“Futbola ilgi milliyetçilik üzerinden gelişiyor”
07 Ocak 2019 - 10:01Türkiye’de futbol hemen hemen herkesin ilgisini çeken ve hakkında fikir sahibi olduğu bir konu. Ancak bu konu hakkında ortaya çıkarılan akademik eserlerin sayısı, futbola gösterilen ilginin çok altında. Siz böyle bir çalışmayı kaleme almaya nasıl karar verdiniz?
Biraz tesadüfi oldu. Şöyle ki, Galatasaray Topluğu İşbirliği Kurulu isimli bir kurul var. Burası tüm Galatasaray kuruluşlarının temsil edildiği bir üst kuruluş. Bu kuruluş her yıl bir forum düzenler. 2017 yılında benden Galatasaray Tarihi ile ilgili bir sunum yapmamı istediler. Yıllardan bu yana Galatasaray tarihi üzerine çalışan biriyim. 1481’de kurulduğu söylenen Galatasaray Acemi Ocağı hakkında da çalıştım. Yani Galatasaray adının geçtiği tüm tarihler hakkında çalışmış biriyim. Bu forum için bir sunum hazırlamaya başladığımda bütüncül tarihe inanmadığımdan ben daha çok Cumhuriyet öncesi Osmanlı dönemi modern sporlar tarihi konusunda uzmanlık elde etmeye çalışan biriyim. Dolayısıyla ben 1923 ve öncesini biraz daha iyi biliyorum. Bu yüzden forumdaki sunumumda da Galatasaray’ın kuruluşunu anlatmaya karar verdim. Forum için hazırlıklar yaparken çok sayıda sürprizle karşılaştım. Bir Galatasaray Lisesi mezunu olarak kulübün tüm tarihinin kayıt altına alındığını düşünüyordum. Yeni bir şeyler bulacağımı sanmıyordum. Ben sadece bilgileri toplamak istiyordum. Fakat araştırmaya başlayınca gördüm ki hiç bilinmeyen şeyler var. Sürprizlerle karşılaştım.
Bu aslında benim de size yöneltmek istediğim ikinci soruydu. Araştırmalarınız sırasında Galatasaray tarihi hakkında rastladığınız yeni bilgiler oldu mu? Olduysa bunlar ne gibi şeylerdi?
Beni en çok etkileyen ve heyecanlandıran şey Galatasaray hakkında çıkan ilk gazete haberine dairdi. Bilinen ilk haber 17 Kasım 1906 tarihine aitti. Dolayısıyla ben bundan öncesine ait bir Galatasaray tarihi bulmayı hayal etmiyordum. Ama buldum. Üstelik bir tane de değil, üç tane buldum. Hatta bu sayı daha sonra dörde çıktı. Bugüne kadar neden kimse bulamadı, çok şaşırdım. Çünkü Ali Sami Yen her şeyi kayıt altına almış birisi. Onun kayıt altına almadığı bir şey olmasına şaşırdım.
Peki elimizdeki bilgiler ışığında Osmanlı’da futbolun ilk defa oynanmasını ne zamana tarihlendirebiliriz?
Elimizdeki kayıtlara göre Osmanlı’da futbol ilk kez İstanbul’da oynandı. Ancak ben ilk olarak İzmir’de oynandığını düşünüyorum. İnşallah Ocak ayından sonra o konu hakkında çalışmaya başlayacağım. Bu konuda İzmir basınında çıkan yazılara bakacağım. Zira bugüne kadar İzmir basını hiç çalışılmadı. Yani futbol tarihi üzerine çalışanların hiçbiri gidip İzmir basını hakkında araştırma yapmadı.
Peki ilk defa Selanik’te oynanmış olabilir mi?
Olamaz. Çünkü futbolu bu topraklarda ilk defa oynayan İngilizlerdi. O dönemki Osmanlı toprakları içinde en yoğun İngiliz nüfusu İzmir’de. İzmir, arkasındaki Gediz Ovası’nda yetişen ürünlerin dünya pazarına İngilizler aracılığıyla açıldığı bir liman kentiydi. Aydın’da üretilen pamuk, İzmir limanından yola çıkıp Manchester’a gidiyor.
“Dejenere rugbynin futbola evrilmesi bir yıl sürüyor”
Ali Sami Yen’in her şeyi kayıt altına aldığından bahsettiniz ama sizin araştırmalarınız Galatasaray’ın kuruluş tarihinin de bilinenden farklı olduğunu ortaya çıkarıyor. Karşımıza 1904 tarihi çıkıyor. Bize biraz da bundan bahsetmeniz mümkün mü?
