Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Edebiyatın ‘ayıp’ öyküleri

Edebiyatın ‘ayıp’ öyküleri

Edebiyatın ‘ayıp’ öyküleri14 Mayıs 2023 - 02:05
Araştırmacı Ömer Türkoğlu tarafından keşfedilen, İstanbul’da 1923-1924 yıllarında yayımlanmış “Bin Bir Bûse”, Eva Yayınevi tarafından ilk kez günümüz Türkçesiyle, bir arada yayımlandı. Hikâyeler yasak aşk, ihtiras, aşk ve şehvet duygularıyla dolu.
Seray Şahinler - Edebiyat tarihinin sayfalarından ilginç keşif… Ankara’da uzun yıllar sahaflık yapmış, araştırmacı ve çevirmen Ömer Türkoğlu, 1923-24 yıllarında İstanbul’da yayımlanan “Bin Bir Bûse: En Şen, En Şuh Hikâyeler” başlıklı bir dergi keşfetti. Kim tarafından hazırlandığı tespit edilemese de Mehmed Rauf’un öncülüğünde yayımlandığı tahmin ediliyor. Eva Yayınevi’nin titiz çalışmasıyla “Bin Bir Bûse 1923-24 İstanbul’undan Erotik Bir Mecmua” adıyla yayımlanan kitapta derginin bütün sayıları bir arada. 1920’lerin İstanbul’unda yasak aşk, ihtiras, ihanet öyküleri, çetrefilli aşk ve şehvet duygularının yer aldığı kitabın serüvenini Türkoğlu’ndan dinledik… 
 
“Bin Bir Bûse”nin Mehmet Rauf öncülüğünde yola çıktığı düşünülüyor. Nasıl bir mecmua “Bin Bir Bûse”? Dönemindeki yeri, içeriği, etkinliği hakkında neler söyleyebiliriz?
 
Mehmet Rauf’un birçok edebî eserinde ve kadın-erkek ilişkileri bağlamında erotizmi çağrıştıran cümleler kurduğunu biliyoruz. Ancak bunların hemen hiçbirisi “Bin Bir Buse”deki kadar aşikâr değildir. Bir anlamda ‘edebî klişeler giydirilmiş hikâyeler’ olarak değerlendirebiliriz. “Bin Bir Bûse”deki kısa hikâyelerin nerdeyse tamamı müstear isimlerle yazılmıştır. Bunu anlamak mümkündür. Yazar veya yazarlar böyle yazıların altında isimlerinin yer almasını istemeyebilirler. Ancak bu durum -kitap okunduğunda da anlaşılacağı üzere- söz konusu yazıların edebî niteliklerine olumsuz bir etki yapmamıştır. “Bin Bir Bûse”nin, dönemin yayın hayatında önemli bir boşluğu doldurduğunu söyleyebiliriz. Bunun sebebi toplum hayatında ‘mahrem’ ve ‘ayıp’ sayılan bazı ilişkilerin aslında fazlasıyla yaygın olduğu ve bunlardan bahis yazıların -isterse fantezi ürünü olsun- fazlasıyla okuyucusu olmasıdır.
 
Aslında Türk edebiyatında bazı romanlarda o çok tanıdık gelen yasak aşkların, çetrefilli ilişkilerin daha özele inmiş hâli bu metinler. Neler görüyoruz bu içeriklerde?
 
Metinlerdeki figürler incelendiğinde bugün bile ‘cinsel fantezi’ öznesi olan birtakım tiplerin hikâyelere konu edildiğini görebiliriz; evli, zengin ama mutsuz kadınlar, hizmetçiler, genç delikanlıları çekici bulan orta yaşlı kadınlar vs. Aslında bu figürler yalnızca yazarların değil, toplumun da hayal dünyasında yer alan karakterler.
 
Dönemine nasıl bir pencere açıyor bu öyküler? Okuduklarımıza bakınca nasıl bir toplumsal, sosyolojik okuma yapabiliriz?
 
Cinsellik bugün bile tabu olmaya devam ediyor. Kaldı ki o dönemde değil aleni, üstü kapalı bir şekilde dahi ifade edilmemesi gereken bir konu. Bu anlamda sosyolojik olarak bakıldığında toplumun muhafazakâr ve baskın kesimi böyle şeyleri hoş karşılamaz ve şiddetle ayıplarken diğer taraftan ‘merak, eğlence ve zevk’ saikiyle ikili ilişkilerin mahrem taraflarını okuyup öğrenmek, hissetmek isteyen bir kesim var ve “Bin Bir Bûse” tam da burada ortaya çıkıyor. Bir bakıma toplumun bir bölümünün ihtiyaç duyduğu metinleri onlara ulaştırmış oluyor. Sanırım derginin ilgi görmesinin altında da bu yatıyor.
 
Edebiyat tarihimizdeki ‘şuh öykülerin’ varlığına baktığımızda nasıl bir tablo çıkıyor karşımıza?
 
Cumhuriyet döneminde basın ve yayın dünyasının karşılaştığı yasaklama ve cezaların bu tür yayınların çoğalmasının önüne geçtiğini düşünüyorum. Bunun, 1950’lerde telif ve tercüme bazı polisiye romanlara yedirilmiş cinsellik, ‘60-’70’lerde ise bilimsel cinselliğe dair bazı kavramları halkın anlayabileceği dilde anlatan birtakım yayınlarla aşıldığını düşünüyorum. Sonrasında ise erkeklere hitap eden dergiler geliyor.