Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Gülçin Aksoy’u anıyoruz...

Gülçin Aksoy’u anıyoruz...

Gülçin Aksoy’u anıyoruz...30 Ocak 2025 - 05:01
31 Ocak 2024’te yitirdiğimiz Gülçin Aksoy katıldığı yerli ve yabancı sergilerde gösterdiği alternatif yollar kadar, eğitim ve sanat tarihine getirdiği kadınca ve eleştirel duruşuyla da vasiyetini geleceğe büyük bir sorumlulukla taşıdı. 4 Şubat’ta ailesi ve sanatçı dostlarıyla Depo’da hazırlanan “Aklımda Bir Şey Vardı” isimli özel sergiyle de anılacak Aksoy’u biz de ilk ölüm yıldönümünde, saygı ve özlemle anıyoruz.
EVRİM ALTUĞ
evrimaltug@gmail.com
 
 
Bu metin, 31 Ocak 2024’te geçirdiği kalp krizi sonucu sonsuzluğa uğurladığımız akademisyen, sanatçı Prof. Dr. Gülçin Aksoy (Özdemir) anısına saygı ile vefatının ilk yıldönümünde, hayatı ve öne çıkan kimi eserlerine ilişkin birkaç kelimeyi bitiştirmeyi amaçladı. Aksoy, 4 Şubat’tan itibaren de İstanbul Tophane’deki Depo’da ailesi ve sanatçı dostlarından oluşan bir grup tarafından hazırlanan “Aklımda Bir Şey Vardı” sergisiyle anılıyor olacak. 
 
“Aklımda Bir Şey Vardı” sergisi 28 Mart’a dek izlenebilecek. Serginin Küratörlüğü ise Ahsen Z. Özdemir, Buse Kökcü, Derya Ülker, Mert Çağıl Türkay ve Reyhan Polat’tan oluşuyor. Sanatçının anısının ayrıca, Ekmel Ertan, Nâzım Hikmet Richard Dikbaş, Nermin Saybaşılı ve Zeynep Sayın tarafından hazırlanan metinleriyle de değerlendiğini not etmek gerekiyor.
 
1965’te Samsun’da doğan Aksoy, Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterlilik eğitimini, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Resim Bölümü’nde tamamladı. Sanatçı, eski adıyla GSA - Güzel San’atlar Akademisi olan kurumda Türkiye çağdaş tuvalinin soyut imzalarından, - yine 2008’de kaybettiğimiz - Zekai Ormancı ve 1931 doğumlu ressam Özdemir Altan’ın asistanı olarak da çalıştı. Her ikisi de soyut dışavurumcu bir yön seçmiş Ormancı ve Altan aynı zamanda, okulun Halı Atölyesi’nin de kurucuları oldu.
 
 
Gülçin Aksoy
 
1989’da girdiği MSGSÜ’de 1993’ten itibaren akademik kadroya dahil olan, ilk kişisel sergisini 1991’de düzenleyen Gülçin Aksoy, eser üretimine 20’li yaşlarından itibaren başladı. Yakın çevresinde ‘üretken, aktivist ruhlu bir imza’ olarak gösterildi. Kişisel sergileriyle olduğu kadar, görüş ve emeğinde bitiştiği pek çok etkinliğe de imzasını yoldaşça katmaktan kaçınmadı. 
 
Öğretim verdiği MSGSÜ Resim Bölümü’nün Halı Atölyesi’ni de yürüten Prof. Dr. Aksoy, sanatsal üretimini, eğitimci kimliğinden ayırmadan, birlikte öğrenmek ve üretmek üzerine konumlandırdı. Aksoy, 2018’de DAAD Sanatçı ve Akademisyen Bursu ile Almanya’da bulundu. Nitekim Halı Atölyesi’nde yürüttüğü ‘Öğrenme Süreci’ /Learning Project temalı çalışması, İtalya nın Boozen kentindeki "Academiae” Genç Sanat Bienali’nde sergilendi. 
 
Keza, Halı Atölyesi sürecinin bir parçası olan ve yarattığı sosyal, kültürel etkiyle kamuoyunun büyük ilgisini çeken “Atılkunst” sanat kolektifi de yine onun birlikte üretim ve eleştiri modellerinden biriydi. 
 
