Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Diğer » Bir Don Kişot hikâyesi

Bir Don Kişot hikâyesi

Bir Don Kişot hikâyesi20 Şubat 2022 - 01:02
Türettiği "İnsargi" sözcüğüyle galerilerle sanatçılar arasındaki ilişkiye vurgu yapan ressam Adyali, "Sanatçı olmadan sanat olmaz ve sanat olmayan bir yerde sergilemekten ve galeriden bahsedemeyiz" diyor.

Seyhan Akıncı 

 

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı sır değil artık. Perde arkası ise çoğumuz için keyif kaçırıcı. Bu yüzden bir zamanların toz pembesi günümüzün Instagram pembesine evrildi ve orada yaşamaktan mutluyuz. Sanatçının burada ne anlatmak istediğinden ziyade önünde güzel göründüğümüz renkli bir tablo arayışımız sergi gezerken önemli bir motivasyon. O duvarlarda bize bakan tabloların belki de bize söylemek istediği daha fazla şey vardır. İnsan ve sergi kelimelerinden türettiği "İnsargi" sözcüğüyle galerilerin ve sanat merkezlerinin işleyişini protesto eden ve elindeki tablolarını insanların taşıdığı ilk "İnsargi" performansını geçtiğimiz günlerde Kadıköy'de gerçekleştiren genç ressam Adyali tam da bunu söylüyor.

 

"İnsargi” türetilmiş bir sözcük. Bu türev içinde neler barındırıyor?

 

İnsargi, insan ve sergi kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş gerçeksiz bir kelime. Bu olguyu yaratmaktaki amacım, sanatçıların sanat sektöründeki çarkların dönmesini sağlayan yegâne parça olduklarını onlara hatırlatmak ve bu doğrultuda sanat galerileri tarafından hak etmedikleri bir şekilde davranıldıklarının farkına varmalarını ve bu konuda harekete geçmelerini sağlamak. Kısaca, ne tür sanat yaratırsa yaratsın sanatçıların eserlerini yalnız başlarına da sergileyebileceklerini hatırlatan ve yüreklendiren bir olgu. Sonuçta, sanatçı olmadan sanat olmaz ve sanat olmayan bir yerde sergilemekten ve galeriden bahsedemeyiz.

 

"İnsargi" protest bir tavır ve sanatın doğasıyla da uyumlu. Peki, sizi galerilerin duvarlarının dışına taşıran ne gibi deneyimleriniz oldu?

 

Öncelikle galerilerin, çoğu anlamda, bir kültür merkezi gibi çalışmaktansa yalnız bir ticarethane gibi çalıştığını söyleyebilirim. Yanlış anlaşılmasın, tabii ki de, verdikleri hizmet karşılığında onların da belli bir ölçüde kâr etmeleri gerektiğini düşünmüyor değilim. Fakat sanatçıya ve eserlerine bir küratörün göstermesi gereken ilgiyi göstermiyorlar. Mesela eserimin adını yanlış yazan, eserin adı varken yokmuş gibi adını "Untitled" koyan, belirlediğim fiyat yerine esere düşük fiyatlandırma yapan, açılış günü dışında sergi alanında bulunmayan birçok sanat galerisi "çalışanı" ile karşılaştım.

 

Nasıl bir ilişki var galeriler ve sanatçılar arasında?

 

Karşılaştığım kadarıyla diyebilirim ki, galeriler ve sanatçılar arasında oldukça ticari bir ilişki var. Sergi alanındaki duvar kiralama ücretini ödemenizle tüm alaka son buluyor. Galeriler, merkezi konumda bir daireye sahip olup buraya yıllık kiracı aramaktansa, bazı uygulamalar aracılığıyla bu daireyi günlük, iki günlük, haftalık gibi kiralayarak daha çok kar etmeye çalışan kişiler gibi tıpkı. Ne kadar kısa sürede ne kadar çok müşteri olursa bu da o kadar kazanç anlamına geliyor onlar için. Sanatçılar ise, özellikle başlangıçta, görünürlük kazanmak, muhtemel alıcılar ve koleksiyonerler ile karşılaşabilmek ve keşfedilebilmek için bu ticarethanelere el mahkûm verecekleri bir ücret olarak görüyor "kira" bedelini. Kısacası, sana plak çıkaracağım meselesi fakat sektör farklı.

 

Yaratım sürecinde kısıtlandığınızı düşünüyor musunuz bu ilişki ağı içerisinde?

 

Asla. Sanatımı kendimin bile kısıtlamasına izin vermiyorum. Taslak bile çizmiyorum resimden önce. Sorunuzu açacak olursam, galeriler sergilerine uyduruk isimler takıyorlar sanki bir tema/konsept varmış ve küratörler bu doğrultuda eserleri seçmelerden geçirmiş gibi. Bu sergi isimlerinin aslında hiçbir manası yok, bunu o galerileri ziyaret ettiğinizde duvarlardaki Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde verilen ünlü sanatçıların çalışmalarını öğrenmek amacıyla yapılan ödevleri gördüğünüzde rahatlıkla fark edebilirsiniz. Yani, parayı veren düt-türü-düt.

 

Yetenek kadar o yeteneğin sergilenmesi, kendine alan bulması da çok önemli şüphesiz. Sanatçı galeri ilişkisinde nelerin düzelmesi gerekiyor?

 

Öde-kazan sistemiyle çalışan galerilerin, sanatçılar için tek sergi alanı olmadığını hatırlatmak "İnsargi”nin asıl amacı. Sanatçının, bu sisteme sahip galerilerle ilişkisinin gerekliliğinden şüphe duyuyorum. Sanatçı kendine her zaman bir sergi alanı, sahne ve kitle yaratabilecek niteliktedir.

 

“İnsargi, sanatçıları özgürleştirmeyi hedefliyor”

 

Sanat yatırım aracı hâline geldiği günden bu yana anlam kayması yaşadı bir anlamda “İnsargi”yi sanatın doğuşuna doğru bir adım olarak tanımlamak mümkün mü?

 

İnsanlara, bir şeylere sahip oldukça var oldukları düşüncesini sanat dikte etmedi bu dünyada. Sanat eserleri de satılabilen, sahip olunabilen birer ürün hâline geldi bu sistemle. Kronolojisi böyle ilerlemiyor mu sonuçta? Ortada nasıl değer biçilebileceği kısmen meçhul olan eserler varken tabii ki birileri daha çok para kazanmak için bu eserlere maksimum fiyatlar biçecektir. Sanatçılara hâlihazırda giydirilen birçok ağır elbise varken, dünyada sanatçının aleyhine işleyen kısır döngü hâlinde süren birçok sistem varken, insargi sanatçıları bunların hiç yoksa birkaçından özgürleştirmeyi hedefliyor.

 

Sürdürülebilir olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Amaçlanan böyle bir olgunun sürdürülebilir hâle gelmesi zaten. İnsanlar, sanatçılar, sanatlarını göstermede, sahnelemede ve sunmada özgürler. “İnsargi”nin tüm çabası bunun mümkün olduğunu göstermek. “İnsargi”, sanatçıyı ve özgürlüğü gözeten bir olgu. Sanatçılar, özgürlüğü dilediği sürece sürdürülebilir bir hareket olmaya devam edecek.

Etiketler: İnsargi