Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » “Büyük Doğa Modeli” Türkiye’de

“Büyük Doğa Modeli” Türkiye’de

“Büyük Doğa Modeli” Türkiye’de18 Şubat 2025 - 03:02
Refik Anadol’un eşi Efsun Erkılıç ve yüzlerce kişilik yerli - yabancı ekiple Türkiye İş Bankası (TİB) desteği ile ortaya koyduğu, dijital sanat ve yapay zekâyı MEXT’in katkıları eşliğinde bilimle kesiştirdiği ‘Yaşayan Ansiklopedi’ projesi “Büyük Doğa Modeli” Türkiye’de görücüye çıktı. TİB Genel Müdürü Hakan Kara ev sahipliği ile 17 Şubat akşamı İş Kuleleri’nde tanıtımı yapılan proje için, milyarlarca veri, Türkiye’deki 33 ayrı milli parktan ilk kez titizlikle derlenip açık kaynak haline getirildi. On binlerce fotoğraf, doğal ses kaydı ve yüksek kalitede ‘data’yı ilk kez bitiştiren Anadol çifti imzalı ‘Dataland’ şemsiyesindeki ‘Büyük Doğa Modeli’ TİB’in mobil uygulaması ve gelecek yılki özel sergi fikriyle de gündemde kalacak.
EVRİM ALTUĞ 
evrimaltug@gmail.com
 
Amerikan TIME dergisinin ‘2025 TIME 100 AI Impact Awards’ ödülünü, 10 Şubat’ta Dubai’de düzenlenen törenle alan dünyaca tanınmış dijital sanatçı Refik Anadol bilim, sanat, yapay zekâ (AI) ve doğayı eğitimle kesiştirdiği yeni projesi ‘Büyük Doğa Modeli’ni de, (BDM) İstanbul’da üç ayrı enstalasyon ile paylaştığı özel bir sunum ile tanıttı. 
 
‘İş Kuleleri’ olarak da bilinen İstanbul Levent’teki Türkiye İş Bankası (TİB) Genel Müdürlük Binası’nın 41. katında görücüye çıkan BDM, TİB Genel Müdürü Hakan Kara’nın ev sahipliği ve bankanın ana desteğinde, MEXT’in onlarca kişilik altyapı katkısı eşliğinde kamuoyu ile buluştu. Toplantıda, ‘Dijital bir ansiklopedi’ olarak kamuoyu ve basın karşısında ilk kez görücüye çıkan ‘Büyük Doğa Modeli’ni inceleyen özel davetliler, akademisyenler ile basın mensupları, kullandıkları QR kodlar ve düzenlenen dijital alt yapı sayesinde, projeyi de ilk defa deneyimleme imkânına kavuştu.
 
 
Refik Anadol, eşi Efsun Erkılıç Anadol, TİB Genel Müdürü Hakan Kara ve MEXT koordinasyon yetkilisi Özgür Burak Akkol.
 
Hakan Kara: “Doğa temalı, sanata yönelik ilk AI projesi”
 
Sunum açılış konuşmasında projeye katkı sunan tüm imzalara teşekkürlerini ileten TİB Genel Müdürü Hakan Kara, davetlilere yaptığı hoş geldiniz konuşmasında özetle, şu ifadeleri kullandı:
“100 yıldır değişimin öncüsü, kültür - sanatın destekçisi bankamız, ikinci 100 yılına başlarken de, sanat ve yapay zekâyı doğaya ve insana saygı çerçevesinde birleştiren bu anlamlı ve küresel projenin, Google ve Lidar gibi kurumlarla birlikte Türkiye bacağında sponsor olmaktan ve ülkemizi projeye dahil etmekten dolayı mutlu ve gururludur. Bu projenin beni en çok heyecanlandıran kısmı, doğa temalı, sanata yönelik ilk AI projesi olmasıdır.”
 