Aksoy’un katıldığı diğer sanat etkinliklerinden kimileri, “Mobilising Memory, Viyana”, “4. Çanakkale Bienali”, “Trading Station - Liverpool” , “1. Klohausen Bienali - Münih”, “City Scale Münih- İstanbul”, “1. İstanbul Yaya Sergileri”, ve “60 yıl 60 Sanatçı” gibi sergiler olarak, kayda geçti. Ya da kendisinin de sergi kurucu ekibinde olduğu “Yerli Malı”, “Aileye Mahsustur”, “Yurttan Sesler” gibi Hafriyat Sanat Ekolü ile dirsek çürüttüğü sergilerde de yine hep onun emeği, varlığı bulunuyordu. 
 
Sanatçı ayrıca, 2018’de Karaköy Rum Okulu’nda, “Koro” adlı kişisel sergisini, Galeri Zilberman’da da diğer bir kişisel sergisi olan “A Sergisi”ni açtı. Aksoy son döneminde, 19 Eylül ve 18 Ekim 2019 arası, Tarabya Kulturakademie ile de çalışan küratör Shulamit Bruckstein’ın imzasını taşıdığı Antik Palace Artam Global Art Sergi Salonu’nda izlenen “Çarşamba Topluluğu. Meret Oppenheim ile Randevu – Beral Madra’ya Saygı” başlıklı sergiye, Meret Oppenheim (İsviçre), Rebecca Horn (Almanya), Natela Iankoshvili (Gürcistan) ve Tony Chakar eşliğinde katıldı. 
 
 
Gülçin Aksoy, “A” sergisi, Galeri Zilberman, 2018
 
 
Gülçin Aksoy, “Koro” sergisi, Karako¨y Rum Okulu, 2014
 
AİCA – TR Onursal Başkanı, küratör ve eleştirmen Beral Madra’nın dijital arşivini de izleyici ile buluşturan, pek çoğu görülmemiş işleri ilk kez İstanbul’a taşıyan sergi, modern psikanalizin öncüsü Lucian Freud’un ‘kara kıta’ olarak da adlandırdığı ‘Dişil Arzu’ meselesini odağına alıyordu. Etkinlik, ayrıca - basına yapılan açıklamaya göre - “Çağdaş sanat ortamının tartışmalı kavramları “Beyaz Küp”ler ile müzelerin, oturma odasıyla akademinin ve terapi kolduğu ile kutsal köşelerin, dijital ve analog, özel ve kamusal, kutsal ve sıradan formatlarını birleştiriyor”du. 
 
Aksoy bu sergide, “Sevdiğim Aile Mezarlığı” çalışması ile yer almıştı. Sanatçının bu eseri, akla Freud’un meşhur psikanaliz kanepesi aracılığıyla yaptığı çalışmalarını getiriyordu; izleyicileri, teker teker girebilecekleri bir odada, kendi iç dünyaları ile yüz yüze gelmeye davet ediyordu. Aslında sanatçı, ses kompozisyonu Korhan Erel’e ait, iki katlı düzenlemesi ile öne çıkan bu çalışmasını da atölyesinde, yaşamla iç içe bir alanda, iki yıl süre çalıştıktan sonra izleyiciyle bir eser halinde ilk defa buluşturmuştu. Bir bakıma sanatın taşıdığı dönüştürücü ve aydınlatıcı potansiyeli yeniden ele geçiren Aksoy’un bu (yaşam ve sanat) atölyesi, Karaköy’deki tarihi Hırdavatçılar Çarşısı olarak da bilinen tarihi Bereketoğlu Han’daydı. 
 
Sanatçı, projeleriyle ‘yapı-söküm’ denilen, felsefe uçlu anlam üretim ve eleştiri sürecini, feminist dokunuş ve dokumalarıyla da hiç elden bırakmadı. Üzerine ‘AİLE’ kavramı veya ‘ABLA’ ile ‘AABİ’ gibi kavramları işlediği hazır mobilya veya tuval dokumaları, bunlara örnek oldu. 
 
 
Gülçin Aksoy, “Aile”, 2017
 
 
Gülçin Aksoy, “Abla”, 2017
 
Bir bakıma, sanatçının işleri üretim ve kavramı kucaklaştıran siyasal çıkışlı, performans ve düzenleme sanatçısı Joseph Beuys öncülüğündeki Bauhaus ekolü veya özneyi nesne ile birbirine düşüren kavramsalcı ABD imzası Joseph Kosuth gibi, nice isme, ya da modern Avrupa sanatının erişilmez kadın ikonu Louise Bourgeois’ya da sanki birer evrensel akrabalık selâmı gönderir haldeydi. 
 
