Bildiklerimiz bizi yalnızlığa sürükler
05 Ocak 2023 - 11:01Mario Levi’nin yeni kahramanı görünmezlik gücüne sahip bir yazar adayı. Bu güç bir ödül mü yoksa lanet mi? Mario Levi: ‘Bildikleriniz, görebildikleriniz sizi yalnızlıklara da sürüklemez mi bazen? Hele bir de içinizdekileri ortaya dökemiyorsanız, dile getiremiyorsanız’.
EFNAN ATMACA- Her yeni yılda hepimiz bir ‘yapılacaklar listesi’ hazırlarız. Geçmişimizin muhasebesini yapar, tabiri caizse hayatımızı temize çekeriz. Elbette pek çok soru takılır aklımıza. Bir an farklı olsaydı bugün hangi noktada olurduk, tartışırız dururuz içimizde. Mario Levi yeni romanı “Ayçiçekleri Her Gece Bir Yalnızlığa Bakar”da bir ucundan bu konuyu ele alıyor. Roman, “Teğet Geçen Hayatlar” adlı üçlemenin ilk kitabı. Adından anlaşılacağı gibi birbirine uğramadan süren hayatların izini sürüyor Levi bu kitapta. İnsanların kaderlerini değiştiren ‘o an’lara uğruyor Levi. Ve görünmezlik gücüne sahip bir yazarın anlattıklarından öğreniyoruz yaşananları.
*Kitaba başlar başlamaz çok heyecanlandım. Çünkü hep görünmez olmayı ve yaşananları sansürsüz izlemeyi istemişimdir. Siz bu konuyu nasıl seçtiniz?
İhtimali kulağıma fısıldayan bendim büyük olasılıkla. Neden? Böyle bir hayalin peşinden yıllarca gittiğimden mi? Sadece sormakla yetineceğim ama bunu yapmam bile anlamlı, farkındayım. Asıl istediğimse her yere ve her yaşanana hâkim yazarın parodisini yapmaktı galiba. İlahi yazar bakış açısının çoktan öldüğüne inanıyorum.
*Aynı zamanda bir lanet mi peki bu? Çünkü kitabın ilerleyen sayfalarında görüp de müdahale edememenin verdiği sıkıntıdan dem vuruyorsunuz.
Elbette bir lanet! Fark etmişsinizdir, bunu birkaç kez ifade etmeye çalıştım da. Kendimi tekrar edeceğimi bilerek. Önemi yoktu. Anlatanın takıntıları vardı zaten. Çok bilmek birçok yol açar elbet. Bunun için yıllarca mücadele verdim. Hâlâ veriyorum. Gelgelelim bildikleriniz, görebildikleriniz sizi yalnızlıklara da sürüklemez mi bazen? Hele bir de içinizdekileri ortaya dökemiyorsanız, dile getiremiyorsanız.
*Kitapta “Herkes yaşayabileceğini yaşıyordu” diyorsunuz. Hayatımızın ne kadarını değiştirebilme şansımız var sizce? Bir nevi kaderi mi sorguluyoruz burada?
Birey olma savaşından söz etmeye çalıştım burada. En zor savaşımız. Bildiklerimizden farklı. Silahlarımız tarihimizin bize verdikleri ya da bizden aldıkları. Daha doğru bir hayat yaşayabileceğimize inanmak için değiştirmeye çalıştıklarımız… Bedeller ödeyerek… Neyi, ne kadar değiştirebiliyoruz? Herkesin cevabı farklı. Denemeden bilemezsiniz ki…
*Kitapta bellek kavramı da öne çıkıyor. Çünkü yine kitapta kimsenin geçmişini düzenli bir hikâye şeklinde anlatamayacağını söylüyorsunuz. Hafızamız mı bizi yanıltıyor yoksa bizler mi hikâyeleri tahrif ediyoruz?
Bellek dediğimiz karmaşık oyunlarla yüklü. Kimi zaman bazı yaşadıklarımızı bir saplantı hâlinde hatırlıyoruz. Bir geçmişi sürekli bugüne taşıma hâli. Birçok ilişkinin altını oyan bir duruş. Kimi zaman da yaşananları unutmayı tercih ediyoruz. Bazı derin kederlerden kurtulmak için mi? Mümkün. Yalnız neresinden bakarsanız bakın, tüm hatırlananları kendimize göre, istesek de istemesek de değiştiriyoruz. Hikâyelerimiz de içimize böyle yazılıyor.
*Kaçırdığımız bir an, teğet geçen bir insan, farkında olmadığımız bir olay aslında hayatımızın farklı bir yöne evrilmesini sağlıyor. Bu gerçeği bilmek ya da yüzleşmek neleri değiştirmeli insanın duygu dünyasında sizce?
Bazı gerçekleri gerektiği gibi görmek, gördükten sonra da taşımak kolay değildir. Hayatı ancak böyle daha iyi tanıyabiliyoruz ama. Soru şu: Yaşamak ve kaybetmek mi, hiç yaşamamak ve neyi kaybettiğinin farkına varmamak mı?
“Anlatanın hikâyesi hep devam edecek”
*Romanda sanki iki kitap var gibi. Bir taraftan kahramanların yaşadıklarını takip ederken diğer yandan yazarın izlenimlerini okuyoruz. Neydi sizi bu farklı teknik ve üsluba yönelten?
Çok yerinde bir tespit! İki kitap var gerçekten. Yazarın, daha doğru bir ifadeyle de yazar adayının yaşadıkları, kendi içinde bir başka hikâye, bir başka kitap… Bilseniz daha ne çok yaşadığı vardı. Kahramanların hikâyesini gölgelemesin diye, bağrıma taş basarak anlatmaktan vazgeçtim! Anlatmayı erteledim, diyelim. Ama belli mi olur, bakarsınız bir gün onu da anlatırım. Her kitabın bir zamanı var.
*“Ayçiçekleri Her Gece Bir Yalnızlığa Bakar”, “Teğet Geçen Hayatlar” adlı üçlemenizin ilk kitabı. Bu kitapta bir nevi insanlık panoramasına şahitlik ediyoruz. Devamında da aynı kahramanlarla mı ilerleyeceğiz? Nasıl sürprizler olacak?
Günümüzde yaşananlara dair bir panorama… Yeni ciltlerde yeni kahramanlar olacak. Bu ciltte anlatılanlarsa sadece birkaç anlığına karşımıza çıkabilir. Belki bir metroda, bir kafede, çarşıda pazarda… Hepsini bir yerde buluşturacağım eninde sonunda. Ama onlar bunun farkında olmayacaklar. Bunu sadece biz görecek ve bileceğiz. Anlatanın hikâyesiyse hep devam edecek. Bakalım ne zaman, nereye kadar?