Sunumda, konuyla ilgili heyecanı gözlerden kaçmayan, projeyi ise ilk olarak 17 Aralık 2024’te dünyayla ABD’den paylaşmış sanatçı Refik Anadol ise projelerinde kendisine ortaklık da yapan Eşi Efsun Erkılıç (Anadol) ve TİB’e özellikle teşekkür ederek başladığı sunumunda, özetle şu açıklamalarda bulundu: “...Yakın geleceğin AI ile değişeceği böylesine anlamlı bir süreçte, bu projeyi ülkemizde üretebilmek, öncelikle muazzam bir kalp atışı! Çok heyecanlıyım! Bu yüksek kalp atışı bu yüzden! Projenin hem açık kaynaklı, hem de Türkçe olması sebebiyle, bu projede olmaktan ötürü ayrıca büyük onur duyuyorum…”
 
 
Etkinlikte daha sonra söz alan ve çalışmaya MEXT imzası eşliğinde onlarça bilişim uzmanı eşliğinde destek vermiş Özgür Burak Akkol ise ‘Dataland’in ‘Büyük Doğa Modeli’nde ve bu ‘Dijital Ansiklopedi’de almış oldukları rolden kısaca şöyle söz etti: “Bu projede, MEXT olarak ‘çorbada tuzumuzun olmasından’ büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Refik Bey bu projeyi ülkemize kazandırıyor. Ama kendisinin yaptığı işler ve başarıları, neredeyse tüm dünyada bütün liderler tarafından konuşuluyor. Davos’ta, kendisine gösterilen teveccühe bizzat şahit olmuş biri olarak, göğsümüzü kabartıyor. Buradaki, altyapıdan yaratıcılığa, platformdan düşünceye, tamamen kendisinin eseridir. Bizim bu platformda olmamız, bizim için bir gururdur.
 
Öbür tarafta TİB var. Bu bizim MEXT ile TİB olarak ikinci büyük işbirliğimiz. 100 KOBİ’nin dönüşümüne liderlik eden bir proje ile, yine TİB desteği ile ülkemizi dönüştürmeye aday projelerden birini sunduk. Hakan Bey’in de çok güzel ifade ettiği gibi, (Refik Bey) projenin mimarı, mühendisi sizsiniz. Finansörü, destekçisi orada. Biz sadece çorbaya çok ufak bir tuz katıyoruz. Ama, ülkemiz için çok güzel bir şey yapmaktan çok büyük memnuniyet duyuyoruz. 
 
“Dijital fabrika MEXT: 33 Milli Park’tan veri toplandı”
 
MEXT teknoloji merkezimiz, dört buçuk yıl önce kuruldu, bin kişiye danışmanlık, 30 bin kişiye eğitim verdi. Dijital bir fabrika, bir olgunluk değerlendirme merkezidir. Bir ekosistem, kendi alanında ‘yeşil dönüşüm’ adına dünyanın en gelişmiş eğitim merkezi. 
 
Biz burada ne yaptık? Burada Refik Bey’in ürettiği, yarattığı, bu uluslararası arenada ortaya koyduğu büyük modeli TİB ülkemize kazandırmak isteyince, biz de kendilerine sahada destek olduk. Örneğin Siir Botan Vadisi’nden, Antalya Güllük Dağı’na kadar, 33 Millî Park’tan veri toplandı. Bu bizim için muazzam bir iş. 200 kişi, bu projeye beş ay boyunca sahada destek oldu. Drone’lar, yeni nesil laser ‘sensor’lar ile veriler toplandı. Türkiye’den 30 bin fotoğraf, yedi bin dakika görüntü alındı. 40 bin dakika ile son teknoloji ses kaydı bulunan projemizde, beş bin saatlik, 4K değerinde bir prodüksiyon bu modele girdi. İşte biz, MEXT olarak bu projeye kendi mühendislerimizle destek olmaya çalıştık. Biz güzel projeleri seviyoruz ama, bu hakikaten bizim hem kalbimizde, hem gönlümüzde yer edecek bir projedir.
 
