Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Bu dünyadan bir Kubrick geçti

Bu dünyadan bir Kubrick geçti

Bu dünyadan bir Kubrick geçti27 Ekim 2022 - 08:10
İstanbul Sinema Müzesi’nde açılan “Stanley Kubrick Sergisi”, sanatçının fotoğrafçılıktan başlayarak sinemaya uzanan ve yedinci sanata klasikler armağan eden verimli yolculuğunu anlatıyor.
MÜJDE IŞIL- Stanley Kubrick’in tabiriyle hayatın anlamsızlığı, insanı kendi anlamlarını yaratmaya zorluyor. Hayatı anlamlandırma yöntemlerimizin başlıcası sanat, hiç kuşkusuz. Hem sanatçı hem de sanatsever için yaşadığını hissetmenin, var olmanın, fark yaratmanın, nefes almanın ve gelecek nesillere nefes olabilmenin yolu… Yaratıcılığı, özgünlüğü, cesaretiyle yedinci sanatta derin izler bırakmış Stanley Kubrick’in yolu gibi… Steven Spielberg’ün de deyişiyle, bütün sinema tarihinde Kubrick’in umut ve merak, zarafet ve gizem, mizah ve çelişkiler vizyonunun benzeri olmadı çünkü.
İstiklal Caddesi’ndeki İstanbul Sinema Müzesi’nde açılan “Stanley Kubrick Sergisi”ne giderken bunları düşünüyor insan… Hayatın anlamı ve sanat ilişkisini, sanatın şehir ile kurduğu bağı, sanatta kalıcılığı… Müzenin olduğu Atlas Pasajı’nda yakın zamana kadar Muhsin Ertuğrul’dan miras Küçük Sahne’nin olduğu ama Atlas Sineması yenilenirken ve müze yapılırken bu tarihi salonun artık olmadığı, aklınızın bir köşesinde duruyor dolayısıyla.
 
“Stanley Kubrick Sergisi”, bir bütün ve bir de yarım kattan oluşuyor. Sergi görevlilerinin söylediğine göre ana kattaki labirent şeklindeki yerleştirmede “The Shining\Cinnet”deki Overlook Otel’in labirenti emsal alınmış. Girişte Kubrick’in genç yaşta fotoğrafçı olarak başladığı kariyerinden örnekler yer alıyor. En dikkat çekeni ise Look dergisindeki Montgomery Clift fotoğrafı. Kubrick’in hikâye anlatma ve onu kadraja sığdırma yeteneğinin ipuçlarını o fotoğraflarda bulmak mümkün. Kubrick aynı zamanda satrancı da çok seviyor. Sinemanın sabır işi ve olasılıklar toplamı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor bize.
 
 
Sergide yönetmenin filmleri, duvardaki tabelalardaki detaylı anlatımlarla özetlenmiş. Kubrick hakkında ayrıntılara hâkim olmayanlar için bir nevi rehber görevi üstleniyor bu yazılar. Filmlerinin senaryoları, ön çizimleri, kostümleri, aksesuarları da bölüm bölüm ayrılmış. “A Clockwork Orange\Otomatik Portakal”ın ödüllü plağı ışıl ışıl parlıyor örneğin. Ama en etkileyici kısımlar “The Shining” ve yönetmenin son filmi “Eyes Wide Shut\Gözleri Tamamen Kapalı”ya ait. “The Shining”de kullanılan bıçak ve balta, ikizlerin kıyafetleri, Danny’nin kazağı filmin ürkünçlüğünü o anda yeniden yaşatıyor. “Eyes Wide Shut”ın maskları ise başlı başına efsane. Bakmaya doyamıyorsunuz. Sergide Kubrick’in projesi olan ve onun ölümünün ardından Steven Spielberg’ün tamamladığı “A.I. Artificial Intelligence\Yapay Zekâ”nın çizimleri de olağanüstü. Yine gerçekleştiremediği ve Spielberg’ün dizi formatında hayata geçireceği söylenen “Napoleon” projesinin orijinal belgeleri de mevcut sergide. Audrey Hepburn’ün Josephine rolünü reddettiğini yazdığı mektup görülmeye değer.
 
Ana katın hemen üstünde yarım kat şeklinde hazırlanmış bir sergi alanı daha var. Burası tamamen “2001: A Space Odyssey\2001: Bir Uzay Destanı” filmine ayrılmış. Uzay gemisi atmosferinde döşenmiş alanda filmde kullanılan gemi maketinin replikasından orijinal yıldız çocuğuna kadar filmdeki belli başlı objeler yer alıyor. Beyaz zemini ile farklı bir boyuta ışınlıyor ziyaretçileri.
 
“Stanley Kubrick Sergisi”, ustanın yapıtlarıyla yakından tanışmak isteyenleri özellikle etkileyecektir. Çoğunlukla sosyal medyada gördükleri, okudukları detaylara birebir şahit olmak, yeni nesiller için iyi bir fırsat. Kubrick’i bilen, hatta filmlerini sinemada izlemiş olanlar için de bir nevi nostalji yaşatıyor. Sergi, 1 Mart 2023’e kadar ziyarete açık.
 
Sergi gezmeyi biliyor muyuz?
 
Sergiye gelenlerin ilgisini gözlemlemek için hafta sonu kalabalık bir saate gitmeyi tercih edince bazı sorunlarla yüzleşiyorsunuz. Sinemada-tiyatroda cep telefonu açan, yüksek sesle konuşan, sürekli kayıt yapıp etrafı rahatsız edenlerin bir de sergi gezen versiyonları var. Sessiz ve kapalı alanda sanki evindeymiş gibi yüksek sesle telefonda konuşanlar, duvarda asılı açıklamayı okurken birden önünüze geçerek görüş alanınızı kapatanlar, çevresindekileri yok sayıp da çarpa çarpa yürüyenler ve sosyal medyada “Oradaydım” demek için eserlerin önünde uzun süre pozdan poza bürünenler… Bu kültürel görgü eksikliği ve topluluğa saygısızlık, yapıtlarla aranızda ciddi bir engel oluşturup rahatsızlık yaratabiliyor. Çözüm için “Kalabalık zamanda gidilmesin” denebilir ama o durumda da sanatın birleştirici ve iyileştirici güç olduğunu es geçmiş olmayacak mıyız?