Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Bir ‘Rölyef Röntgencisi’: Can Aytekin

Bir ‘Rölyef Röntgencisi’: Can Aytekin

Bir ‘Rölyef Röntgencisi’: Can Aytekin24 Ocak 2025 - 03:01
2010’da İstiklal Caddesi’nde doğup, 2019’da yerini Meşher’e bırakan ARTER, Dolapdere’deki kalıcı adresinde sanatçı ve MSGSÜ öğretim üyesi Can Aytekin’e ikinci kez ev sahipliği yapıyor. Aytekin, ARTER’in girişindeki devasa duvarda ikametine başlayan bu yeni yapıtında kurumun eski adresinde 2018’de Eda Berkmen küratörlüğünde izlenen “Boş Ev” sergisi ile randevulaşarak onunla tekrar yüzleşiyor. Sanatçı bir ‘rölyef’in röntgenini çektiği izlenimi de veren eserin taşıdığı çocuksu samimiyet ve ‘tazelik duygusu’ adına konuşurken “O tazelik, o ‘el izi’, aslında ‘bakış’taki tazelikle ilişkili. Her bir bakış tazedir, o ‘an’dadır,” mesajını veriyor.
EVRİM ALTUĞ 
evrimaltug@gmail.com
 
Sanatçı, akademisyen Can Aytekin’in İstanbul Dolapdere’deki, Vehbi Koç Vakfı’na bağlı bir kurum olarak 2019’da (yeniden) açılan Arter’in tüm katlardan ziyaretçiyi karşılayan devasa, beyaz, dörtgen ‘Niche’ine dahil ettiği yerleştirmesi, geçen hafta içinde izlenime sunuldu. Peşin peşin dillendirirsek niş, Osmanlıca Türkçe tercümesiyle eski ve edebî metinlerde de kullanılan bir terim olarak öne çıkıyor. Dolayısıyla Aytekin’in ‘Niş’teki ‘iş’i, görselliğiyle olduğu kadar, algıda ‘üreyen’ nice anlam ve hissin de yoldaşlığını üstleniyor. İnternetin yalancısı olursak, anlamı "işaret, iz, nişan" olan bu kelime, genellikle bir olayın, durumun veya kişinin belirli bir işaretle, iz veya nişanla tanımlanmasını ifade ediyor.
 
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Resim Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Aytekin, böylece Arter’in 2018’de, İstanbul Beyoğlu İstiklâl Caddesi’ndeki (Bugün Meşher adıyla hizmet ve kimlik sunan) ilk adresinde sunduğu kişisel sergisi ile de yüzleşme imkânını da elde ediyor.
 
Hatırlanacağı gibi, Beyoğlu İstiklâl Caddesi’ndeki Arter’in ilk iki katında sunulmuş Can Aytekin’in kişisel sergisi “Boş Ev”, sanatçının aynı isimli yeni serisinin yanı sıra 2005’ten sonra ürettiği beş seriden bir seçkiyi de içeriyordu. Tuval resmi ve desenlerin ağırlıkta olduğu, Mart – Temmuz 2018 tarihli o sergide, sanatçının üç boyutlu bazı yapıtları da Eda Berkmen küratörlüğünde izleyiciyle buluşmuştu. 
 
Dönemin basın arşivine tekrar tıkladığımız kadarıyla, “Boş Ev”, izleyiciyi hatırlama ve hayal kurma üzerine bir oyuna davet etmişti. “Sergi, her türlü detaydan, eşyaların ağırlığından ve yaşamsal gereksinimlerin kalabalığından arındırılmış bir evin bölümlerini tuvallere taşımıştı. Çizgiler, renklerin sınırları, kat izleri; boş bir evin odalarını, köşelerini, koridorlarını, kirişlerini meydana getiriyordu.”
Dolayısıyla, Can Hoca’nın 2025 itibariyle (Dolapdere) Arter’e yaptığı bu (ikinci) seferi, onun mekânı yine imkânla tanıştırdığı bir ‘taslak hakikatinin’ samimiyetini gözler önüne serdi. Kuşkuyu, eserlerinde izleyiciyle aynı anda bölüştüğü bir ekmek gibi, en yalın ve doyurucu haliyle kullanan Aytekin’in ‘yeni’ Arter’deki çalışması, izleyiciyi pasif olmaktan kurtaran pek çok bakış ve dahi kaçış açısının da dölyatağı halini aldı. 
 