İkincisi, yine Hakan (Kara) Bey’in de söz ettiği gibi, projenin doğayı temel almasıdır. 
Üçüncüsü, küresel arenada adını duyuran, gurur duyduğumuz bir Türk’ün, ülkemizde bu kadar büyük bir projeyi tüm ülkelerden önce TİB desteği ile buraya getirmiş olması, bunun yanında bizim de ilk gününden itibaren bu projede varolma isteğimiz ve çalışma isteğimizdir.”
 
Anadol: “Sanatı beklemediğiniz yerlere götürdüğünüz zaman…”
 
Etkinlikte yeniden söz alan sanatçı Refik Anadol ise girişim hakkında konuşurken, son 16 yıllık maceralarının son 10 yılında en anlamlı projelerinden birini eşi Efsun Erkılıç ile BDM’yi Türkiye’ye getirebiliyor olmanın yaşattığı güzel duygular şeklinde dile getirdi. 
 
Sözlerine, birkaç gün önce aldığı TIME dergisi ödülüne gönderme yaparak başlayan Anadol, dergiye daha önce (1924 ve 1927) Mustafa Kemal Atatürk’ün de kapak kişisi seçilmiş olmasına değinerek, AI üzerine Dubai’de almış bulunduğu ilgili ödülün kendisi adına çok anlamlı olduğunu vurguladı. 
 
 
Anadol AI hakkında şöyle konuştu: “AI denildiğinde birçok teknolojiden farklı olarak, karşımızda düşünebilen, mantık yürütebilen, belki yarın, öbür gün duygusal olabilen yepyeni bir teknoloji karşımıza çıkmaya başladı.
 
Bundan 10 sene önce, ekibimle beraber, 100’den fazla şehirde, çok farklı boyutlarda, özellikle veriyi kullanarak, yani göremediğimiz birçok farklı katmanın kendi arasında kullandığı veriyi kullanarak çok farklı eser hayata geçirmeyi elde ettik. Özellikle son 10 yılda fark ettik ki, sanat ne zaman herkese, her yaşa, arka plana ve kültüre ulaştı ise, sadece ‘egosantrik’ bir deneyim olmayarak, insanlığa, topluluğa ve birçok farklı kuruma, kuruluşa ve bilime destek olabiliyor. Bunu yaparken fark ederseniz, sanatı sadece müzeye değil, bir galeriye değil, bir hastaneye ümit olabilmesi için, ya da belki bir okula gelmesi için, ya da sanatı belki hiç beklemediğiniz yerlerde gördüğünüz zaman, bu değişimin çok farklı olduğunu fark ettik.
 
Özellikle son 10 yılda, AI’a dijital sanat ve veri ile kullanıldığı zaman sanat dünyasında çok da hâkim olunmadığı ve bu alanın çok da tanımlanmadığı bir dönemden de geçtik. Ve o dönemin sonunda, belki de AI ile beraber, tamamen, insan ve makine arasında yepyeni bir bağ kurmayı başardık. 
 
Ekibimizle son 10 yılda yaptığımız eserler ile her zaman hem verinin nereden geldiğini gösteren, hiç bir zaman ‘etik dışı’ bir veri kullanmadan, son dönemde yalnızca doğaya zarar vermeyen enerji ile ürettiğimiz için dünyanın farklı birçok yerinden pozitif anlamda etki aldık.
 
Sanıyorum önümüzdeki beş yıl içinde, sadece teknoloji, sadece sanat değil, özellikle medikal alanda da arka arkaya, kanserden Alzehimer’a, birçok farklı alanda AI’nın değiştiğini göreceğiz. Çok iyi biliyoruz ki, geçtiğimiz yıl ilk defa Nobel ödülü alan AI modeli, 100 milyondan fazla protein dönüşümünü bulan ekibe verildi. Tahmin ediyorum ki, önümüzdeki dönem de çok farklı ve umuyorum iyi olarak anılacak hatıralar için iş yaptığımızı hatırlatmak isterim.  
 