Şu noktayı düzeltmek isterim aslında. Benim çalışmalarım sonucunda Galatasaray’ın kuruluşu 1905’ten 1904’e gelmiyor aslında. Ben sadece o meşhur edebiyat dersindeki toplantının 1905 değil de 1904 yılında olduğunu kendimce tarihsel kanıtlar ortaya koyarak kanıtlamaya çalıştım. Aslında ben bu bilgiyi, bu çalışmaya başlamadan önce de biliyordum. Dediğim gibi Galatasaray Lisesi konusunda da çalışan biriyim. Lise tarihine baktığım zaman şunu düşünüyordum. Eğer bu toplantı 1905 yılında olduysa bu toplantıya Emin Bülent katılamaz. Çünkü bu toplantının Ekim 1905’te yapıldığın kabul edersek Emin Bülent Haziran 1905’te mezun oldu. Dolayısıyla okula girememesi lazım. Öte yandan Ali Sami, mektebe 1902 yılında girdiğini söylüyor. İkinci sınıftan başlamış. Ali Sami 1906 mezunu. Bir yıl daha okudu. Orada bir sorun olduğunu biliyordum başından beri. Bu süreçte ben şunu ortaya koydum. Ali Sami Yen anılarında Galatasaray’a 1902’de başladığını yazıyor ama ben bu tarihin 1901 olduğunu ortaya koydum. Çünkü o dönem Miladi, Hicri ve Rumi takvim var. Ancak yine de bu bilgi Galatasaray’ın bir yıl önce kurulduğu manasına gelmiyor. Çünkü 1904 yılında edebiyat dersinden sonra yapılan maç bugün bildiğimiz manada futbol düzenine göre değil, rugby düzenine göre yapıldı. Ali Sami Yen anılarından bundan bahsediyor. 300 kişinin yer aldığından bahsediyor. Dolayısıyla 1904’te İngilizlerden görüp Mekteb-i Sultani’de uyguladığı futbol bugünkü futbol olamaz. Dejenere rugbynin futbola evrilmesi yaklaşık bir yıl sürüyor. Bu yüzden futbol kulübünün kuruluş 1905’tir.
“2. Meşrutiyet’e kadar spora kapalı bir basın söz konusu”
Peki bu dönem futbol Osmanlı topraklarında yerlilere yasak mı ve özellikle bizim basınımızda yani Türkçe çıkan gazetelerde futbola bakış nasıl?
Şimdi bu dönemde yani Sultan Abdülhamit devrinde “Müslüman gençler futbol oynayamaz” diye bir karar çıkarılmamış. Yalnız bu, Müslüman gençlerin takip edilmediği anlamına gelmiyor. İngilizlerin tüm hareketleri takip edilmiş. Dönemin hafiyeleri, İngilizlerin topla oynadığını belirtiyor. Ama bu belki de kriketti. İngilizlerin tüm hareketleri Yıldız Sarayı’na raporlanmış. Çünkü Abdülhamit’e göre Osmanlı’nın bir numaralı düşmanı İngilizlerdi. Dolayısıyla da Türkiye’de İngilizlerin tüm hareketleri takip ediliyordu. Bu yüzden İngilizlerle temasa geçen Osmanlılar da takip ediliyor. Baltalimanı ile Galatasaray arasındaki maçı üç bin kişi izliyor. Aralarında paşalar da var. Böyle bir durumdan Abdülhamit’in haberdar olmaması düşünülemez. Yerli basına gelecek olursak; Açıkçası İzmir’deki Ahenk gazetesinin bir iki yayını dışında İstanbul basınında İkinci Meşrutiyet’e kadar yani 1908’e kadar İngilizlerin ya da Galatasaray’ın maçını haber veren tek bir Osmanlı gazetesi yok. Bırakalım futbolu, sporlara kapalı bir basından konuşuyoruz. Onu spor olarak değil baldırı çıplak bir şekilde oynandığı için iyi gözle bakmıyordu. Ama şunu da belirteyim Osmanlı basınını tamamen taramış değilim. Dolayısıyla bir ihtiyat payı bırakmakla beraber Osmanlı basınının 2. Meşrutiyet’ kadar spora kapalı olduğunu söyleyebiliriz.
Peki bu maçları izleyenler nasıl bir kitle? Baltalimanı’ndan üç bin kişi, Moda’da iki bin kişi maçları izliyor…
Moda’da maçı izleyenlerin büyük bir bölümü Rum. Çünkü Kadıköy takımı Rum ve İngilizlerin ortaklaşa kurduğu bir takım. Elimizde net bir kanıt yok ama izleyenlerin çok büyük bir bölümünün Rum olduğunu öngörüyoruz. Baltalimanı – Galatasaray maçına bakacak olursak o da Baltalimanı sahasında yapılıyor. O maçta da seyircilerin çok büyük bir bölümünün Ermeni olduğundan eminim.