Biz de hâl böyle iken Can Hoca ile kırmızı, yeşil ve siyah çizgileriyle altını üst üste çizdiği tüm imkânların, hani derler ya, gözüne baka baka sohbet ettik. 
 
 
Pek çok temel unsurun, yan yana, alt alta, üst üste, çapraz hale getirildiği, yine aynı anda hem ‘oyun’u, ama yine bu vakitte ciddiyeti içinde taşıyan bir çalışmanın önündeyiz. Alabildiğince basit olduğu kadar derin bir düzenleme bu. Bu çalışma sizin bakımınızdan ne kadar ‘doğaçlama’ bir şekilde kurgulanmış olabilir?
 
Arter’de, koleksiyonda yer alan Ters Yüz ahşap baskı işlerimin buraya asılması söz konusu olunca, yeni bir şey önerdim. Ben esasında uzun zamandır ‘çizgi’ ile ilgileniyorum. Aslında bunlar, aynı şeyler. Bir yüzeyden kalıbı kestiğinizde konturu çiziyor, sonra içini dolduruyorsunuz. Çizim, desen, baskı, çoğaltma ve mimarî arasındaki ilişkiyi ben bu sefer çizgi ile ele almak istedim.
 
Bu duvar çok büyük olduğu için, kendine özgü bir duvar ve bir ‘vitrin’. Ama, aynı zamanda bir ‘merdiven altı’ da. Burası, çok farklı katlardan görülen bir duvar. Tek bakış açısına sahip değil. Neredeyse üç kat, sağdan, soldan aynı anda görülüyor ve odaklanmış görmeye çok açık da değil. Zaten, bir kısmı da merdivenin altında kalıyor. Bu, beni çok çekti ve ‘oyun’, orada açılmaya başladı…
 
 
Can Aytekin, “Duvar Çizimi (Ters Yüz serisinden 10 kalıp ve 33 şekil)”, 2024
 
Aslında asıl izleyicisi, ‘kaçan gözler, görüşler’ olan bir iş…
 
Evet. Yani aslında burada izleyici, sürekli katlar arasında bakış açılarını değiştirerek, katlar arasında kompozisyonunu sürekli kendi kuruyor. 
 
Her görsel unsurun kendi içinde perspektife açıklıkları kullanılıyor, öyle mi?
 
Evet. Burada 10 adet biçim-kalıp var. Tabii, kare ya da daire değil ama dikdörtgen ve oval ile başlıyor. Bunların tekrarı ile devam ediyor ve bir şekilde birbirlerinden çoğalıyorlar. Birbirlerini sanki çağırıyorlar ve bu, bir şekilde mekânın mimarisindeki diyagonal (çapraz) merdiven ile sizin bahsettiğiniz farklı bakış açılarına bir ‘göz kırpma’ olarak, bunun üzerinden gidiyor. Yani, en üstteki, koridora taşan dikdörtgen, bir şekilde bu diyagonal ile aşağı doğru gidiyor. Ve bu diyagonal da aslında, arkadaki merdivenin ‘izi’. Duvarın arkasında da, önünde de, içinde de bir merdiven var. Bu farklı bakış açıları ile ortaya çıkan bir tür ‘kaçış oyunu’, duvar içinde de şekillerin devamı ile bize gösteriliyor.
 
Çalışmanız, sanki aslında kendi içinde ‘ritim’ üretme ‘basitliğine’ düşmemesi adına da ortaya koyduğunuz çabayı gözler önüne seriyor. Duvar üzerinde ürettiğiniz bu görsel unsurlar arasında ‘tekrar’ın oluşmaması adına önemli bir çaba dikkati çekiyor; kaldı ki bu da büyük bir matematik probleme karşılık geliyor, ne dersiniz?
 
Ben aslında işe bir ‘kareli defter’le başladım. Ve burada ürettiğim şekiller ‘birbirlerini çağırarak’ desenlere dönüştü. Aslında burada istediğim şuydu: Evet, burada bir kalıp var, o kontur takip ediliyor, ama ben bunu kendim çizdiğim için bu, aslında bir ‘minimum el izi’. 
 
 
Can Aytekin, “Duvar Çizimi (Ters Yüz serisinden 10 kalıp ve 33 şekil)”, 2024
 
Adeta birer ‘harf hayaleti’ bunlar…
 
Evet, ben aslında işe o ‘el izi’ni de katmak istedim. Buradaki espri, aslında bunun bir ‘duvar resmi / çizimi’ oluşu. Yani aslında burada olan, bir şekilde ‘İş’in ta başından beri, yani ‘mağara resminden Rönesans resmine, ya da modern mimari’ye kadar gelen o duvardaki çizginin de devamı. Ve burada odaklanmadan, işe olabildiği kadar farklı bakış açılarını katmaya çalıştık… Olay bu.
 