Geçtiğimiz yıl çok enteresan bir şey daha yaşadık: Dünyanın en önemli müzelerinden biri olan New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde (MoMA) ilk defa bir sanat eseri, 200 yıllık müzenin kalıcı koleksiyonuna girdi. Bir kere müze 200 yılda ilk defa, üç milyondan fazla izleyiciye ev sahipliği etti. Bu eserin, müzede bulunan kamera sayesinde ortalama 38 dakikalık izleyici ile aslında bu alanın aynı zamanda bir sanat eseri değil, kurumlara da destek kattığını, dünya çapında kişilerin de burayı gezdiğini fark ettik. Fakat şöyle bir gerçeklik var: Dünyada MoMA’dan çok fazla yok. Guggenheim’dan, Centre Pompidou’dan çok fazla yok. Ve bir sanatçı olarak, sadece egosantrik olarak benim için değil, birçok sanatçının da bu alanda hayal kurabilmesi için, bu alanın da bir müzeye ihtiyacı olabileceğini düşündük. Ve böylelikle, Efsun ile birlikte iki yıl önce bir müze fikri ile yolculuğumuza başladık. Böylece yakın zaman önce LA Times’da projemizi ortaya çıkardık.
 
“Eşim Efsun ile temeli de etik bir müze hayal ettik”
 
Fakat biz bunu sadece öylesine bir müze olarak hayal etmedik. Bunun hayalini oluşturan şeyin temelinin de etik olmasını, insan ve makine arasındaki ilişkinin çok kıymetli olduğunu, makinenin insandan yaratıcılığı alıp, bizi yalnız bırakacağı bir dünyayı da hayal etmedik. Bunu yapabilmek için çok çalıştık. AI alanı Amerika’da, Avrupa’da, ülkemizde bambaşka şekilde ölçekleniyor, anlaşılıyor. Üretim hızı adına yepyeni AI modelleri ile… Örneğin bir sanatçı için, elinde bir fırça, pigment ya da bir tuval ile hayallerinin hep aynı kalacağı bir gelecek düşünelim: Ama AI alanında her sabah, yeni bir sabah. Her sabah, yeni bir ölçek, yeni bir fırça, yeni bir kanvas, yeni bir pigment ortaya çıkıyor. Böyle bir gelecekte yeni bir sanat alanı da ortaya çıkıyor. Hayalini kurduğumuz bu dünyada biz, acaba bu yeni bir sanat alanı ortaya çıkarabilir mi sorusu ile yola çıktık. Böylece gelecek Kasım’da sizleri de LA’da ağırlamayı çok isteriz. Bu hayalin farklı bir versiyonunu Türkiye’de de yaşayacağımızdan çok eminim. 
 
 
Ama bunun anlamını kuran, Büyük Doğa Modeli’nin de hikâyesini sizlere anlatmak isterim: İki sene önce, dünyanın Chat GPT, Gemini Cloud ve bir çok AI modelleri arka arkaya, insanlığın asistanı olmaya çalışıyor. Fakat bu modellerin temeli, asistanlık, temel düzeyde mantık ve kolay yoldan bize yardımcı olmaya çalışan asistanlar. Bir sanatçı olarak, bu modellere baktığımda fark ettim ki, hiç biri gerçekten doğayı anlamıyor. Benim için doğa, bizler için olduğu gibi en önemli, ilham verici ve yaşayan kavram. Biz buna örnek olabilecek bir AI modeli ortaya çıkarabilir miyiz diye düşündük.
 
Bu yolculuğu başlatabilmek için, bu AI’ın içine asla ‘etik olmayan veri’ koymayalım istedik. Özellikle AI’dan önce, doğada farklı alanlarda veri toplayan kurumlarla el sıkışarak, tek tek yarım milyardan fazla veriye ulaştık. Şunu öğrendik: Dünyada çok az kurum, gerçekten büyük veriyi kullanabildiği için AI ağları bu alanda uzmanlaşmamışlar. 
 