Nitekim, Aksoy’un da katıldığı, Artam Global’de izlenen bu sergiyi düzenleyen küratör, House of Taswir inisiyatifi kurucusu Shaulamit Bruckstein, sanatçının 31 Ocak 2024’teki kaybı ardından, kendisini şu sözlerle de tasvir ediyordu: “Sevgili Gülçin; sen ki, benim en sevgili arkadaşım, ruh kardeşim, mükemmel kavramsal sanatçı, keskin akıllı, kelimeler ve iplerin ilham veren o dokumacısı, cüretkâr yürekli, tutkulu eğitimci, bonkör yürekli, en nazik kalp…”
 
Gülçin Aksoy, Artam Global sergisine paralel olarak, aynı sene, PASAJist’te de “Hareketli Metin - Yüksek Sanat Kurulu” isimli kişisel sergisini, 17 Eylül ve 11 Ekim 2019 tarihleri arasında düzenledi. Aksoy bu sergi ve atölyesine, şu sözleriyle damga bıraktı: 
 
“Hareketli metin; ne o, ne o olmak istemediğiniz sıkıntılara yol vermek, seçenekleri çoğaltmak istiyor. Popu¨ler olanı teğet geçip gönlu¨nu¨n istediği yoldan, seçenek dışı olandan yana yu¨ru¨mek, uçup gitmek istiyor (Hemen her yerde parmağı olan Yu¨ksek Sanat Kurulu’na rağmen)”.
 
İşte, Aksoy’un 2017’de Karaköy Perşembe Pazarı stu¨dyosunda sunduğu “Sevdiğim Aile Mezarlığı” sergisinde yer alan hareketli duvar metni, PASAJist’teki bu çalışma ile ‘güncellenmişti’. Eser, Karaköy’de duvara  ‘0 veya 1 sin’ olarak kodlanmıştı, ikiliklerden dem vururken, aradaki ‘0‘ları yani 3. tekil şahısları veya ilişkileri vurguluyordu. Aksoy, kömu¨r karası duvarlar inşa etmiş, üzerine ‘hareketli’ dediği uçuşan metnini yerleştirmişti. Sanatçı atölyesini terk ettiğinde kara tahtayı anımsatan bu hareketli metin, sergilendiği şekliyle duvarda kalmıştı. Bu kez ise sanatçı, inşa edilmiş sentetik bir organizmanın, Yu¨ksek Sanat Kurulu'nun işleyişine dair bir başka duvar metni PASAJ mekânına transfer etti. 
 
Yukarıdaki örnekle de açıklanabileceği gibi, Aksoy, zamanı da, emeği de yerinde bırakmayan ve sorumlu bir şekilde ‘ileri – geri’ hareket ederek, hakikati ve işlevselliğini sorgulayan bir tavrın parçası oldu. Kolektifliği kültürel, estetik ve sosyal bir eylem biçimi olarak sanatın vazgeçilmezi şeklinde yaşayan Aksoy, yine aynı dönemde, 2019 Ekim ayında İstanbul Cihangir’deki İlyas Çelebi Sokak’ta bulunan, sakinlerinin taktığı isimle ‘Huzur Apartımanı’nda açılan “Gidişimiz Muhteşem Olacak,” sergisinin giriş katına eserini bıraktı. Proje, kentsel dönüşüme uğrayan yapının eksi üçüncü katından diğer tüm dokularına yayılırken, sergiye eserleriyle Betül Bolat, Hakan Cingöz, Furkan Akhan, Kadir Çelik, Yeşim Ustaoğlu, Serkan Çakaner ve Şevket Sönmez de katıldı. 
 
Aksoy, feminizmi bağıra çağıra bir militan gibi bir bayrak olarak taşımadı. Ama o bayrağın en sâdık neferlerinden biri olduğunu, çarpıştığı nice üretim ve tartışma cephesiyle, eylem - yapıtlarında gösterdi. Sanatçı, sosyal yapı ve duygusal yapı arasında gerilen ‘ataerkil’ ile ‘anaerkil’ dil arasındaki varoluşçu kadın dilinin hür gerilimini hep mesele edindi. 
 
