellikle iş konusunda çok fazla şey öğrendim. Görüşmelerde nasıl davranılır, bu tarz konularda yol göstericiydi.
 
Bu kadar büyük işler yaparken ABD’den vatandaşlık almanız 17 yıl sürüyor. Başarılar elde ederken Amerika’nın gerçekleri ile de karşılaşıyorsunuz. Bu sürede pes ettiğiniz anlar oldu mu?
 
Pes etmek değil de gerçekten zorluğunu hissettiğim anlar oldu. Hiçbir zaman B planı düşünmedim. B planı bence çok sağlıksız bir şey. Benim teorim: “Eğer B planın varsa çok büyük ihtimalle B planını yaparsın.” Eğer başka bir planın olmadığını düşünüyorsan hayatını farklı bir şekilde yaşıyorsun. Başka bir şey yaptığımda mutlu olamadım. Bestecilik yaptığım değil, olduğum bir şey. Onu yapmazsam ben, ben değilim. 
 
Yaptığınız müzikler evrensel ama Türk kökeninizi herhangi bir projeye taşıdığınız oldu mu?
Çok fazla film olmadı. Birçok yıl önce “The Angel” diye bir filmin müziklerini yaptım. Onda birazcık Türk tatlarına yer verebildim. Ama umuyorum bundan sonra daha çok olur. 
 
Takip ettiğiniz Türk müzisyenler var mı?
 
Birazcık gerideyim o konuda. İstanbul’a gelmeden kendimi eğiteceğim. Annem ut çalar. Türk müziği düşündüğümde Türk sanat ve halk müziği aklıma geliyor. 
 
Film müziği ile uğraşmak isteyenler için yol gösterici önerileriniz nelerdir?
 
Eğitim hiç bitmiyor. Esas eğitimim okul bittikten sonra başladı. Hâlâ klasik repertuvarları çalışıyorum. Tavsiyem klasikleri çalışmaları. Eskiden her türün başkaydı müzisyenleri. Şimdi ise her şeyi bizden bekliyorlar. İşin teknoloji kısmına da hâkim olmanız gerek. Düşündüğün ve hissettiğin müziği bilgisayara dökmek önemli. Bunların haricinde sosyalleşme de önemli. Sonuçta istediğiniz kadar iyi olun, kimse sizin varlığınızdan haberdar değilse hiçbir şey olmaz. O yüzden film festivallerine gidin, yeni yönetmenler ya da film öğrencileriyle tanışın. Balık yakalamak istiyorsan balıkların olduğu yere gitmelisin. İstanbul’da da sektör büyüyor. Artık dünyanın her tarafından yapabiliyoruz bu işi. Ama yine de bazı ana bölgelerde olmak önemli. Görüşmeleri yüz yüze geçirebilmek ve ilişkileri kurmak önemli. Bir de sabır tabii... Bunların hepsi olunca da hemen başarı gelmiyor. Benim “Captain Marvel”ın müziğini yapmam neredeyse 20 yıl gibi bir süreden sonra oldu. Ondan önce neredeyse 50’ye yakın filmin müziğini yapmıştım. Bu bir maraton...