Bir diğer anlamlı katkı için de, “Acaba bizler de daha fazla veri kullanabilir miyiz?” dedik. 
 
Yağmur ormanları, bildiğimiz gibi dünyanın akciğerleri ve maalesef çok hızlı bir şekilde zarar gören yerler. Geçtiğimiz yıl, Dünya Ekonomik Forumu’nda da, hatta Hakan (Kara) Bey ile de tam tanıştığımız döneme denk geliyor; bu projenin bir versiyonunu ‘nabız almak ve gerçekliğini ölçmek adına’ sunma şansına eriştik.
 
Sağ olsunlar, Google ekibi de o günden bugüne, bizlere doğaya asla zarar vermeyen, sadece yenilenebilir enerji kullanarak ‘dünyanın en hızlı AI’ı değil ama biliyoruz ki dünyanın iyi bir AI’ı için” bir altyapı kurduk. 
 
Burada gördüğünüz bugünkü modeller, gerçeğe çok yakınlar. Hiç bir imge gerçek değil. Bunların niyeti, ’doğayı anlamak için yeni bir yaşayan ansiklopedi’ hayalidir. Bu proje ile amacımız, doğaya dair verileri işleyerek, akademisyenler, araştırmacılar, sanatçılar ve doğaseverler için etkileşimli bir yaşayan ansiklopedi oluşturmaktır. Bunun için geniş çaplı bir kaynak oluşturmayı hedefleyen proje kapsamında, Türkiye’deki 33 milli parkta kaydedilen ses ve görüntüleri bir araya getirerek, zengin bir veri tabanı oluşturmaya karar verdik.(...)
 
‘Yaşayan Ansiklopedi’ projesi üç etkileşim modu sunar. Araştırma modunda, ayrıntılı ekosistemler ile derinlemesine araştırma yapılabilir; gerçek zamanlı hava simulasyonları ile keşif ve incelemeler yapılabilir ve çevresel veriler ile etkileşime girebilirsiniz. Oluşturma modunda, metin sistemlerine dayalı olarak ‘Flora’, ‘Fauna’ ve ‘Mantar’ların bilimsel olarak doğru ve sanatsal görüntülerine ulaşabilirsiniz. ‘Rüya’ modu ise, gelişen manzaralar, görseller ve doğa sesleri arasında meditatif bir yolculuk sunar; doğadan ilham alan, sakinlik ve bağlantı adına bir alan yaratır.
 
 
“Doğayı yok etmek, değiştirmek değil, alternatiflerini bulmak”
 
Toplamda 180 kişiyi geçen ayrı ekipler halinde, eşim Efsun ve ortağım Morris ile birlikte, hem Türkiye’de, hem dünyada bu büyük veri ile dünyanın ilk örneğini yapmaya çalışıyoruz. Bu yapay zekâ programının amacı, doğayı anlamak ve onun sesi olabilmektir. Doğayı değiştirmek, yok etmek değil, alternatiflerini bulmak demektir. Gerçek ve dürüst niyetle, hayatımızın en önemli kaynağı doğanın, ülkemiz için, bilim ve tarım için, bu projemizin size ilham kaynağı olabilmesi için çok değerli olduğunu paylaşmak isterim.”
 
Sunum ardından, TİB Genel Müdürü Hakan Kara ile sanatçı Anadol ve Özgür Burak Akkol, basının sorularını da yanıtladı. Gazeteci Serfiraz Ergun Anadol’a yönelttiği soruda Anadol’un ‘Legal olan veritabanına yaptığı vurguya tekrar dikkat çekerek, bunun ‘illegal’ olanı hakkındaki görüşlerini sordu. Anadol bu soruya verdiği yanıtta, şu ifadeleri kullandı: “Şu an bildiğim kadarıyla bu büyüklükteki bir veriyi açık biçimde, kaynak ve kaynak halinde gösterebilen bir büyük ölçekli AI modeli yok. Yani burada, kaynakların nereden gelip nereye gittiğini gururla ifade edebilen bir projeden söz ediyoruz. Ancak NASA derseniz, kendisi başlıbaşına açık bir kaynaktır. Onun veri sistemleri zaten dünyaya ‘hediye edilmiş’ durumdadır. Fakat doğa, bugüne kadar bu projedeki gibi bir araya getirilmemiştir.” 
 