Burada gördüğümüz bir bakıma da inanılmaz ölçüde ‘soğukkanlı olmayan’ bir iş. Motif ve motivasyon çok fazla. İkonografi duygusu, geometri çok fazla ve içerdiği unsurlar, bu ‘obje-subje’ler / özne - nesneler, adeta yan yana durmaktan ötürü birbirlerini de ‘memnun eder’ bir haldeler. ‘Harf’e de akrabalıkları var. ‘Emsal’e de yakınlar ama aynı anda da zamana, geçide, kalıba, önyargıya, demokrasiye, anarşiye de göz kırpıyor gibiler. Katılır mısınız buna?
 
Çok teşekkür ederim. Bu ‘geçişlilik’ hali, işte benim tam da üzerinde durduğum şey. Çizgiden yüzeye, yüzeyden mimarîye, oradan desene bakış yoluyla kurulan, ama arkanı döndüğünde bir anda da dağılan, ama sizin de bahsettiğiniz gibi, baktıkça da bir şey söyleyen şekiller. ‘Eşkal’ler, yüzler aslında. Bunlar aslında görülen ‘yüzler’dir ama hep bir duvarın arkası var. Belki, burada orijinal bir şey de yok. Kalıp mı, çizim mi orijinal? Geçici olan nedir? Bunları hep konu edinen bir şeyden söz ediyoruz.
 
Ama kendi içinde de ‘iki uçlu’ / ‘bipolar’ işler bunlar… Birbirleriyle üremeye çok düşkünler ve yeni imkânlara açıklar: Bir silindir diğerini, bir üçgen ötekini, ya da bir yarım çemberin diğeri ile kesiştiği, adeta bir kum saatini çağırırcasına merak ettiği türden işler bunlar. Yanılıyor muyuz?
 
Evet, zaten bu ‘tekrar’ ve ‘çoğaltma’, zaten ‘baskı’nın bir konusu, atası. Kontur - çizgi aslında yazının ve mimarînin temel meselesi. Zaten burasının da mimarî dokusu, duvar ve zemindeki siyah - beyazın ağırlığı ve farklı katların aynı anda görünürlüğü, bu işi çağırmış oldu. Fakat burada, elimizde olan ve ‘Ters – Yüz’ serisinden kalıplardan da yola çıktık. Aslında böyle bir buluşma yaşadık.
 
 
Can Aytekin, “Duvar Çizimi (Ters Yüz serisinden 10 kalıp ve 33 şekil)”, 2024
 
Çalışmanıza devasa bir ‘desen’ duygusu da verip, sürekli ‘tazeliğini’ vurgulamış olmuyor musunuz?
 
Kastettiğiniz o tazelik, o ‘el izi’, aslında ‘bakış’taki tazelikle ilişkili. Her bir bakış tazedir, o ‘an’dadır. Aslında her bir çizim de o ‘an’da çizilmiştir ve el izi de, aslında yağlı pastel. Burada gördüğünüz, tamamen alçıpan duvarın kendisi ve yağlı pastelden ibaret bir çizim. Ama orada, bahsettiğiniz birtakım ‘kaçışlar’, merdiven altına girmeler veya koridor üstüne çıkmalar gibi birtakım ‘çocukluklar’ ile mekânla hem bütünleşmeye çalışan, ama hem de, ona bir soru sormaya çalışan bir iş olsun istedim. Birbiriyle çeliştiğini biliyorum ama bu iş biraz da öyle.
 
Çalışmanız bir anlamda kendi kendinin ‘magazinini’ de yapıyor: Bu işi üretirken hiç ‘silgi’ kullandınız veya geriye dönüş hali yaşamadınız mı?
 
Hayır. Silmedim. Bunu çok düşündük. Ben olmasın istedim, çünkü o başka türlü bir hikâye başlatacaktı. Aslında kendi içinde çok ‘hata’ları var. Ama çok uzaktan görüldükleri için, o ‘hata’lar kayboluyor. Fakat siz yakınlaştıkça, odaklanmış görmede elbette o çakışmayan, tekrar etmeyen, birleşmeyen şeyleri, bir nevî ‘hataları’ da keşfedebilirsiniz. O ‘hatalar’, hâlâ varlar ama bu ölçekte pek anlaşılmıyorlar. 
 