Eserlerinde ister ‘erotikültürel’, isterse ‘nörotematik’ olsun, ‘dişil’ alın yazgısının o ‘her an kirletilmeye’ namzet özgürlük kavgasının ‘temizliği ve narinliği’ ile karşımıza çıkan sanatçı, eril dış dünyanın kadın yazgısına örtük ve açık ataerkil şiddet düzenini, bürokrasiden sokağa dek taşan tüm göstergelerinde, yaratıcı bir cüret içinde sorguladı. Nitekim 2003 tarihli “Darp” adlı yerleştirmesinde, bu kelimenin yarattığı görsel, tarihsel ve cinsel göndermeleri bir yatak üzerine serip dokuyarak tartışmaya açtı. Ya da 2004 tarihli heterojen ve anonim insan grubu portresi “Kenar Süsü”nde kimliksiz toplumun iktidarla olan işlev ve konumlanış ilişkisini gündeme getirdi. 
 
Yine sanatçının 2008’de ortaya koyduğu fotoğraf ve yerleştirmesi “Burma Bilezik”, evlilik kurumunun ürettiği sermaye ‘kültürü’nü eril Kapalıçarşı mantığı ile buluşturuyor, kadın yazgısı, bu eleştirel düzenleme ile her evlilikle geleceğe dönük, ataerkil bir sosyal kredi teklifine tepki halini alıyordu. 
 
Aksoy bunun gibi iki yıl sonra 2006’da Pist proje alanında düzenlediği “Rezerve Edilmiştir” düzenlemesiyle de vatana zorunlu hizmetini yerine getirmiş genç Türkiye erkeklerinin türlü mesaj ve imajlarını, Ankara Garı’ndaki bir fotoğrafçıdan edinerek İstanbul’da sergiledi. 
 
Elbette Aksoy’un katkıda bulunduğu en etkili projelerden biri de, içinde Atılkunst, Oda Projesi gibi inisiyatiflerin de yer aldığı, açılışında Esmeray konserinin alkışlandığı, Filmmor ve Hafriyat’ın da katkı yaptığı yaklaşık 20 ismi bir araya taşıyan, küratörlüğünü Canan Şenol’un üstlendiği “Haksız Tahrik” eylem - sergisi oldu.
 
Aksoy, plastik jargonlarla hem Batı çağdaş sanatı takvimi, hem de yaşadığı ülkenin bulanık tarihi içinde pek çok çetin münazaraya girdi. Yine 2005’te İstanbul’da düzenlenen “Art Actually” kapsamındaki Fiat Tipo binek otomobilinden devşirdiği Galata - Karaköy hatlı ‘Seyirname’ performansı da Türkiye gibi esnek, oynak ve köksüz bir gerçeklikte, kültür ve sanatın tesadüflere ve zamana nasıl bırakılabileceğini, araba içindeki video ve kültür sanat yayınlarıyla ortaya koydu. Projenin küratörlüğünü o sırada Fatoş Üstek ve Michele Thursz üstlenmişti. 
 
Keza sanatçının sanat tarihi ve pratiği ile Vincent Van Gogh imzası üzerinden atıştığı “Vazgeçtim” isimli halı da, bu süreçte hizmet veren Borusan Sanat Galerisi’nde, Thursz küratörlüğündeki “Modernizmin Arabulucusu” sergisi içinde gündeme geldi. Aksoy’un sanat üretim metotlarını eleştirerek ‘işgal ettiği’ grup projesi “Tatbikat” da, 2009 Ocak ayında dönemin Hafriyat sergi alanında, Karaköy’de hayata geçti. 
 
Aksoy bir bakıma MSGSÜ’de tıpkı değerli fırça Neş’e Erdok gibi hoca olarak hazır bulunmasıyla da bile sanat ve hayat arasındaki dinamik faaliyet ve söylem paradigmasının direngen, kadınca bir yansımasını ortaya koymuş gibiydi. Halı Atölyesi ise zaten, üzerine titrediği anti hiyerarşik ve önemli bir üretim ve araştırma kaynağı oldu. Geleneğe de, geleceğe de o yüzeyden dokunarak  zirveye de hep kuşku ile göz dikti. 
 