Türkler’de futbola ilgi 1910-1911’de başlıyor
Yani aslında ilgi Osmanlı’daki gayrimüslim halktan diyebilir miyiz?
Evet. Müslümanlar buna kapalı. Peki Müslüman Türklerin ilgisi ne zaman başlıyor. 2. Meşrutiyet’ten hemen sonra da başlamıyor. Türkçülük akımının güçlenmeye başlamasıyla birlikte 1910-1911 yıllarında Müslüman Türk zümresinde de futbola ilgi ortaya çıkıyor. Türk milliyetçiliğinin gelişimine paralel olarak Rumlarla ve İngilizlerle maç yapma pratiği üzerinden Türkler, milliyetçi temelli olarak futbola yaklaşıyor. Yanılmıyorsam 1909’da Galatasaray ile Rum-İngiliz ağırlıklı İmojen arasındaki maçta büyük kavga çıkıyor. İlk Türk boksör Sabri Mahir, ki kendisi aynı zamanda Galatsaray’ın da futbolcusudur 1923’te kaleme aldığı anılarında mavi beyaz forma sahip olan Rum takımının formalarını tek tek yırttığından bahsediyor. Çünkü bu renkler Yunan bayrağını simgeliyor. Yani Müslüman Türklerin futbolla ilgisi milliyetçilik temeli üzerinden gelişiyor.
Ali Sami Yen’in “Amacımız Türk olmayan takımları yenmek” sözü bu dönemde söylenen bir söz mü?
Galatasaray, Baltalimanı maçında 5-0 yeniliyor. 1908 yılında da sarı-siyah olan renklerini sarı-kırmızı olarak değiştiriyor. Ali Sami Yen anılarında renklerin değişmesini anlatırken o 5-0 yenildikleri maçın ardından herkesin bu renkleri uğursuz gördüğünden bahsediyor. Ancak 1906’dan sonra 1908’e kadar Galatasaray’ın sarı-siyah renklerini kullanmaya devam ettiğini ve maç yaptığını biliyoruz. Peki bu iki yıl boyunca uğursuz değil miydi? Ama belli ki bu yenilgi aradan geçen zamana rağmen bir travma olarak kalmış. Bence o rengin değişmesi bu olay değil. İkinci Meşrutiyet ile birlikte her şeyde bir değişim başlıyor. Yeni edebiyat gibi… Dolayısıyla değişim sırasında Galatasaraylılar da “biz de bu değişime uyalım ve formamızın renklerini değiştirelim” demiş olabilir. Çünkü 2. Meşrutiyet siyasi olarak bir dönemin sonu ve yeni bir dönemin başlangıcı olarak karşımıza çıkıyor. Bu dönemi de Galatasaray yeni bir formayla selamlamak istedi. Peki Ali Sami Yen o sorduğunuz lafı niye söyledi? İlk futbol maçını izlerken Ali Sami Yeni çok etkileniyor. Dolayısıyla Ali Sami Yen’in “İngilizler gibi oynamak”, “İngilizler gibi bir formaya sahip olmak” dediği doğrudur. Fakat “amacımız Türk olmayan takımları yenmek” sözü Ali Sami Yen tarafından ilk kez yanılmıyorsam 1939’da söyleniyor.
“Yüz yıllık tarihi bir kitapta anlatmak gibi bir eğilim var”
Bundan sonrasında da futbol tarihi üzerine bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Bunu çoğu insan soruyor. Ben bu çalışma ile Türkiye’de bir kapı açtım. Türkiye’de genel tarihçilik yapılıyor. Osmanlı Tarihi, Galatasaray Kulübü Tarihi gibi. Yani yüzyıllık tarihi bir kitapta anlatmak gibi bir eğilim var. Ben sadece üç yıla odaklandım aslında. 1904-1907 arası. Dolayısıyla bu bir kapı açtı. Belki bundan sonra 1907’den Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemi inceleyebilirim. Belki de Cumhuriyet dönemine kadar. Ama kısa vadede düşünmüyorum. Bir dahaki yıl buna çalışmayacağım. Bu yılki projem en başından itibaren Osmanlı’da sporların başlangıcını incelemek. Temelini atarak geleyim. Muhtemelen 1915 yılına kadar geleceğim. Ama bu çalışma kulüp bazında değil de spor bazında olacak. Bu bir tez olacak. Kitaplaştırabilir miyim bilmiyorum.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr
http://instagram.com/ihsandinovski