Eseriniz adına bir ‘algı atölyesi’ desek bu kabahat mi olur?
 
Bu bir ‘algıya davet’tir diyebiliriz. İzleyiciyi o soruya davet eden bir davet: Bakış açıları, şekiller, ikonografi, ritim ve tekrarlar… Ben bunları bir şekilde düşündüm. Geometriler… Dediğim gibi, katmanlı bir iş olduğu için, her türlü görmeye açık. Bir çocuk naifliği ile duvara çizilmesi de, aslında bir yorumdur. Ya da bu ‘ikonografi’leri takip ederek, onların nereden gelmiş olabileceğini düşünmek de bir yorumdur. Bu, tamamen size kalmış… Dediğim gibi bunlar tamamen yorumlardır. İzleyiciye kalmış şeylerdir.
 
 
Can Aytekin, “Duvar Çizimi (Ters Yüz serisinden 10 kalıp ve 33 şekil)”, 2024
 
Söyleşimizi ‘kıymet’ ile bitirelim: Size göre bu eserin kıymetini maddî ve manevî anlamda tayin eden nedir? Sorumuzu sanat piyasasına, ya da sanat tarihine dönük olarak da alabilirsiniz tabii… Bunu size bir Hoca olarak sorduğumu özellikle belirtmek isterim.
 
Teşekkür ederim. Aslında ‘Ters – Yüz’ baskılarda, 40 kalıp ve 200 parça ile sonuçlanan ‘unique’ / biricik bir iş yaptım. Aslında ‘edisyon’ / çoğaltma mantığı değil de, kendi içinde şekillerin çoğalmasıyla ilgili bir seriydi. Hepsi bir bütündü. Koleksiyona da o şekilde girdi. Burada ise bu şekiller bir duvar üzerinde geçici bir süreliğine varlar. Benim ilgimi çeken bu oldu. Bundan yaklaşık yedi yıl önceki sergiye, Arter Direktörü Sn. Emre Baykal’ın da sunuş konuşmasında bildirdiği gibi bir gönderme yapıyorlar. “Eski binadan buraya, o ‘Ters-Yüz’ serisinden yeni Arter’e ne taşıyabiliriz?” diye soruyorlar. Bunu düşündüm. ‘Değer’in,’ yeniden, ‘o an’da ve ‘o bağlamda’ ortaya çıkan bir şey olduğu fikrindeyim. Ve bu başka bir şeye evrilebildiği gibi, evrilmeye de bilir. 
 
Adeta bir ‘rölyef’ röntgencisinden, bir tür ‘iade-i ziyafet’mi bu?
 
Bravo. Çok güzel oldu. Benim ilgimi çeken, bu ‘geçicilik’ hissi. Buraya eklemlenme hissi. Dış mekân ile iç mekânın karışması hissi. Bu duvarda, biz bir ‘iç mekân’da mıyız, ‘dış mekân’da mıyız? O da karışıyor. Ve bu oyunu, ‘çizgi’ üzerinden devam ettirmeyi düşündüm. O yüzden, ‘değer’ konusunu yanıtlayabildim mi, bilemiyorum. 
 
 
Can Aytekin, “Duvar Çizimi (Ters Yüz serisinden 10 kalıp ve 33 şekil)”, 2024
 
Bilgi: arter.org.tr
 
Biyografi:
 
Can Aytekin, (d.1970, İstanbul) Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ndenden mezun olmuş, ardından 2000 yılında üniversitenin Resim Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi almıştır. 2013 yılında MSGSÜ Resim Bölümü’nde Sanatta Yeterlik bölümünü tamamlayan sanatçı, günümüzde üniversitenin Gravür Altölyesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır. Aytekin’ın yapıtları Türkiye’de ARTER, Elgiz Müzesi, Riverrun, Ariel Sanat, PiArtworks, Kare Sanat Galerisi, Versus Art Project gibi mekanlarda gösterilmiş olup, yakın zamanda Vehbi Koç Vakfı çağdaş sanat daimi koleksiyonuna dahil edilmiştir. ARTER’de gerçekleştirdiği ‘Boş Ev’ isimli kişisel sergisini takiben yayınlanan kitapta Eda Berkmen, Nusret Polat ve Ender Keskin’in metinlerine yer verilmiştir. – Kaynak: www.kolekta.com.tr