Zaten yine MSGSÜ’de MaSa Projesi’yle işbirliği içinde Mayıs 2009’da sunduğu “Masa Üzerinde Koltuk Hatası’ yerleştirmesi, sanat tarihinin ataerkil bakışa isyanının çok kıymetli müdahalelerinden biri oldu. Adeta aynı problemleri çıkış noktası almış, erken yaşta yitirdiğimiz değerli sanat imzası Altan Gürman’a da selâm duran proje, o yıllarda şöyle tarif ediliyordu: “ ‘Masa Üzerinde Koltuk Hatası’, adlı düzenlemesinde Gülçin Aksoy, memleket belleğine dair bir imgeden yola çıkıyor. Bürokratik güç sembolleri ile ilgili ironik bir bakış açısı sunduğu işini, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Osman Hamdi Bey salonunda sergiliyor.”
 
 
Gülçin Aksoy, “Masa U¨zerinde Koltuk Hatası”, MSGSÜ, 2009
 
 
Gülçin Aksoy, “Masa U¨zerinde Koltuk Hatası”, Detay, MSGSÜ, 2009
 
Özellikle 1990’larda İKSV İstanbul Bienali tohumlarını şehre ve sanat tarihine eken Beral Madra ile dostluğu ve üretim yazgısı, bağımsız sanat, sanatta sivil toplum dinamikleri ve kadının kendini ifade aracı olarak sanat gibi pek çok yaşamsal konu başlığı adına, yapıtlarına kıymetli birer çıkış ve hedef noktası olarak dokundu. Zaten Mayıs 2009’daki, Madra küratörlüğündeki Berlin sergisi “Ayaklarımın Altında Cenneti Değil, Dünyayı İstiyorum” için de bu sergiye yine “Burma Bilezik” yerleştirmesiyle dahil oldu. Sergi, dönemin Türkiye’sinde emek veren pek çok kadın sanatçısını buluşturan bir güncel sanat mitingi etkisi bıraktı. 
 
Gülçin Aksoy imzalı sembolik yapıtlardan biri daha, dostu ve küratör, merhum Fulya Erdemci tarafından hayata geçirilen İstanbul Nişantaşı’ndaki ilk Yaya Sergileri’nde karşımıza çıkmıştı. Hazır nesneye yapılmış müdahale ile bir açık hava otoparkına bakan apartman cephesine konuşlandırılan saatin dört ucunda da, “geç kaldın” mesajı göze çarpıyordu. Gelecek yıllarda bu eserini de türevleriyle izleyici ve koleksiyonlarla buluşturan Aksoy, otomobillerin tıkanık İstanbul trafiğinde birbirinden bağımsız biçimde bekleşerek zaman satın aldıkları bu dar alana koyduğu ‘saatiyle’, Türkiye için zamanın ne kadar sermaye ve ne kadar değer olduğuna yönelik ironik bir ‘hareketli pankart’ bırakmış gibiydi. 
 
 
Gülçin Aksoy, “Geç Kaldın”
 
Zaman ötesi bu eser nitekim, vefatından çok kısa sonra, geçen Ekim ve Kasım aylarında İstanbul Erenköy’deki Mine Sanat Galerisi Deneysel Mekân’da tekrar sergilendi. 24 Ekim ve 7 Aralık 2024 arasında Beral Madra küratörlüğünde izlenen “Vasiyetimdir” isimli bu anma sergisine, Aksoy’la birlikte, eserleriyle Nancy Atakan, Gül Ilgaz, Neriman Polat, Ferhat Özgür ve Serhat Kiraz da eşlik etti.
 
Küratör ve eleştirmen Madra, bu sergi dolayısıyla hazırladığı metinde, Aksoy’un sanatını şu sözlerle analiz etmişti:
 
“Aksoy’un çoklu medya çalışmaları, performansları, fotoğrafları, videoları, metinleri duvar grafikleri, hassas çizimleri, tekstilden halı dokumaya kadar zengin üretim becerileri ve yapıtları sergilerde izleyici ile buluştu. Her tekniği, eserin kavramına göre kullanıyordu. Kavram, anavatanında ve dünyada bireysel veya toplumsal özgürlük ve güvenlikle ilgiliyse, bir performans yaratmak için arkadaşları ve gönüllülerle iş birliği yapıyordu. Belleğiyle ilgiliyse, hayatını ve ailesinin hayatını değiştiren, aynı zamanda ülkenin tarihine değinen tarihi olayları irdeliyordu. 
 
