‘En ağır kaybı müze çalışanları yaşadı’
12 Ocak 2022 - 11:01Seyhan Akıncı
Hayatı yakalanacak bir şey gibi yaşadığımızı fark ettik belki de en çok pandemide. Müzeye gittiğimizde konum belirten sosyal medya paylaşımlarımız orada ne deneyimlediğimizin önüne geçmişti çoktan. Peki, kaçımız konumumuz zoraki olarak evimiz olunca çevrimiçi müze gezdi? Pek çok müzenin kapılarını bir daha açmamak üzere kapattığı bir süreçte Müzecilik Meslek Kuruluşu Derneği (MMKD) bugün "Müzecilik ve Pandemi" üst başlığıyla küresel salgının müzeciliğe yansımalarını konuşacağı çevrimiçi bir etkinlik düzenliyor. Biz de MMKD Yönetim Kurulu Başkanı ve Müzeolog Zeynep Toy Büke'ye müzecilik alanının pandemiyi nasıl deneyimlediğini sorduk.
İki yılı aşkın bir süredir pandemi koşullarında yaşıyoruz. Her birey ve sektör farklı şeyler deneyimliyor. Müzecilik alanı pandemiyi nasıl deneyimliyor?
Müzecilik çalışmaları çevrimiçi sürse de kapanmalar, birçok sorunu beraberinde getirdi. Bilet geliriyle ayakta duran küçük müzeler ana maddi kaynağını kaybederken müze ve sergi tasarımı yapan şirketlerinse işleri azaldı. Bu gelişmelerin sonucu olarak müzecilik alanında çalışanlar kısa çalışma ödeneğine dahil edildi, ücretsiz izine çıkarıldı ya da işlerini bırakmak zorunda kaldılar. Bu sebeple müzecilerin çalışma koşulları oldukça zorlaştı. Müzelerdeki gelir kaybının en ağır sonucunu müze çalışanları yaşadı. Uluslararası Müzeler Konseyi’nin (ICOM) 2021 Temmuz’da yayınlanan raporunda; Müzelerdeki istihdam konusunda, geçici sözleşmelerin yenilenmediği ya da feshedildiği, serbest çalışan müze profesyonelleri için koşulların daha endişe verici olduğu kaydedildi.
Bu raporla birlikte ICOM, müzelere ve çalışanlarına destek vermeleri için devletlere açık çağrıda bulundu. Sonuçlarını önümüzdeki yıllarda daha belirgin göreceğiz ama şu anki raporlara ve sektördeki işleyişe göre ülkemizde tablo pek iyi görünmüyor
Pandemiden sonra müzelerin sürdürülebilirliğini neler sağlayacaktır?
Müzelerin sürdürebilir olmasını sağlayacak kültürel politikaların sistemli ve planlı olması gerekiyor. Planlama yapılmadan hızlıca kurulan müzelerin sonraki aşamaları pek düşünülmüyor. Yıllık bütçe planlaması, belli bir yıl geçtikten sonra müzelerin hem tasarım hem de dijital olarak yenilenmesi, iletişim faaliyetleri, etkinlikler ve istihdam planlaması tanımlanmıyor. Pandemiyi geride bıraktığımızda müzecilik alanı üzerindeki tüm etkileri incelenecek ve sosyolojik, kültürel, ekonomik ve psikolojik olarak ortaya çıkan sonuçları müzecilik açısından tanımlanacaktır. Müzeciler olarak bu durumları aşacak, dayanışma sağlayacak projeler, araştırmalar yapılmasını planlıyoruz. Müzelerin sürdürülebilirliği artık sadece dijital olarak sağlayabilir diyemeyiz, müzeler hâlâ fiziki mekânları ve eserleri olan kurumlar. Bu sebeple müzelerin şeffaf, eşit, erişebilir ve kapsayıcı, toplumla iletişim kuran, yorumlayan, eleştiren alanlar hâline gelmesini sağlayarak, yeni teknolojileri yerinde kullanan projeler ve kültür politikalarıyla destekleyerek sürdürülebilirliği sağlayabiliriz.
Pandemi ile birlikte çevrimiçi müze ve dijitalleşme bir anda dikkat çekici şekilde hız kazandı. Bunun nasıl bir seyir izleyeceğini düşünüyorsunuz?
Biz son 10 yıldır müzelerde kurguyu ve anlatımı desteklemek için dijitalleşmeyi önemli bir etken olarak kabul ediyoruz. Pandemide müzeleri mekânsal olarak sürdüremediğimizi gördük ve bu anlamda dijital çalışmalar kurtarıcı oldu. Dijital çalışmalar küresel olarak açılıyor fakat erişebilirlik sağlanıyor mu, emin değilim. Dünya nüfusunun neredeyse yarısının şu anda internete erişimi olmaması, kültürel kaynaklara erişimde eşitsizlik yaratıyor. Bunun yanı sıra çevrimiçi müzeler her yaşa ve farklı gruba göre henüz düzenlenmediğinden dolayı mekânsal müzelerle aynı erişebilirlik seviyesini yakaladığı söylenemez. Maddi olarak sürdürülebilir altyapı oluşturmak, çevirimiçi müzelerde gelişmesi gereken unsurlardan. Bir yandan da yeni istihdam alanları sunması bakımından olumlu olarak bakılabilir. Biz müzecilerin üzerinde en çok durduğu nokta ise çevrimiçi müzeler, sosyal medya platformlarının rakibi mi olacak? Çevrimiçi müze tüketilip bitirilecek bir olgu ya da ürün olmamalı. Bu yüzden daha farklı bir çerçeveden bakmak gerekir. Dijitalleşmenin gelişeceği ve yaygınlaşacağı kuşkusuz ancak dijitalleşme bağlamında biz müzecilerin kendi ilkelerimizi ve temellerimizi yaratmamız gerektiği de bir gerçek.
‘Toplum müzelerle iletişimde olmalı’
Müzelerin de her sektör gibi bundan sonra bir pandemi hazırlık ve müdahale planı olacaktır. Bunun için çalışmalar yapılıyor mu?
“Küresel salgın” gibi bir unsuru içeren afet ve kriz yönetimine çok az sayıda müzenin sahip olduğu görüldü. Kriz zamanlarında uluslararası iş birliklerini iyi planlamak gerekir. Küresel ölçekteki müzeler bu konuyu fazlasıyla önemsiyor. Türkiye’deki müzecilerin de kriz yönetmeliklerine pandemi gibi sağlık krizlerini ekleyeceklerini düşünüyorum. Toplumlar bu pandemiden çok korktu ve belli psikolojik refleksler geliştirdi. Müzeler ve müzeciler bunları kırabilmek için çalışmalarına bu yönde ağırlık verecektir. Toplumların eski hâllerine dönmesini sağlayacak araçlardan biri de müzelerdir. Müzecilerin bu bağlamda yapacağı en iyi işlerden biri, müzelerle toplumun iletişim hâlinde olabilmesini sağlamak, toplumsal yaraları sarabilmektir.