Anadol ayrıca, gazeteci Ergun’un projeye dair ‘ansiklopedi’ yorumu ile ilgili olarak da bir müjdeyi ilan etti ve şöyle konuştu: “Önümüzdeki yıl yine TİB ile muazzam bir sergi hayalimiz var. O sergide eminim, bu çalışmanın niteliği, niceliği, didaktik, bilimsel ve sanatsal olarak incelenecek. Tabii ki orada da bunun bir sonraki versiyonunu görebileceğiz. Bunu anlatabildiğimiz, belgesel değerinde de görebileceğimiz büyük bir sergi hayalimiz var.”
 
Konuya ek olarak mikrofonu devralan TİB Genel Müdürü Kara ise, şu açıklamayı yaptı:
“Bunu geleneksel ansiklopediler gibi değil, etkileşimli, dijital bir ansiklopedi gibi görmemizde yarar vardır. Bu ansiklopedinin ‘veri’si oluştu. Bu verinin gelişimi ve bu ansiklopedinin tüm insanlığa kazandırılması sürecindeyiz. Bunun ilk adımını atmış bulunuyoruz.”
 
Buna ek olarak Anadol, Milliyet Sanat’ın yönelttiği ‘sosyal medya ve AI destekli Büyük Doğa Modeli’ ilişkisinin verimliliği üzerine soruya ise şu cevabı verdi: “Aslında çok güzel bir soru bu. Zira, bu projenin arkasında dörtten fazla ‘yapay zekâ ağları’ var. Önümüzdeki iki üç yılın büyük alanı, ‘AI’gantic AI’ denen, birden fazla yapay zekânın, sorunun kapsamına göre farklı değerlendirerek bize getirebilecek olması. Dolayısıyla, buradaki en güzel zorluklardan biri, bunun da kaç yapay zekâ ağına ihtiyacının olacağıdır. Burada göreceğiniz gibi, AI’nın ne kadar enerji harcadığını bile gösterebiliyoruz. Dünyada ilk defa bir AI, hayali veya gerçek olursa olsun, ne araştırma yaparsa o sırada ne kadar enerji harcadığını gösterebiliyor. Umuyorum ki bu tür yanları da, araştırmamızın en çok ilham veren yönlerinden biridir.”
 
 
“Hakan Kara: Eminim dünyadan muadilleri de çıkacaktır.”
 
TİB Genel Müdürü Kara ise, aynı soruya verdiği yanıtta, şu ifadelere başvurdu: “Bu konunun özellikle sosyal medya ayağında, ilgili olan müzenin, ya da ‘Dataland’ın Instagram hesabında vb., ya da TİB olarak bizim geliştireceğimiz, yapacağımız mobil uygulamalar olabilir, bu doğa modelinin de bir mobil uygulaması aracılığı ile, dediğiniz etkileşime girilebilir. Öğrenme ve soru-yanıt süreci de o şekilde devam edebilir. Ama tüm bunların inşa edilebilmesi için, bir kere doğayı merkezine alan bu amaçta bir veri birikiminin olması gerekiyor ki, biz de üzerine bir şeyler inşa edebilelim. Doğayı merkeze alan bir veri tabanı olmadığı sürece, zaten üzerine yapay zekâ modelleri de işlenemezdi. Bu projeyi de öyle görmeniz lâzım. Bundan sonrasında eminim, muadilleri çıkacaktır ve diğer ülkeler de buna eşlik edecek, konu kartopu gibi büyüyerek, söylediğiniz etkileşim de uygulamalarda sayısal olarak artacaktır.”
 
Bilgi: https://dataland.art/blog/announcing-the-launch-of-the-living-encyclopedia-large-nature-model