Enstalasyonlarının tarzı, Türkiye’nin mevcut toplumsal düzeninde aynı deneyimi yaşayabilecek izleyici tarafından deşifre edilecek bir bilmece ve politik, toplumsal ve kültürel çağrışımlı öğelerin bir bileşimi olarak tanımlanabilir. 1991-2018 arasında kişisel sergilerinde bireysel ve toplumsal hafızanın kaybına karşı çalışan videolar, fotoğraflar, halılar, resimler ve enstalasyonlardan oluşan hem otobiyografik hem de toplumsal, siyasal içerikli çalışmalarını sundu.”
 
 
Gülçin Aksoy, “Kurtuluş¸ Yolu”, 2014
 
Bunun gibi bayrağı şu günlerde Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer’den devralmaya hazırlanan, yine aynı üniversitede öğretim üyesi olan akademisyen ve eleştirmen Prof. Dr. Ahu Antmen ise İstanbul Tophane’de yer alan Depo Sergi Alanı’nda, Şubat 2014’te açılan ve Nisan ayına dek yer almış “Duble Hikâye” sergisi özelinde hazırlanan yayında, Aksoy’un sanatının şu analizini yapmıştı:
 
“Gülçin Aksoy da bu kuşağa mensup bir sanatçı olarak, özellikle 2000’lerde ürettiği işlerle gündeme geldi. Bireysel sanatçı kimliği dışında 2006-2013 yılları arasında, erkek zannedilen1 Atılkunst’un “yaramaz kızları”ndan biri oldu; ayrıca sanatsal pratiğindeki tavrını atölye ortamına taşıdığı bir eğitimci kimliği de var. “Yaramaz kız” terimini pek sevmesem de bile isteye kullanıyorum: Kadınların kimliklerine dair eril tasarrufların ön planda olduğu toplumlarda, kendini konuşan; “çok” konuşan; politik tavrını cesur ve çekincesizce dile getiren; “çok” bilen; gördüğü çarpıklıklara işaret eden; “çok” bakan; sinmeyen; “çok” olan; kendi bildiğini yapan, artık çok olan kadınlardır, ve onlar “yaramaz”lardır. Aksoy, hem kendi bireysel pratiğinde, hem Atılkunst içinde yol arkadaşları Yasemin Nur ve Gözde İlkin’le birlikte kurduğu mizahi ve sivri dilde hem de MSGSÜ Resim Bölümü’nün Halı Atölyesi’nde “dokumak” fiiline getirdiği yeni açılımlarda toplumsal bağlamda, uslu/yaramaz ikileminin cinsiyetçi veya başka ideolojik göstergelerle anlamlandırılmasının arka planını sorgulayan, dayatmacı aklı yapıbozuma uğratan bir sanatçı oldu.”
 
Aynı şekilde, Aksoy’un aramızdan ayrılışından çok kısa bir süre önce küratör Nergis Abıyeva tarafından düzenlenen “Şefkat Nişanı” sergisi de Merdiven Art Space’de 14 Ocak – 28 Şubat 2023’te izlenmişti. Abıyeva, Aksoy’un yakın geçmişinde izlediği Depo İstanbul sergisinden nasıl etkilendiğinin altını çizerek yola çıktığını söylediği bu sergi hakkında kaleme aldığı metinde, Aksoy’u şu kelimelerle tarif ediyordu:
 
“Ürettiği tüm işlerde kendi deyimiyle “her türlü iktidar mekanizmasıyla” uğraşan bir sanatçı olan Gülçin Aksoy’un hiç de “kolay lokma” olmadığını söylemem gerekiyor. Gülçin’in pratiği “hızla tüketilen” ve “retinal” sanat yapma biçimlerinden fersah fersah uzakta olduğu için, izleyiciden takip, derinlik ve kavramsal bir yaklaşım bekliyor.”
 
