Hayatını yönetemeyen kumandan
22 Aralık 2023 - 11:12Usta yönetmen Michael Mann imzalı “Ferrari”, ünlü İtalyan markasının yaratıcısı Enzo Ferrari’nin en zorlu bir yılına odaklanıyor. Başrollerdeki Adam Driver ve Penélope Cruz hayli başarılı
MÜJDE IŞIL
Michael Mann, erkeklerin dünyasındaki dayanışmayı ve rekabeti de saygıyı ve mücadeleyi de anlatmayı sever. “Heat/Büyük Hesaplaşma” ve “Collateral/Tetikçinin Gecesi”nin, Mann’in en iyi filmleri arasında olmasının şifresi bu aslında. İtalyan araba markası Ferrari’nin kurucusu Enzo Ferrari’nin hayatını anlatan filmin heyecanlandırmasının nedeni de yine bu: Rekabet, zamanla yarış, gri bölgedeki karakter…
“Ferrari” alıştığımız genel bir biyografi değil. Enzo Ferrari’nin en zor senesinde, 1957’de yaşadıklarına odaklanıyor. Şirket iflasın eşiğinde, karısı ile evliliği kötü gidiyor, oğlunun yasını tutuyor ve trajik başka olaylar… Brock Yates'in 1991 tarihli “Enzo Ferrari: The Man, the Cars, the Races, the Machine” adlı biyografisine dayanan film, Mann’in ‘90’lardan beri rüya projesiymiş. Mann’in Enzo Ferrari’nin filminin peşini bırakmaması şaşırtıcı değil. Mann’in o çok sevdiği gri bölgede gezinen bir kişilik Ferrari. İyi bir baba, âşık bir adam, hırslı, çalışanlarının kumandan diye hitap etmesine rağmen hayatını kontrol edemeyen biri. Film bu karakterin ailevi ve iş hayatındaki kriz senesine odaklansa da onun iç dünyasını derinlemesine inemiyor. Öz annesinin bile “Yanlış oğlum öldü” diye utandığı bu insanın motivasyonu, onu bugüne getiren dinamikleri verilmeyince 1957 senesinin ağırlığı da hafifliyor. Belki Mann’in o çok sevdiği erkek rekabeti filme dahil edilseydi, yarış teması iki rakip arasında geçseydi Ferrari’nin de karakterindeki zaaflar daha belirginleşirdi. Bunun yerine rekabet olgusu, Mann’in dünyasında pek alışık olmadığımız tarzda, kadınların tarafında belirginleşiyor. Ferrari’nin eşi Laura ve metresi Lina’nın birbirine düşmanlaşmadan ayakta durma çabasını izliyoruz. Lina, evli bir adamla birlikte olmanın vicdani hesaplaşmasını yaşarken Laura’nın Lina’yı rencide etmemesi, senaryonun en güçlü tarafı. Hatta bir sahnede erkek ve kadın bakış açısı arasındaki farkı o kadar zarif bir şekilde veriyor ki Mann… Enzo para zarfını sorarken, eşinin metresi olduğunu keşfettiğini, gözünün önündeki ipucundan anlayamıyor. Ancak öyle bir hamle yapıyor ki film, iş yine kadının kadına düşmanlığına bağlanıyor ve kadınlar böylece erkeğin dünyasının sorun çıkaran ama aynı zamanda onu yücelten figüranlara dönüşüyor.
Kocadan intikam alma yollarından arabanın pedallarına yetişemeyen krala kadar mizahi diyaloglarıyla gülümseten film, bir Michael Mann karakterizasyonundan olduğu kadar geriliminden de uzakta. “Ferrari”nin temelinde yarış olmasına rağmen yarış sahnelerinin rekabet heyecanını hissettirmemesi, hatta fazla fazla efekt kokması, filmin handikaplarından. Ama oyuncu kadrosu bu sorunları daha az görünür kılmayı başarmış. Adam Driver, o alışılmış simasını saklarcasına Enzo Ferrari ile bütünleşmiş. Filmin asıl yıldızı ise Penélope Cruz. Hem evlat hem de aldatılmanın acısıyla başa çıkmaya çalışan eş rolünde, duygudan duyguya geçişlerde gerçekten harika.