“Vasiyetimdir,” aslen 2016’da Aksoy’un katıldığı ve Aslı Çavuşoğlu, Özge Ersoy ve Merve Ünsal tarafından m-est.org adresi altında tasarlanan, 50’ye yakın imzayı bir araya getiren kolektif bir güncel sanat projesine sunduğu özgün metin üzerine şekillenmişti. Aksoy o yıl, “Vasiyetimdir” başlıklı bir metin - manifesto da kaleme almıştı. Sanatçı Eylül 2016 tarihli bu metinde özetle, şu ifadelere başvurmuştu:
 
“...Herkes yeni baştan bas¸lasa... ki ben bas¸tan bas¸ladım. İşlerim benden sonra müzelere girsin. Depolansın, belirli aralıklarla çıkarılıp, bazı konseptlere ev sahipligˆi yapsınlar. Bu konseptler günün gereklerine göre s¸ekillensin (iki ucu b.klu degˆnek). Kültürün belli bir kitleye depolandıgˆı ve çerçevenin o günün trendlerine göre çizildigˆi alanlarda varlık göstersinler. Yine de bagˆlamları degˆis¸mesin. Zorunlu mu??? 
 
Müzeleri düs¸ündüm de bu sözcükler müzelere varamadı bir türlü. Miras is¸inden bu denli uzak, müzelerden bu denli uzak. Tarihin kopus¸la bas¸ladıgˆı bu yerde Resim Heykel Müzesi 1937’de kuruluyor. Haliyle müze fikri oturmuyor… Yaptıklarım kültür endüstrisine ekleniyor. Eklene eklene varlık gösteriyor. Yas¸adıgˆın zamanın, toplumun hafızasına yerles¸iyor, tanıklık ediyor, söz söylüyor. Topluluklar, insanlık böyle varlık buluyor, kimlikler ins¸a ediyor ve yıkıyor. 
 
Taaa bas¸a dönme imkanı var mı? Yok. Yani biriktirmenin icat edilmedigˆi zamanlara, insanın sadece yas¸adıgˆı zamanlara, isimsiz oldukları zamanlara. 
 
Adım Gülçin Aksoy, kısaca GA. Bana sanatçı diyebilirsiniz. Sanat üreticisi de. Yaptıklarım suya yazılmadı: bir anlamları varsa toplanır, yoksa bırakın dagˆınık kalsın. 
 
Ölüm bizlerin sorunu. Metinlerse ölümün suskunlugˆundan sonra devreye giren garanti belgeleri…”
 
Anısına, emeğine saygıyla.
 
-----------------------------------
Yararlanılan Başlıca kaynaklar:
 
 
? Gülçin Aksoy, Sanatçının kişisel Blog sayfası – gulcinaksoy.blogspot.com
? Eleştirel Kültür (EK Dergi), Artizan bölümü, Duygu Sabancılar Mayıs 2018 yazısı - ekdergi.com 
? m-est.org Projesi online “Vasiyetimdir”sanatçı metinleri, 29 Aralık 2016, Gülçin Aksoy – https://m-est.org/2016/12/29/3081/
? Depo İstanbul “Duble Hikâye” sergisi yayını, Şubat 2014 – https://www.depoistanbul.net/wp-content/uploads/2018/08/kitap.pdf
? Argonotlar, Gülçin Aksoy Merdiven Art Space “Şefkat Nişanı” Sergisi yazısı, Nergis Abıyeva, 19 Ocak 2023 – https://argonotlar.com/sefkat-nisani-gulcin-aksoy/
? Antik Palace Artam Global Art Sergi Salonu, “Çarşamba Topluluğu, Meret Oppenheim ile Randevu” sergisi haberi, Kültür Ltd. Arşivi – https://kulturlimited.com/antik-palace-artam-global-art-sergi-salonunda-yeni-sergi-carsamba-toplulugu-meret-oppenheim-ile-randevu-beral-madraya-saygi/
? Hilal Güler, Zilberman İstanbul, Gülçin Aksoy A-Ah sergi metni, Sanat Atak, 15 Ocak 2018 – https://www.sanatatak.com/a-ah/
? Mine Sanat Galerisi Deneysel, “Vasiyetimdir” sergisi adına Art Dog söyleşisi, Sibel Oral, Beral Madra, 28 Kasım 2024 – https://artdogistanbul.com/gulcin-aksoyun-anisina-vasiyetimdir/
? PASAJ Karaköy, “Hareketli Metin, Yüksek Sanat Kurulu” sergi arşiv sayfası – https://www.pasaj.org/gulcin-aksoy
? “Gidişimiz Muhteşem Olacak” grup sergisi yazısı, Bant Mag, 2018 – https://bantmag.com/gidisimiz-muhtesem-olacak-sergisi-ekim-ayinin-sonuna-kadar-beyoglunda/